Levent Buda Yazio: Unutanları Unutma!

21 Eylül Dünya Alzheimer Hastalığı Günü. Amaç hastalığa dikkat çekip, toplumsal farkındalık yaratmak. Bence de bilgilendirici etkinlikler ile kutlanması gereken bir gün. İşte bu yüzden ben de daha önce yazdığım bir yazıyı yeniden gözden geçirerek sizlerin okuması için Onedio Yazıo’daki köşeme yerleştiriyorum. 

Kanepeye oturmuş ve hafta sonunu nasıl geçireceğini bilemez bir hâlde bir film açmaya karar vermişti. Uzun zamandır izlemek istediği “Still Alice” filmini başlattı. Güzel bir kış çayını da eline almıştı. Alice’in koşu sırasında yolunu kaybettiği sahne ile birlikte birden çok yoğun endişe yaşamaya başlamıştı. Çünkü annesini demans yüzünden kaybetmişti ve bu sahne ile o günleri tekrar yaşamış, aklına ikircikli duyguları gelmiş ve sonuç endişeye dönüşmüştü. Ya ben de olursam düşüncesi dayanılmaz bir hâl alıyordu. 

Hem üzüntü, hem de endişeyi içerisinde barındıran bu durumu sık sık tekrar ediyor ve ne yapacağını bilmiyordu. 'Bu filmi de niçin açtım?' diye düşündü. Film ilerledikçe Alice’in hastalığının genetik geçişli olduğunu öğrenmesi ile birlikte endişeleri iyice arttı. Annesini kaybedeli dört yıl olmuştu ve hiçbir genetik test yapılmamıştı. 'Acaba yaptırmalı mıyım?' diye düşündü. Hoş yaptırsa eline ne geçecekti. Ellili yaşlarına yaklaşmıştı ve yalnızdı. Hiç evlenmemişti ve çocuğu olacağı da yoktu. Acaba gelecekte demanslı olacağını bilmek ne işine yarayabilirdi? 'Sadece endişelerimi büyütecek' diye düşündü ama bu kaygılı durum da dayanılır gibi değildi. Acaba bir psikiyatriste mi gitmeliydi?

Böylesi endişeler ile filmi bitirdi ve tabletini eline aldı ve başladı internet üzerinden sorgulamaya... İlk yazdığı kelime “Alzheimer” oldu.

Önce Türkçe sitelere bakmaya başladı. Yaklaşık altı yüz bin kadar Alzheimer hastası vardı ve bunun ancak teşhis konulabilen tedavi alabileninin sayısı bu sayının yarısından azdı. Evet Alzheimer hastalığı demans hastalarının en bilineni idi, çünkü tüm demansların yüzde altmışı Alzheimer tipiydi. Ancak geri kalanın altında metabolik, vasküler ve beynin ön ve yan kısmının erimesi ile olan nörolojik kökenli demanslar vardı. Ama ilgisini bir de başka bir neden daha çekti. Parkinson hastalığına bağlı olarak da geç dönemde demans görülebiliyordu. Ancak bu bilgiler çok da doyurucu değildi. Galiba yüz yüze konuşmaya ihtiyacı vardı. İçini rahatlatabilmek için bir uzmanla konuşmaya ihtiyacı vardı. Zaten hep öyle olmuştu. Cansız, ruhsuz tablete bakmak içini böylesi durumlarda hiçbir zaman rahatlatmazdı. Hep bir sese, bir cana ve tepkilerini anlayarak ona rahatlatıcı bilgiler verecek birine gereksinim duyuyordu.  

Ve birden bir adres dikkatini çekti. Türkiye Alzheimer Derneği!. İstanbul merkezli olmasına rağmen on dört şube ile ülkemizin dört bir yanında Alzheimer ve diğer demans durumlarında hasta ve hasta yakınlarına hizmet edebilmek için çabalayan bir dernekti. Merkezi Şişli’deydi. 'Muhteşem' diye düşündü. Çünkü işine çok yakındı. 'Öğle arasında gidebilirim' diye derhal adresi not etti.  

Ertesi gün öğle olması için sabırsızlık ile bekledi. Gittiğinde çok hoş bir hanım karşıladı ve bilgilendirme yaptı. Genetik temelli demans çok azdı. O yüzden korkması için bir sebep yoktu. Ancak kadınlar demansiyel hastalıklar için erkeklere göre daha riskli idiler. Bu yüzden önleyici önlemleri hayatlarına geçirmeliydiler. Bir kere iyi eğitim kesinlikle koruyucu bir nedendi. Kız çocuklarına eğitim vermek için bir neden daha karşısına çıkmıştı. Zira kadınların toplumdaki hak ettikleri yeri elde etmeleri için çok fazla sosyal çalışma da gönüllü olarak çalışıyordu.

İyi bir sosyal yaşam, çevre ile güzel ilişkiler kurup aktif bir yaşam içerisinde olmak demans riskini azaltan önemli bir yaşam tarzı önlemiydi. Zaten böyle olmak düşüncelerini çok rahatlatmıştı.

Ayrıca bir yabancı dil öğrenmek, bulmaca ve sudoku gibi zihni çalıştıran aktiviteler yapmak, dans etmek de önemli önlemlerdi. Hoş İngilizce konuşuyordu, ama yıllardır içinde Fransızca ile ilgili bir ukde vardı. 'Derhal bir kursa kayıt yaptırmalıyım' diye düşündü.  

Hep hareket etmek iyi gelmişti kendisine. Gençliğinde folklor yapmıştı ve dans etmeyi çok severdi. 'Acaba tekrar folklora mı başlayım yoksa, popüler danslardan birini mi öğrenmeliyim' diye aklından kısaca geçirdi. Neyse buna sonra karar verebilirdi. Ama Fransızca öğreneceği kesindi. Kahve ile ilgili bir araştırma okumuştu. Bunu da sormakta fayda vardı. Evet günde iki fincan kahve içmek demanstan koruyordu. Ama asıl Akdeniz Diyeti de önemli bir beslenme şekliydi ve riski azalttığı kesinleşmişti.  

Türkiye Alzheimer Derneğindeki uzmanla konuşması içini çok rahatlatmıştı. Keşke annesi hastayken de burası ile ilgili bilgisi olsaydı. Ancak o zaman bilgiye ulaşmak bu kadar kolay değildi. Hem de derneğin bir de ücretsiz hizmet verdiği, hasta rehabilitasyon merkezi vardı ki inanılmaz bir hizmetti. Bu tip hastalar hem yakınları, hem de kendileri için çok önemli bir üzüntü kaynağıydı ve bu merkezde yapılan çalışmalar ile toplumsal hayata entegrasyon süreçleri hem uzuyor, hem de iyi çalışmalar yapıp sosyal ilişkiler kuruyorlardı. Ayrıca dernek evlerde yine ücretsiz bakım ve rehabilitasyon hizmetleri de veriyordu. 

Derhal sosyal medyasında derneği tanıtan bir paylaşım yaptı. Çok düşündü ve sonunda şöyle yazdı: “İyi ki varsınız. Teşekkürler Türkiye Alzheimer Derneği”.

Instagram

Facebook

Twitter

LinkedIn

Popüler İçerikler

TikTok Fenomenleri Çağla ve Cansu Arasında ‘Erkek’ Kavgası Çıktı: Cansu, Çağla’yı Silahla Vurdu
Şoray Uzun Yolda'nın Bitmesine Neden Olan Yasak Aşk Skandalı
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu