Yani bir ülkenin, bir başka ülkeye zorla veya baskı kullanmadan istediğini yaptırabilmesinin yolları da vardır. Özellikle Soğuk Savaş Dönemi sonrası yumuşak gücün kullanımının önemi görülmüştür çünkü sert gücün başarısızlığında ortaya çıkan yıkıcı etkiler deneyimlenmiştir. Bu dönemde, gücün sadece askeri ve iktisadi temelli olmadığı; kurum, kuruluş, medya, ideoloji, kültür gibi unsurlarla da elde edilebileceği anlaşılmıştır. Bu kaynakların zenginliği, yumuşak gücün etkisini belirler. Bu yüzden kaynakların yönetimi oldukça önemlidir. Sert güçte olduğu gibi hükümet değil, toplum odaklıdır ve güvenilirlik, saygınlık üzerine kurulur.
Ancak ne sert ne de yumuşak güç, bir ülkenin uluslararası düzende sağlam bir varlık yaratması için tek başına yeterli değildir. Bu görüşün temelini oluşturan, 2006 yılında ABD’de ortaya atılmış Akıllı Güç kavramı ne sert ne yumuşatır; hedeflere ulaşmak için ikisinin birleşik bir şekilde, belirli bir denge durumunda kullanılmasıdır. Hem güçlü bir ordunun ve askeri kaynağın varlığını, hem de ittifakları, ortak yatırımları, sağlam bir ideolojiyi ve kültürü gerektirir. Gücün hangi durumda, nerede, nasıl ve ne şekilde kullanılacağını karar vermek ve uygulamaktan geçer. Hem toplumu şekillendirir hem de küresel gücün tanıtımını sağlar. Günümüzde çokça bahsedilen ve savaşların aldığı yeni biçim olan hibrid savaş kavramı, akıllı güce ihtiyaç duyar çünkü hibrid savaşlarda galip olabilmek için sadece askeri güç yeterli değildir, akıllı stratejiler de gereklidir.
Nitekim sert güç kaynakları bir nevi yumuşak güç kaynağına dönmüştür ve bir caydırıcı olarak işlemektedirler. Askeri kahramanlıklar, yetenekler ve teknolojiler yumuşak güç etkisi de yaratmaktadır. Meşru bir siyasi otorite altında, askeri kaynaklar siyasi bir araç olarak kullanılabilir ve devletin politik ikna yeteneğine destek olabilir.
Sonuç olarak, klasik sert güç muharebelerinin yaşattığı ağır zayiatlar, devletleri yumuşak güç arayışına itmiş ve yumuşak güç yoluyla güçlü olma isteğine yöneltmiştir. Ancak bu durum sert gücün popülerliğini yitirmesine sebep olmamıştır. Aksine, sivil-asker iş birliğini de önem kazanmasıyla birlikte günümüzde, sert güç unsurları hem ülke içinde hem de dışında bireysel ve kurumsal anlamda bir güç temsili ve caydırıcı görevi üstlenmiştir ve bu da yumuşak gücün etkinliği açısından önemlidir. Yani sert güç de, yumuşak güçle birlikte ikna edici konumuna gelmiştir. Burada önemli olan; bu iki gücün doğru şekilde kullanılabilmesi ve birleştirilebilmesi, sonucunda da akıllı gücün efektif hale getirilebilmesi. Bunun içi de, devletler önceki deneyimlerinden de güç alarak ve alanında uzman personel-yönetici yetiştirerek, nerede ve ne zaman, ne şiddette sert ve yumuşak gücü kullanması gerektiğini bilmeli, dengeyi iyi şekilde oturtabilmeli.
Ülkeler yalnızca salt askeri kaynaklarını değil, ekonomik, kültürel ve ideolojik kaynaklarını da güçlendirmeye çalışmalı; sadece korku değil, itibar ve saygı da gözetilen politik bir amaç olmalı. Akıllı liderlik de bu olguyu kontrol altında tutmakla mümkün olur.
Instagram
Twitter
Web