Birinci senaryo kur artışının faizle hemen hemen aynı düzeyde ya da daha aşağıda oluşacağına dönük. Faizin birkaç puan üstünde bir kur artışı olması da çok fark yaratmayacak; enflasyonun yüzde 25’i zorlayacağı bir dönemde kur artışı yüzde 4.25’lik faiz getirisinin 2-3 puan üstünde olsa bile bir hoşnutsuzluk doğacak ve tasarruf sahipleri kararsız kalacak.
Ama ya kur artışı birden hız kazanırsa...
Doları 13.50-13.60 dolayına hapsettik, bir süredir öyle gidiyor. Hani doların 6.85’te yatay tutulduğu dönem vardı ya, sanki şu dönem o günlerin benzerini yaşıyor gibiyiz. Yapay bir şekilde, baskı altına alarak, döviz arzı artmadığı halde talebi bir şekilde kırarak bunu aylar boyunca sürdürmek mümkün mü; zor.
Nisan ayı başına geldiğimizde kur artışı fiyat artışına yakın bir düzeyde gerçekleşirse kur korumalı mevduattan çıkan olmadığı gibi bu sefer söz konusu mevduata yoğun bir katılım yaşanacaktır. Sisteme girişin nisan ve mayıs gibi hızlanması, geride kalan dönemde yaşananların gelecekte tekrar edeceği beklentisine dayanacaktır. Ancak bir kez daha altını çizelim; kur korumalı mevduata döviz kuru yüksekken girmenin pek bir avantajı yok. Dolayısıyla “Kur yükseldi, sisteme girmek gerek” diye düşünenlerin, iki kere düşünmesinde yarar bulunuyor'