Levent Uysal Yazio: Geleceğin En Büyük Silahı Bilgi midir?

Ben her zaman geleceğin en büyük silahının bilgi olduğunu düşündüm. Aslında eğitim sektörüyle ilk tanışmam da bu şekilde oldu. Anlattım, eğitimle ilk tanışıklığım, babam ile olmuştu. Akademisyen olmasıyla, araştırma enstitüsündeki çalışmalarıyla birlikte biz de eğitimle iç içe büyüdük. Önce içimizde kalan, babamın adına; amel defterinin kapanmaması adına bir ilkokul yapmak istemiştik ama sonra bir devlet üniversitesine destek ile bu projeyi gerçekleştirmek istedik. 

Bu arada eski YÖK Başkanlarından biri ile konuşurken, bir MYO’nun, sektörle iç içe, mesleki uygulamalara yönelik bir yapıya ihtiyaç olduğunu, Türkiye’nin böyle bir şeye ihtiyacı olduğunu öğrendik. Bu şekilde üniversite ile ilgili fikirler oluşmaya başladı. Bunun için defalarca yurt dışına gidip en iyi uygulamalarla ilgili fikirler aldık. Teknik geziler yaptık, MYO’ların nasıl yapılandığıyla ilgili bilgi aldık. Hem eğitim görürken hem de eğitim sonrası bireyler nasıl donanmalı, nasıl bir süreçten geçmeli gibi gibi bir eğitimde yer aldım. Daha sonra Türkiye’ye dönüp, YÖK’e projemizi sunduk ve izin aldık.

Eğitimler ve izinlerden sonra bir vakıf MYO açtık. Biz ilk günden beri, yüksek öğrenimin veya eğitim veren bütün kuruluşların bir fayda merkezi olduğuna inandık. Fayda merkezi demek, vermiş olduğu eğitimlerle, kişinin eğitim kariyerine katma değer sağlar. Ek olarak sağlamış olduğu networkle, kişiye yarar sağlar. Sağlamış olduğu sertifikalar ve yol göstermelerle birlikte kişisel gelişim sağlar. Bu da yetmez, ailesine ve çevresine fayda sağlar çünkü çıktıyı kendinden sonra ailesine, çevresine, şehrine, ülkesine kullanır. Biz bilgiyi geleceği kuran unsur olarak gördük ve fayda sağlayan bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz.

Bakışımızın böyle olduğu pek çok iş yapıyoruz. Mesela şu sıralar belediyeyle proje yapıyoruz. Mesela belediye market kart. Biz bu kartı dağıttık insanlara ve A, B, C, D sosyal yapısında insanlar var. Ve A tipi insanın alışveriş alışkanlıklarına bakarak (mesela sürekli ekmek, pasta vs) gelecekte bu bireylerin obezite olasılıklarını inceliyoruz. Buna bağlı olarak bu sosyal yapıdaki insanların, yemek ve yaşam alışkanlıklarını düzenlemeleri için öneriler sunuyor, yol haritaları belirliyoruz. Yani projelerimiz tez fazlı değil. Bir çıktı üretip, bu çıktıyla nasıl faydalar sağlamayı amaçlıyoruz. Bilgi esas olan. Bir projeyi ikinci, belki üçüncü faza kadar nasıl geliştirip, nasıl genel fayda sağlarız bunu inceliyoruz.

Ben hep derim; Nelson Mandela’nın da dediği gibi; dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.

Bilgi, eğer gerçekten bir değişim yaratmak istiyorsanız, sahip olabileceğiniz en büyük ve güçlü silah. En nüfuzlu araç ve dünyayı değiştirebilecek etkiye sahip. Bu bilgi sadece okuldan alınmış bir bilgi değil, kişisel gelişim sürecimizden, kitaplardan, koçlardan, başkalarının başarısızlık hikâyelerinden ve hatta kendi başarısızlıklarımızdan gelebilir. Kaynağı ne olursa olsun, her an öğrenmeye devam etmeli ve her yerden ve herkesten gelebilecek bilgiye açık olmalıyız. Çünkü öğrenmek, yarına yapılan bir yatırım.

Bilgi üzerinden askeri stratejileri de anlatıp, bir analoji yapmak isterim. Bugün bilgi olmadan savaş kazanılamaz; hiçbir savunma ve saldırı mümkün olamaz. Bilgisi olmayan kişinin elindeki tüm silahlar işlevsizdir ve bilgi olmadan savaş taktiği belirlenemez, savunma stratejileri geliştirilemez. Hatta daha en başından, bilgi olmadan hiçbir silah ve araç üretilemez. Bu anlamda, en güçlü olmasını geçelim, bilgi zaten tüm silahların çıkış noktasıdır. Bir nevi nihai silahtır.

Milattan önce, 214-212 yılları arasında, Roma Generali Marcellus, günümüzde İtalya’nın bir şehri olan Siracusa’yı gemileriyle kuşatmıştı. Savaşın kısa sürede, zaferle sonuçlanacağından emindi ama bilmediği bir şey vardı. Siracusa’yı savunan ekip sadece kılıç kuşanmış bir ordudan oluşmuyordu, Arşimet ekibin bir parçasıydı. Arşimet, dönemin en önemli savaş teknolojisi ve sonraki savaşlara büyük ilham olan, gemileri kavrayıp havaya kaldıran ve sonra suya geri bırakan; duvar deliklerinden gemilere kaya ve metal fırlatan mancınık benzeri yapıları geliştirmiş ve bir rivayete göre de de büyüteç yapılarıyla gemileri yakmıştı. General Marcellus, şehri alamayacağını anlamış ve sadece bir orduya karşı değil, bir matematikçiye karşı savaşıyor olduğunu kabul etmişti. Saldırıyı geri çekti ve şehri kuşatma altına aldı. Ancak 8 ay sonra, savaş taktiğini değiştirip, o da bilgisini kullanınca şehri ele geçirebildi ve bunun için ordu gerekmedi. Sadece küçük elit bir ekip kurup, bir festival gecesinde göreve gönderdi ve Arşimet’i öldürdü. Bundan 1 hafta sonra şehir düştü.

Veya 1940-1950’lerdeki Soğuk Savaş dönemine bakalım. İki taraf da karşı tarafın elindeki teknolojik kozlarını takip ediyor, ona göre stratejilerini belirliyor ve adımlarını atıyordu. Sıcak savaş hiç gerçekleşmedi ama iki taraf da gün be gün elindekileri geliştirdi. Bu gelişmeler laboratuvarlarda, bilim adamlarınca gerçekleştirildi.

Bunlar yalnızca birer örnek, tarihte pek çok savaşın seyrini bilgi belirledi ve belirlemeye de devam ediyor. Savaşlar hiçbir zaman yalnızca orduların niceliklerinin karşı karşıya gelmesiyle gerçekleşmedi ve hiçbir zaman böyle bir durum söz konusu olmayacak. Asıl savaşan her zaman bilgi oldu; stratejiler, gelişmiş teknolojiler, yenilikler savaştı.

Savaşlar, alanlarda değil, daha plan ve hazırlık aşamasında kazanılıyor. Tarafların bilgisiyle ürettiği araçlar savaşan asıl taraflar oluyor. Son aksiyon kılıçla alınıyor olabilir ama o kılıcın ortaya çıkışı ve gelişmesi bilginin ürünü.

Örneğin kara araçları. Bu araçların sadece sayısı, büyüklüğü değil, nitelikleri ve gelişmişlikleri savaşıyor. Bu alanda eğitim alan, uzmanlaşan insanlar; her gün yeni bir fikir üretiyor ve bu araçları sürekli olarak geliştiriyor. Karşılaştırmalı olarak düşünürsek, birinci dünya savaşındaki bir kara aracını ve günümüz kara araçlarından birini düşünün; eski araçlardan onlarcası da gelse, günümüzdeki aracın bir tanesini bile yenemez, hatta yanına bile yaklaşamaz çünkü etki alanları arasında muazzam bir fark var. Günümüzde, her bir model, bir öncekinden çok daha üstün durumda ve bunu ordulardan, askerlerden önce; bilim adamlarına, mühendislere borçluyuz.

Gelişen hızlı teknolojiyle birlikte; insansız teknolojilerle, savaş teknolojileri gittikçe daha da iç içe geçmiş hale gelecek ve bu alanda yapılan araştırmalara ayrılan bütçeler sürekli artacak. Bu sebeple geleceği, bilgi ve bu bilgiyi nasıl kullanacağını bilen yetkin insanlar kuracak, savaş dinamiklerini de ellerinde tutacak.

Dün, bugün ve yarın, en büyük silahımız bilgi ve bu bilgiyi kullanabilme yetimiz, bu bilgiyle ürettiklerimiz. En büyük sermayemiz ise biziz, gençlerimiz; bu yüzden kendimize, gençlerimize yatırım yapmalı, merakımızı ve ilerleme isteğimizi genç tutmalıyız.

Instagram

Twitter

Web

Popüler İçerikler

Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
YORUMLAR

he dönem en büyük silah bilgi idi geçmiştede böyle gelecektede böyle olucak bilgiyi elinde tutan ve kullanan kişiler ayakta kalır

30.11.2022

En büyük silah bilgi diyip kariyer netteki iş ilanında silahlı şoför aramak ;-)

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ