Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı Hatalı mıydı?: Siz de Hatalısınız! Çünkü Hatalı Olduğunuzu Düşünüyorsunuz

Da Vinci, “mükemmelliyetçi” bir sanatçıdır ve insan anatomisi üzerindeki çalışmaları ile, Batı sanatının en etkili tablolarından bazılarını ortaya çıkarmıştır. Paha biçilmez olarak kabul edilen Mona Lisa’sı ise, duruş şekli, gülüşü, bakışlarındaki perspektif vs. pek çok açıdan değerlendirilmiştir. Eserin ünlü olmasında Da Vinci’nin tekniği ve başarısının etkisi yadsınamaz. Ama en büyük etken; resimdeki gizemli kadının kim olduğu, ya da bir kadın mı olduğu, alışıldık kadın portrelerinin dışında bir imajının olması, gülüşü ve kaşlarının olmaması ile ilgi çektiği de düşünülmelidir.

Mona Lisa’nın Kaşlarının Olmaması Bir Hata mıydı?

Bu zamana kadar kaşlarının olmaması konusunda pek çok teori ortaya atıldı. Bazı teorilere göre bu dönemin modasıydı, bazılarına göre ise, bu yarım kalmış bir eserdi. Alternatif bir teoriye göre de kaşlar zamanla silinmiş olabilirdi. 

Peki, hatalara ya da hata olduğunu düşündüğümüz durumlara yoğunlaşmak kendi hayatımızdaki büyük resmi görmekte bizi nasıl etkiliyor?

Bir Hata Kültürünün İçinde Yaşıyoruz

Topluma uyum sağlamak ve başarılı olmak için; minimum seviyede hata yapmak ya da yapılan hatalara odaklanıp bundan ders çıkarmak, hataların tekrarlanmaması şeklinde klişelere maruz kalıyoruz. Peki, sizce de hatalarımıza bu kadar odaklandıkça, daha fazla hata yapıyor ve baskı hissetmiyor muyuz?

Aslında burada çok daha önemli bir nokta daha var. Bir duruma ya da olaya, herkes aynı derecede mutlak olarak hata diyebilir mi? Hata yapacağımızdan korktuğumuz ya da toplum tarafından hatalı olduğumuz düşünülecek diye yapmaktan vazgeçtiğimiz, ertelediğimiz ne kadar çok şey var öyle değil mi?

Doğadaki asimetrik esintilerin oluşturduğu estetik, kusurluluktan doğan mükemmellik vs. hepsi bize ait ve belki de en mükemmel halimiz kusurlarımız...

Sürekli Hatalara Odaklanmamızın Evrimsel Sebepleri Var!

Olumsuz düşünme yanlılığımız, büyük olasılıkla evrimseldir. Eski çağlarda, kötü ve tehlikeli durumlara dikkat etmek, hata yapmamaya çalışmak hayatta kalmayı etkileyen en önemli faktördü. Düşünsenize, yaptığınız en küçük bir hata sonucu bir hayvana yem oluyorsunuz. 

Yapılan araştırmalara göre; dünyayı anlamaya çalıştıkça olumsuzluklara ve hatalara daha fazla odaklanıyoruz. Psikolog John Cacioppo bu konuda şöyle bir çalışma gerçekleştirmiş: 

Katılımcılara pozitif, negatif ve nötr duygusal içerikteki görüntüler gösterilmiş ve beyinlerindeki elektriksel aktiviteler izlenmiş. Katılımcıların beyinlerinde, negatif içerikli duygusal görüntülerde diğer görüntülere göre daha fazla elektriksel aktivite olduğu görülmüş. Yani gözlem yaparken, deneyimlerken, öğrenirken problemden öğrenmeye meyilli bir zihnimiz var. Ancak; sürekli problemlere ve hatalara odaklanmak yaratıcılığımızı ve önümüzdeki çözüm yolunu görmeyi de engelleyebiliyor ve uzun vadede çıkmaz sokakla karşılaşmamızla sonuçlanıyor. Problemin içinde dönüp duruyoruz ve probleme o kadar çok odaklanıyoruz ve hatalarımız geri dönüşü olmayan büyük hatalarmış gibi geliyor ki, bir süre sonra tükeniyoruz ve psikolojik sıkıntılar yaşamaya başlıyoruz.

Evrimsel Süreçle Aktarılan Bakış Açısını Yenebiliriz!

Beynimiz değişen koşullara uyum sağlama konusunda müthiş bir yeteneğe sahip. Biz buna “nöroplastisite” diyoruz. Bunu her ortama uyum sağlayan bir bukalemun gibi düşünebiliriz. Nöroplastisite, içsel ve dışsal uyaranlara yanıt olarak sinir sisteminin işlevlerini ya da bağlantılarını yeniden düzenler. Bu durum çocukluk döneminde sona ermez. Yaşam boyu devam eder. Bu şekilde anlattığımızda karışık gelmiş olabilir. Bunu bir örnekle açıklayalım;

Aslında buna verilebilecek hepimizin bildiği en iyi örnek Covid döneminde yaşadıklarımız olacaktır. Karantina dönemine uyum sağlamamız ve işlerimizi evden halletmeye çalışmamız tam bir nöroplastisite başarısıydı. Yani zihnimizi eğitebilmemiz ve problem yerine çözüme odaklı bir bakış açısı kazanabilmemiz mümkün.

Çözüm Odaklı Bakış Açısı Kazanabilmek İçin Neler Yapmalıyız?

Problem odaklı bakış açısının en katı örneklerine mitolojik hikayelerde rastlanır. Hata yapan kahramanlar ağır bedeller öder ve sonsuza dek cezalandırılırlar. Danaos’un Kızları buna iyi bir örnektir. Cezaları delikli bir küpü su ile doldurmak olmuştur. Şimdi burada aklınızdan “acaba hataları neydi?” diye geçiyor olabilir. Çünkü problem odaklı düşünmeye alışmışız. Hatalarını bir kenara bırakalım ve çözümlere odaklanalım.

Çözüm Odaklı Düşünebilmek İçin Kendimize Sormamız Gereken Sorular

1) Daha önce nasıl baş ettin? 

Yaşadığımız hiçbir sorun aralıksız devam etmez. Nadir de olsa sonlandığı bir an vardır ve biz bu noktada bir şeyi farklı yapıyoruzdur. Bunu keşfetmek çözüm için önemli bir adımdır ve kendinizin uzmanı kendiniz olduğunuzdan, bunu en iyi bilebilecek kişi yine kendinizsiniz. Problemi yaşamadığınız istisnaları düşünün. 

2) Sorunumun dost yanı nedir?

Yaptığımız hataların, yaşadığımız problemlerin altında (antisosyal gruptakiler hariç) iyi bir neden vardır. Ancak bu iyi nedeni yansıtma şeklimiz farklıdır. Mesela öfke davranışını kontrol edemeyen bir bireyin bu davranışının altında sevilme, saygı görme vs. ihtiyaçları olabilir. Ancak nedenin iyi olması, davranışının kabul edilebilir olduğunu göstermez. Davranışınızın altında yatan iyi sebebi bulup, davranışınızı ona göre değiştirmeniz mümkündür. 

3) Böyle bir problemi yaşayan ya da böyle bir hata yapan bir başkasına tavrım nasıl olurdu, ona ne söylerdim?

 Bir olumsuzlukla karşılaştığımızda bir başkasına gösterdiğimiz anlayışı kendimize göstermek yerine kendimizi acımasızca eleştirmeye başlarız. Bu da probleme odaklanmamıza ve çözümü göremememize sebep olur. Her zaman başkalarının sorunlarına kendi sorunlarımızdan daha kolay çözüm buluruz. Bunu kendi sorunlarımız için niye yapmayalım?

Instagram

Popüler İçerikler

Seray Sever'den Apar Topar Yayından Kaldırılan "Dünya Güzellerim" İtirafı!
Ahu Tuğba'nın Cenazesindeki Tavırlarıyla Olay Olan Meriç Erkan'ın Atatürk'le İlgili Sözleri Sinirleri Hoplattı
Erman Toroğlu, Galatasaray'ı 29 Ekim Kutlaması Sebebiyle Eleştirildi