Levent Uysal Yazio: Çocuklarımızı Geleceğe Nasıl Hazırlarız?

Nişantaşı Üniversitesi’nde arkadaşlarıma hep şunu anlatırım. Öğrenmek, merak etmekle başlar. Eğer merak yoksa hiçbir şekilde öğrenemezsiniz. Merak edip, araştırma özelliğini arttırmak gerek. Soru sormayı öğrenmeli, soru sormaktan korkmamalıyız. Bilmemekten korkmamalıyız, soru sormaktan çekinmemeliyiz. Örneğin, bir hocamız şirketlerin anonim şirket haline getirilmesi ile ilgili bir ders verecek bir sonraki hafta. Tabii ki, her türlü kaynağı sunuyor. Hazırlanıp gelin diyor. Ancak öğrenciler hazırlanmıyor. Sonraki hafta geliyor, hoca: ben bunu biliyorum, siz ne öğrenmek istiyorsunuz?  Bizler, ne öğrenmek istediğini bilen, öğrenmek isteyen, bu bilgileri ne şekilde kalıcı hale getireceğini bilen bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. Deneyimleyerek öğrenme tek gerçek gibi duruyor. 

Gençler, bu şekilde derse katılımcı oluyor, kendi öğrenmek istediğini, kendi öğrenme yöntemiyle öğreniyor. Bununla birlikte, evet çocuk bir anonim şirket kurmayı öğrendi. Ama hayalindekini kurmayı nasıl öğrenecek? – kişiye, hayal kurmayı da öğretmeliyiz ve hayallerini geliştirebilecekleri alanı tanımalıyız. Artık sosyal alanınız, networkünüz fazlaysa ve güvenilirseniz markalaşabiliyorsunuz. Yalnızca ezber bilgi yetmiyor. Diplomalar yetmiyor. Aritmetik düşünme ve yabancı dil ile birleştirdiğimizde: mezunlar, profesyonel çalışabilir, akademisyen olabilir, girişimci olabilir.  

Ben mesela kızımla ilgili şöyle bir çalışma yapıyorum. Günde bir saat ona kitap okuyorum, her 5 dakikada bir de okuduklarımla ilgili bir soru soruyorum. Zaman zaman da ben ona diyorum, “Şimdi sen bir soru sor.” Bu şekilde ona soru sormayı öğretiyoruz. Kitap bittikten sonra da sen karakter olsaydın, (pasta yapan bir ana karakter var diyelim) nasıl pasta yapardın. Diyelim ki çikolatalı diyor, sonrasında mutfağa gidip pasta yapıyoruz. İşte bu, temel bir eğitim modeli. Bunları bir de dil ile birleştirmek gerek, yoksa global olamaz, dünyanın sorunlarını çözemez, dünyaya değer katamazsın.

Durumu biraz açıp derinleşerek kabul edelim; çocuklarımız bile aldıkları eğitimin onlar için yeterli olmadığının ve hatta onlar için zaman kaybı olduğunun farkında.

Zorunluluktan dolayı okula gidiyor, ödevlerini yapıyor, sınavlara giriyorlar. Eğitim hayatını, hayatlarına başlamak için bir mecburiyet olarak görüyorlar. Her sabah uyanıyor, derslere giriyor, nedenini bilmeden ezber yapıyor, gün bitsin diye saatleri sayıyorlar.

Peki, ne yapalım, onları okula göndermeyelim mi, eğitim sistemini tamamen rafa mı kaldıralım, kurumları mı kapatalım? Çocuklarımızı, öngöremediğimiz bir geleceğe, hayal bile edemediğimiz yepyeni mesleklere, kontrol edemediğimiz değişikliklere nasıl hazırlayabiliriz ki?

Çocuklarımız, eğitim yolculuğuna şu soruyla başlıyor: büyüyünce ne olmak istiyorsun? Hepsinin kendine göre kocaman hayalleri var. Hepsini ilgiyle dinliyor, bazen minik öneriler yapıyor ama genellikle pek de karışmıyoruz başlarda. Mesela bazıları astronot olmak istiyor, bazıları şarkıcı, bazıları futbolcu, ressam, arkeolog, öğretmen, polis… Yıllar geçtikçe, bu kocaman hayalleri köreltiyor, küçültüyor ve toplumun geri kalanına uyacak hale getiriyoruz. Peki ilerletmek, genişletmek istediğimiz bir toplum yapısı için, hayallerin ötesine ulaşabilmek için, asıl yapmamız gerekenler neler; çocuklarımızı, ideal bir geleceğe hazırlamak onlara ne gibi önerilerde bulunalım?

Öğrenme sürecin, senin kontrolünde!

En etkin şekilde nasıl öğreneceğini, ne zaman, nerede, hangi araçla öğreneceğini kişinin en iyi kendisi bilir. Bu sebeple kişi, öğrenme süreçlerini kimsenin yönetmesine izin vermemeli! Öğrenme tutkusunu, öğrenmeden aldığı keyfi asla kaybetmemeli. Ancak bunlara sahip olan kişi yarına ulaşabilir. Aksi durumda kişi, ancak geleceğin takipçisi olarak kalır, süreç içerisinde meydana gelen değişim ve yeniliklerle birlikte mesleğinden, işinden olması olasıdır. Bilginin kendisi bile sürekli yenileniyor, o halde kendini yenilemeyenler, öğrenmeyi öğrenemeyenler elbette demode kalacaklardır. Bu bağlamda, çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak olan eğitimin öncelikli amacı; öğrencinin kendi ilgi ve yeteneklerini, öğrenme biçimini keşfetmesini sağlamak olmalıdır. Çocuklarımız, kendi öğrenme idaresini eline alma sorumluluğu ve bilinci kazanmalı, yani öğrenmede özerklik edinebilmelidir.

Öğrenme, yaşam boyu devam ediyor!

Hayatın kendisi bir okul. Öğrenme süreci; sınıf ortamıyla sınırlı kalmıyor, okulun bitimiyle sonlanmıyor, puanlarla ve karnelerle değerlendirilmiyor. Bu sebeple, çocuklarımız; bir ömür, hayatın her anında öğrenmeye, deneyimlerinden en verimli şekilde faydalanmaya devam etmek zorunda, kötü deneyimlerden ve başarısızlıklardan bile öğreti çıkarmalılar ve bunları ilerlemek için kullanmalılar. Çocuklarımıza, öğrenmenin biteceğiyle ilgili sözler vermemeliyiz. Biraz daha dayan, şu sınavları geç, şu üniversiteye gir, mezun ol, iş bulursun, para kazanırsın, mutlu olursun gibi önermeler; çocuklarımızın yeteneklerinin ortaya çıkmasını engelleyecektir. Asıl amaç, asıl başarı bunlar değil. Yolun sonu için adım atmamak gerek, yoldan keyif almak için yola çıkılmalı. Çocuklarımız bunu bildiği sürece, zaten en doğru ve hızlı şekilde ilerleme sağlayacaklar; adımlarından emin olacaklardır. Gelecek, ancak süreçten keyif alanlarca ulaşılabilir.

Kendi başarını kendin tanımlarsın!

Başarı tanımı, kişinin kendisine ait olmalı. İnanın; çocuklarımızın yetenekleri, hayal güçleri bizden çok çok daha ötede. Onlar, bizim hayal bile edemeyeceğimiz bir dünyanın sahibi olabilirler. Bu sebeple bizim kurduğumuz dünya onları için çok küçük. Bizim onlar için uygun gördüğümüz hedefler, kimlikler, meslekler onlara yeterli gelmeyecek. Bırakın onlar kendi öğrenme yöntemleriyle, süreç içerisinde; kendi başarı tanımlarını, kendi mesleklerini üretsinler. Başkalarının kurduğu düzende, başkalarının başarı tanımına ulaşmak için çabalamak yerine kendi düzenlerini kendileri kursunlar ve kendi başarılarını bulsunlar. Ancak bu şekilde geleceği üretecek bir nesil yetiştirmemiz mümkün olabilir.

Bunun için de çocuklarımızın kendi deneyimlerine ihtiyaçları var. Elbette kendi öğretilerimizi onlara aktaracağız. Ancak onların kendi deneyimlerini edinmelerine, doğru veya yanlış, izin vermemiz gerekiyor. Bu, onları mutlak özgürlük alanına koyacağımız anlamına gelmez, ancak mutlak kontrollü bir ortamda da kişinin kendi öğretilerini oluşturamayacağı kesin. Bu sebeple, öğrenme ve deneyim ortamlarının bir dengeye oturtulması çok çok önemli. Evet, onları bir döneme kadar kontrol etmek zorundayız, ama bu kontrol bir gardiyan-mahkûm ilişkisi gibi olmamalı. Çocuklarımızın kendi hayatları olduğunu unutmamalı, bu hayata her an müdahale edemeyeceğimizi bilmeliyiz. Nitekim bu, onların özgüvenlerini de destekleyecektir.

Değişmeyen tek şey, değişimin kendisi!

Çok klişe bir laf ama gerçekten de değişmeyen tek şey, hepimizin sürekli değişiyor olduğu gerçeği. Etrafımızdaki her şey, bilginin kendisi dâhil değişiyor. Buna karşı koymak, kişiyi ancak geride bırakır. Bu sebeple, değişimin önünde durmak veya onu yalnızca izleyen olarak kalmak yerine, değişimin yöneticisi olması için çocuklarımızı eğitmek zorundayız. Değişimi izlemeliler, anlamalılar ve iyiye, ileriye doğru olabilmesi için değişime liderlik edebilmeliler! Bu yüzden de en başta yapılması gereken şey, onların bizden farklı olduğunu kabul edebilmek belki de.

Algılarımız, dünya görüşümüz, fikirlerimiz, öğrenme biçimlerimiz, teknolojiye olan yatkınlığımız ve gelişmelere olan esnekliğimiz çok farklı. Hayatı farklı görüyoruz ve bu belki de yaşama dair en doğal olan şey. Onca yıl sonra bambaşka bir dünyaya doğmuş olan yeni bir nesil, eğer bir öncekiyle birebir aynı olsaydı o zaman sorun başlardı zaten. Aynı olmak, gelişmiyor olmak demektir. Evet, değişim korkunç değildir demiyoruz. Yönetemediğimiz, anlamadığımız, öngöremediğimiz değişim elbette kötüye doğru, geriye yönelen bir değişim de olabilir. İşte bu yüzden, değişimi kabul etmeliyiz ki onu öğrenip yönetebilelim.

Gelecek senin elinde!

Dünden öğren, bugün harekete geç ve yarını kurgula! Geleceği yalnızca uzaktan izleyenlerden olmamak için, ona doğru ilk adım atanlardan ol!

Son olarak ve belki de en önemli şey; çocuklarımız, geleceğin kendisi olduklarının farkında olmalı. Onlar yalnızca geleceğe doğru bir şekilde varacak olanlar değil, geleceği üretecek olanlar, geleceğin kendisi olacak olanlar. Evet, bu büyük bir sorumluluk gibi görünüyor ama zaten çocuklarımıza bu sorumluluğu verebiliyor ve bu sorumluluğu kaldırabileceklerine güveniyor olmalıyız. Bunu bilmeli ve hissetmeliler. Onlar çok güçlü, evet onların her zaman yanında olmalı, onları kollamalı, gerekirse destek olmalıyız ama onlar bize bağımlı değiller. Öğrenmeyi öğrenir, öğrenmenin yaşam boyu olduğunun farkında olur, başarılarını en doğru şekilde tanımlayabilir, değişimin öncüsü olabilecek yeti ve bilgiye sahip olabilirlerse eğer; geleceği üretme, yönetme ve geleceği ilerletme sorumluluğunun pekâlâ üstesinden gelebilirler. Gelecek onların elinde, gelecek onların kendisi!

Tüm bu mottoları çocuklarımıza anlatır, bunları kabul etmelerinde ve hayatlarının bir parçası haline getirmelerinde onlara destek olabilirsek eğer, gelecek en iyi şekilde gelecek.

Instagram

Twitter

Web

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Göç İdaresi Başkanlığı Duyurdu: Türkiye'deki Suriyeli Sayısı Açıklandı
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
YORUMLAR
26.06.2021

Harika bir yazı , ancak bu sadece çocuklar için değil çocuk kalmayı becerebilen her yaştan birey için önemli. Şahsi tavsiyem hiç bir zaman merak etmekten vazgeçmeyin , karşınızdaki en uç bilim insanı bile olsa size aktarılan bilginin kaynağı nedir , bilginin edinilme kalitesi nedir mutlaka ve mutlaka sorgulayın. İlginizi çeken her şeyi kendiniz araştırın , bilgi sahibi olun , kendi görüşünüzü geliştirin. Birey olun , başkasının yalancısı olmayın. Birey olmaktan gurur duyun , aktardığınız bilginin kalitesi konusunda güvence siz olun. Hata yapabilirsiniz , hayat zaten yapılan hatalar ve onlardan çıkartılan derslerin manzumesidir , ama kendi gururunuzu yenip ders çıkartın , her hatadan sonra kendi kalitenizi geliştirin. Ve en başta da yazdığım gibi içinizdeki meraklı çocuğun ölmesine sakın ama sakın izin vermeyin. Benim görüşüm bu.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ