Pozitif olanın olduğu yerde negatif olanın da var olması dünyanın en doğal şeyi. Nitekim negatif diye adlandırdığımız şeylere de ihtiyacımız var ve bu negatif olanlar da günün sonunda pozitif olana hizmet ediyor. Yeter ki bu negatifliği doğru şekilde yönlendirmeyi bilelim. Korku, kızgınlık, üzüntü, güvensizlik gibi duygular aslında inanç, güven, cesaret ve mutluluğun ortaya çıkarıcısı ve destekleyicisi.
İkinci koşul ise, duygulardan ve düşüncelerden ayrılmak, bunları uzaktan gözlemlemek, tarafsız olarak bunları anlamaya çalışmak. Esasen kendinizi satranç tahtası olarak görmeyi öğrenmek: tahtadaki herhangi bir parçaya odaklanmak ve onda kaybolmak yerine, tüm olasılıkların farkına varmak. Durun ve nefes alın, zihninizdeki o hiç bitmeyen savaşla aranıza mesafe koyun. Düşünün, anlayın, sindirin. İnsan, bir şeyin içerisine çok gömüldüğünde, o şeyin ne olduğunu göremiyor. Önünde duvarlar oluyor, biraz yükselsek, dışarı çıksak, duvarın tamamını da ardını da görebileceğiz.
Üçüncü koşul ise, davranışların, duyguların ve düşüncelerin sebebini anlamaya çalışmak ve bu sebeplere soyut fikirler koymaya çalışmak yerine, temel değerler koyabilmek. Bu temel değerler, dayanıklılık, irade ve etkililiğe giden gerçek yollar olacaktır. Temel değerlerin oluşturulmasıyla birlikte, belirsiz ve ani davranışlar ortadan kalkar; kararlar ve davranışlar öngörülebilir hale gelir. Bu da hem kendimize hem çevremize karşı güven duygusu yaratacaktır
Dördüncü ve son olarak, zihniyetinize, motivasyonunuza ve alışkanlıklarınıza kasıtlı olarak ince ayarlamalar yapmak. Değerlerinizle aşılan yollarda bulacaklarınız, hayatınızda güçlü bir fark yaratabilir. Buradaki ana amaç, meydan okuma ile yetkinlik arasındaki dengeyi bulmaktır, böylece ne şikâyetçi ne de bunalmış olursunuz. Heyecanlı, hevesli ve canlı bir kişiliği yakalayabilirsiniz.