Çoğumuz, zekânın doğuştan geldiğini ve değiştirilemeyeceğini düşünür. Oysa zekâyı geliştirmek mümkündür. Zekâ oluşumunda genetik yapı ağırlıklı rol oynasa da çevresel yani yetişme ortamına bağlı faktörler de bu potansiyelin gelişmesinde ya da körelmesinde etkili olur. Örneğin; üstün zekâlı olarak dünyaya gelen bir çocuk, sahip olduğu koşullara bağlı olarak gerekli uyaranları almazsa, zihinsel kapasitesini istenilen oranda ortaya çıkaramaz. Özellikle çocukluk döneminde zekâ gelişimi, hem anne-babaları hem de öğretmenleri yakından ilgilendiren bir konudur.
Bir bebek, beyninde 180 milyar hücreyle dünyaya gelir. Bu hücreler nöronlarla (sinir hücreleriyle) birbirine bağlanmıştır. Bir sinir hücresi çevresindeki diğer hücrelerle ne kadar çok bağlantı kuruyorsa, yani sinaps meydana getiriyorsa zihinsel gelişim o kadar aktif demektir. Anne ve babadan kalıtım yoluyla bebeğe geçen genlerin belirlediği bağlantı sayısı 50 milyon civarındadır. Bu bağlantı miktarı, çevrenin olumlu etkisiyle trilyonlara varan sayıya kadar ulaşabilir. Başka bir ifadeyle çocuğa çevresel uyaran açısından ne kadar zengin bir ortam sunulursa, onun beynindeki sinaps sayısı da o denli fazla olur.
Beyin fonksiyonlarımız hakkında yapılan araştırmalar, zekâ ve hafızanın % 85'inin on yaşına kadar tamamlandığını göstermektedir. Dolayısıyla 4-10 yaş arasındaki süreç, beyinde kurulacak bağlantıların artırılması ve zihinsel potansiyelin ortaya çıkartılması için kritik öneme sahiptir. Bu doğrultuda, okul öncesi ve ilköğretim çağındaki çocukların zekâ gelişimini desteklemek için anne-baba ve öğretmenler olarak neler yapabileceğimize ilişkin öneriler aşağıda maddeler halinde özetlenmiştir.