O, Sunay Akın'ın boğazın kenarına heykelinin dikilmesini istediği bir mucit, 1961 yılında yaptığı özel ayakkabılarla İstanbul Boğazı’nı tam 56 dakikada yürüyerek geçen ilk insan, Atilla Hülagü.
O, Sunay Akın'ın boğazın kenarına heykelinin dikilmesini istediği bir mucit, 1961 yılında yaptığı özel ayakkabılarla İstanbul Boğazı’nı tam 56 dakikada yürüyerek geçen ilk insan, Atilla Hülagü.
Bir askerdi ama bu kutlu görevinden de anlaşılacağı üzere herhangi bir asker değildi. Her daim fikirleri olan, bu fikirleriyle çığır açacak atılımlar yapmayı hedefleyen bir askerdi.
Ortada bir fikir vardı, boğazı yürüyerek geçmek. Bunun için çalışmaya koyuldu Hülagü. Eşiyle birlikte tarihte denenmiş fakat başarıya bir türlü ulaşamamış bu fikri hayata geçirmek istiyordu.
Öyle sadece suyun yüzeyinde durabilecek iki parça yeterli değildi, fizik kanunlarına sırtını yaslaması gerekiyordu. Bu yüzden de üç fizik kanununu göz önüne alarak bir taslak ortaya çıkardı. Tabii Arşimed'in denge ve direnç esasları da formüllere sızıvermiş.
Ve ortaya çıkan projede ihtiyaçları sadece şunlardı: ,90 metrekare teneke, 50 gram lehim, iki el içi boyutunda bez parçası, 3 metre lastik, 1 metrekare alüminyum plaka.
Bu işi kotarabileceği bir esnafa gider ve istediği ayakkabıyı şöyle tarif eder:
İçi boş, gemi gibi iki ayakkabı. Ayak sokmak için iki deliği olacak. Alüminyum plaka 20'ye bölünecek ve 10 parçasını birinin 10 parçasını ötekinin altına dizilecek
Ayakkabı istediği gibi olur, 150 santimetre uzunluğunda ufak çaplı bir su ayakkabısıdır bu. Bu ayakkabıda Alüminyum plakaların alameti ise, yürüyüşü kolaylaştıracak bir mekanizma oluşturmalarıyla ilgili. Padıl olarak adlandırılan plakalar ayak suya basınca açılıyor, kaldırınca kapanıyor.
Hesaplamaları doğrudur fakat suyun üzerinde hareket edebilmek öyle kolay değildir. Uzun denemeler yapması gerekir, bunun için ihtiyacı olan disiplin zaten yanıbaşındadır. Pes etmez.
Bu denemeler sırasında 7 kez de bir deneme maksadıyla boğazın hangi noktasına dek gidebileceğini ölçmek için denemeler yapar, 7. denemesinde bu işin olacağına karar verir.
Boğaz'ın en dar yerini 740 metre olarak hesaplar fakat rotaya göre bu 2 bin metreyi bulur.
Bu hesaba göre başarılı olacağını düşünür ve boğazı yürüyerek geçmeden evvel şahitlik etmeleri için basına haber verir.
Şiddetli akım onun yolunu kesmiş, denemesinin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açmıştır.
Bu sefer akıntı hesabı doğru yapılmıştır, kuzeye yönelir ve 2 kilometre 200 metrelik rotasının son aşamasında Küçüksu'ya ulaşır.
Bu başarı Atilla Hülagü'nün dünya tarihine suyun üzerinde yürüyen ilk insan olarak adını yazdırmasıyla sonuçlanır.
Hatta deniz piyadelerine çok fayda sağlayacağını ileri sürerek biçiminin daha pratik bir hale evrilmesi fikrini ortaya atıyor. Bu yaratıcı fikri o dönem pek ilgi görmüyor, acaba devlet kanadından gelecek bir ilgi bu projeyi hangi noktalara getirebilirdi diye düşündürüyor...
Atilla Hülagü Boğaz'ı geçtikten sonra hedefini Cebelitarık olarak belirler. Buluşunu dünyayla paylaşacaktır. Ona göre 30 bin 354 adımda ve 6,5 saatte Cebelitarık aşılırdı.
Akın, Kopenhag'da Hans Christian Andersen’in “Küçük Deniz Kızı” masalından alınarak yapılmış bir heykel olduğunu ve Kopenhag'ın simgesinin artık bu deniz kızı olduğunu söylüyor.
Peki Akın'ın sorusunu destekleyerek soruyoruz: İstanbul Boğazı’nın yaklaşık 10 metre iç kısmına Atilla Hülagü’nün heykelini yerleştirsek fena mı olur?
Adamın ismini okuyunca birkaç milyon hristiyan ve bir o kadar müslümanı kılıçtan geçiriyorsun.. :)