Küresel Isınmadan da Tehlikeli ve Ölümü Çağıran Bir Sorunumuz Var: Antibiyotik Direnci!

Antibiyotik direnci aslında çok önemli bir nokta ve dikkat edilmemesi büyük sorunlara yol açabilmekte...

İsterseniz her şeyin başladığı noktaya gidelim, Alexander Fleming tatilden döner dönmez laboratuvarına gömüldü.

3 Eylül 1928’de Alexander Fleming çıbanlara, boğaz iltihaplarına ve apselere neden olan bakterilerin yer aldığı laboratuvar kaplarını sınıflandırmaya başladı. Bu sırada tuhaf bir durum fark etti. Kapta  benekler halinde bakteri kümeleri yer alıyordu fakat kabın küf mantarı büyüyen tarafında ise bakteri bulunmuyordu.

Fleming, bu küf mantarının diğer mantarlardan ayrı bir özelliğini keşfetti.

Küf mantarının büyüdüğü alanın çevresi temizdi ve bu bölümde sıvı vardı. Sonraları Penicillium notatum olarak adlandırılacak olan küf mantarı, bakteri üremesini engelleyen bir şey salgılıyordu. Fleming, bu 'küf suyu'nun birçok zararlı bakteriyi öldürdüğünü keşfetti. Bu sıvıya da 'Penisilin' adını verdi.

Ve karşınızda nur topu gibi Penisilin...

Penisilin'in keşfi, antibiyotiklerin 'altın çağının' başlangıcı oldu ve bu noktadan başlayan ilerleme gittikçe daha da hızlandı. Fakat bu altın çağ çok uzun sürmeyecekti ve bunu kimse bilmiyordu. Aşırı antibiyotik kullanımıyla birlikte ilaçların etkisini yitirmesine neden olan “antibiyotik direnci” ortaya çıkacaktı.

Durun akışı bozmayalım, peki bu antibiyotiklerin amacı nedir?

Antibiyotikler doğada bulunabilen ve aynı zamanda kimyasal olarak laboratuvar ortamında da sentezlenen moleküllerdir. Bakterileri öldürme yönünde bir eğilim gösterirler. Aynı zamanda çoğalmalarının da önünü keserler. Farklı türde antibiyotikler, bakterileri değişik yöntemlerle öldürerek ortadan kaldırırlar.

Biz çıplak gözle göremesek de antibiyotiklerle bakteriler arasında büyük bir savaş vardır.

Bazı antibiyotikler bakterinin hücre duvarı inşa etmesini engellerken bazıları da DNA’sını bozarak çoğalmasını engeller. Antibiyotiğin hücrede nereye saldırdığı fark etmez. Ancak bakteriler her antibiyotiğe karşı direnç geliştirme potansiyeli taşır. Yani fazla kullanımında antibiyotik, bakteriler için artık tehlike oluşturmaz.

Endüstriyel hayvancılıkta antibiyotiğin yeri normal bir süreçle başlasa da çok başka bir noktaya geldi.

İnsanlar üzerinde doğru kullanıldığı zamanlarda mucizeler yaratan antibiyotik, hayvanlar üzerinde kullanımında bambaşka bir boyut kazandı ve endüstriyel hayvancılığın en büyük destekçisi olarak bu sektörde de yerini almayı başardı.

Dünya genelinde 1970’li yıllara kadar besi olması amacıyla yetiştirilen hayvanların çoğu, küçük ve orta ölçekli sürüler halinde otlaklarda besleniyor; yakındaki mezbahalarda kesiliyor ve aynı bölge içinde tüketime sunuluyordu.

Günümüzde hayvancılık sektörü çok sayıda hayvanın suni yemlerle beslenerek yetiştirildiği ve yem sanayi, kesimhaneler, et işleme, soğutma, dondurma, ambalajlama ve nakliye gibi sektörlerin işin içinde olduğu endüstriyel bir sektör oldu.

Hayvanlar üzerindeki antibiyotik kullanımı zarar getirecek

Uzun vadede insanları da olumsuz etkileyecek olan asıl tehlike, hayvanlarda aşırıya kaçan antibiyotik kullanımı. Ve bunun beraberinde getirdiği antibiyotik direnci. Hayvanlar yaşadıkları hiçbir dönemde yedikleri gıdalarla bu kadar çok kimyasal maddeye maruz kalmadı.

Hayvanlar üzerinde kullanılacak antibiyotik miktarının artması bekleniyor

Dünya genelinde hayvancılıkta kullanılan antibiyotik miktarına ilişkin tahminler 63 bin ton ile 240 bin ton arasında değişiyor.

Amerika’da bir yıl içerisinde kullanılan antibiyotiklerin yüzde 70’i hayvancılıkta kullanılıyor. Dünya genelinde ise bu oran yüzde 50. Hayvancılıkta antibiyotik kullanımı yıldan yıla artıyor. 2010 ile 2030 yılları arasında hayvancılıkta kullanılacak antibiyotik miktarının yüzde 67 oranında artması bekleniyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde, hayvancılık sektöründe tedavi amaçlı kullanılan antibiyotik sayısı yılda 900 bin kilogram. Tedavi amacı dışı kullanılan sayı ise yılda 11 milyon kilogramdan daha fazla. İnsanlar için kullanılan miktar 1,3 milyon kilogram.

Bir tavuk çiftliğinde tek bir hayvan hasta olduğunda dahi, bütün sürünün içme sularına antibiyotik eklenerek tedavi edilir.

Tek bir hayvanın aldığı dozun tam olarak kontrol edilmesi mümkün değildir. Bu durumda, çevrenin ve çok sayıda hayvanın antibiyotikle gereksiz temasına neden olurken, direnç gelişmesine yatkınlık hazırlıyor. Böylece fazla antibiyotik tüketimine maruz kalan hayvanların vücutları bir çeşit direnç oluşturuyor.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof Dr. Abdurrahman Aksoy’un yaptığı araştırmalar, hayvanlardan geçen antibiyotiklerin insan sağlığını kötü etkilediği yönünde.

Bu çalışmalar, antibiyotik direncinin korkunç etkisini gözler önüne seriyor. Aksoy, hayvanlarda bilinçsizce kullanılan antibiyotiklerin, hastalıklara karşı direnç gösterdiğini ve bunun da insan sağlığını olumsuz etkilediğini söylüyor. 

Besi hayvanlarında kullanılan antibiyotiklerin et ve süt aracılığıyla insanlara geçtiğini ve bu durumun insanlarda direnç gelişmesine, hatta bunun insanlarda alerjik reaksiyonlara neden olacağını belirtiyor.

Türkiye maalesef antibiyotik tüketiminde başı çeken ülkeler arasında bulunuyor.

Araştırmalara göre Türkiye’de durum hiç de iç açıcı değil. Türkiye, OECD ülkeleri arasında kişi başına en fazla antibiyotik kullanan ülke. Kısacası antibiyotik direnci tüm dünya için hem ciddi bir sağlık sorunu hem de ciddi bir tehdit.

Bu konu hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak için bu videoyu izleyebilirsiniz.👇

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var
Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!
YORUMLAR
12.04.2020

ayy allaha sukur annem akıllı kadındı ve kucuklugumuzden berı cok gerek kalmadıkca antıbıyotık kullandırmazdı.nedenini bilmıyorum 90larda leblebı yerınde antıbıyotık vardı halbuki. doktor yazsa bıle 50 kere sorgulardı fln. annemı kaybettım. ama hala hastalınca once dogal yollarla cozmeye calısıyorum. suan antıbıyotıklerın hıcbırı ıle problem yasamıyorum. buna karsılık eskı erkek arkadasımın annesı adama atesı cıksa antıbıyotık vermıs. adamın bagısıklık sıstemı yerlerdeydı. en ufak seyden hasta olur bı turlu ıyılesmezdı. bu konuda annelerımızın zamanında bıze uyguladıkları ogrettıklerı cok onemlı. bılgı ogrendıgın sekılde kalıyor. bu adam annesınden boyle ogrendı dıe aksını asla kabul etmıyor mesela. o yuzden annelere, cocukları hasta oldukları zaman vereceklerı ılacları cok ıyı arastırmalarını tavsıye edıyorum. tum etkılerını, ıcındekı etken maddelerı fln okuyun bu cok onemlı.

15.04.2020

Çocukken çok fazla boğaz ve akciğer enfeksiyonu olmam nedeni ile sürekli antibiyotik kullanmak zorunda kaldım. Enfeksiyonun geçmemesi üzerine son gittiğim doktor boğaz kültürü yaptırdı ve 8 antibiyotiğin 7'sine karşı dirençli olduğum tespit edildi. Lütfen boğaz kültürü yaptırmadan çocuklarınıza antibiyotik kullandırmayın.

15.04.2020

Listeye bak açık ara kafadayız. Yazık... Ancak bunda toplumun eğitimli kısmı ve doktorlarında çok büyük hatası var, çünkü hali vaktinde leblebi gibi bir çok hastaya antiboyitik yazıldı ve hiç kimse de bunları sorgulamadan kullandı.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ