Kitabın arka kapağında yaptığım yorumda; “Ülkemizde bilim dünyasının en önemli figürlerinden olan Tayfun Uzbay Hoca’nın aşkta, bilimde, özgüvende, zihnimizde, belleğimizde, sebeplerde ve sonuçlarda nasıl yanıldığımızı gösteren bu eşsiz kitabı, tam da ihtiyaç olan bir zamanda ‘zamanın ruhunu’ bize açık eyliyor, iyi ki de yapıyor, iyi yapıyor' demiştim. Şimdi de bu yazıda noktasına virgülüne dokunmadan Tayfun Hoca’nın İnsanlar ve Yanılgılar kitabından kuşaklar ile ilgili bir kısmı sizinle paylaşacağım, bence iyi de yapacağım.
Önümüzdeki dönemde dünyanın nasıl şekilleneceği, giderek artan dünya nüfusunu eşitlik ve ortak refah paydasında buluşturamayan kapitalizm ve uzantısı neoliberalizmin yerine yeni ve uygulanabilir başka bir modelin gelip gelmeyeceği, kanser, bağımlılık ve Alzheimer gibi önemli hastalıkların tedavisine yönelik gözle görülür aşama kaydedilip edilmeyeceği şu anda çoğunluğu üniversite öğrenim çağında olan bu kuşak tarafından belirlenecek.
Z kuşağı taşıdığı oy potansiyeli nedeniyle siyasetin de gözdesi demiştik. Popülist politikalar Z kuşağının oylarına talip ve onlara yatırım yapmaya çalışıyor. Öte yandan Z kuşağı aynı zamanda ticaretin gözdesi. Dijital sistemi iyi kullanmaları, kolay erişilir olmaları, ergenlik döneminin de etkisiyle kolay alışveriş yapmaları ve markalara önem vermeleri onları güçlü bir ticari hedef haline getiriyor. Paralı eğitim için de Z kuşağı önemli bir kaynak. Eğitimin niteliğinden çok eğitimi alış kolaylığı ve eğitim sırasında kendilerine sunulan konfor onlar için oldukça önemli. Akademik eğitime de farklı bakıyorlar. Eğiticileri çok rahat eleştirirken kendilerinin eleştirilmesi ya da rahatlarını kaçıracak uygulamalara aşırı tepkililer. Bu yaklaşımları onları popülist yaklaşımlarla sunulan eğitim hizmetleri için de elverişli bir kaynak haline getiriyor.
Z kuşağının ebeveynlerini hem dijital teknolojiyi iyi kullanan hem de dijital devrim öncesi dönemi yaşayan çoğunlukla X ve Y kuşakları oluşturuyor. Özellikle ebeveyni X kuşağı olanlar kendilerini daha eşsiz ve önemli hissediyorlar. Öte yandan kendisinden bir önceki Y kuşağı güncel sorunların sorumluluğunu daha önceki kuşaklara özellikle de “baby bommer”lara yüklerken Z kuşağı da bundan ziyadesi ile etkileniyor.
Z’lerin Y’lerle çatışsa da yaşlılara daha sert ve suçlayıcı bakmasının altında biraz da Y’lerin güncel problemleri önceki kuşaklara fatura etmesi var. Y’ler sütten çıkmış ak kaşık olurken daha eski kuşakları Z’lere hedef göstermeyi de ihmal etmiyorlar. Covid-19 pandemisi sonrası ağırlaşacağı anlaşılan ekonomik sorunlar daha eski kuşakların hatalarına bağlanacak gibi görünüyor. Ancak bu sonucu değiştirmeyecek. Z’leri sıra dışı gelişmeler veya mucize çözümler ortaya çıkmaz ise pandemi sonrası zor günler bekliyor.
Ben bir sosyolog, ekonomist ya da kuşaklar arası ilişkileri değerlendirebilecek yetkinlikte bir sosyal bilimci değilim. Ancak bu konularda uzman olanların yazı ve yorumlarından da böyle bir çıkarıma gitmek zor değil. Ayrıca 1993 yılından bu yana üniversitelerde ders veriyorum. Y ve güncel olarak Z kuşağı ile yoğun bir ilişki içindeyim, geniş bir öğrenci topluluğu üzerindeki gözlemlerimin değerli olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyayı da elimden geldiğince izliyorum. Z kuşağı gençlerin ve Y kuşağının sosyoekonomik ve eğitimle ilişkili konulara tepkileri ve yorumları da yukarıdaki ifade ve yorumlarımı doğruluyor.
Örneğin, son zamanlarda iyice bozulan ekonomik dengenin ve derinleşen krizin Z kuşağını çok zorlayacağını, bunları aşabilmek için konforcu yaklaşımı terk edip önceki kuşakların neleri nasıl başardığını anlamaları gerektiğini ifade eden bir sosyal medya mesajıma özellikle Y kuşağından çok sert tepki geldi. Z’lere yönelik bu nasihate Z’ler bu kadar tepki vermezken Y’lerin bu kadar ağır tepki göstermesi ve bizi Z’lere hedef göstermesi Z’lerin yanılgısını artırmaktan başka hiçbir yarar sağlamayacak.