Neredeyse hepsi tüm zamanların en iyi dizilerinden olabilir mi?
Neredeyse hepsi tüm zamanların en iyi dizilerinden olabilir mi?
NOT: Dizi yorumları Beyazperde.com'dan alınmıştır ve sıralamada dizilerin IMDb puanları esas alınmıştır.
Mikhail Bulgakov’un hikayelerinden uyarlanan dizi, dört bölümden oluşuyor. 1900'lerin başlarında bir köyde doktorluk yapan Vladimir Bomgard'ın hikayesini izlediğimiz dizide, modern çağa henüz hazır olmayan bu köyde, eski kafalı hastaları tedavi etmeye çalışan Doktor Bomgard'ın diğer taraftan da kendi kariyeri ile ilgili yaptığı planlara tanık oluyoruz.
Dizi Merlin'in sahip olduğu güçlerinden çekinen annesinin, onu Camelot'taki şifacının yanına çırak olarak göndermesiyle başlıyor. Merlin burada kaderiyle, madalyonun diğer yüzüyle yani onu tam yapan kişiyle karşılaşıyor ve Arthur'la, henüz bir prens olan Arthur'la, yolları kesişiyor.
17 yaşında bir genç olan James tam anlamıyla bir psikopattır. Çocukluğundan itibaren sıra dışı olmuş hep tehlikeli işlere kalkışmıştır. Okul hayatını pek sevmese de planı için kurban seçebileceği en ideal yerdir. Onlarca öğrenci arasından öldürebileceği birini aramaya başlayan James sonunda Alyssa’da karar kılar. Kurbanına önce güven vermesi gerektiğini düşünen James ona aşıkmış gibi davranmaya başlar. Alyssa, maceraya aç bir asidir. Yaşadıkları yerden sıkılmış yeni yerler keşfetmek, yeni maceralara atılmak ister. İkisinin baş başa çıkacakları bu yolculukta planını daha rahat uygulayabileceğini düşünen James, Alyssa ile yola koyulur. Talihsizliklerle dolu bu yolculukta planlar değişir ve James Alyssa’ya aşık olur.
Dylan, 20’li yaşlarında hayatının aşkını bulmaya çalışan bir adamdır. Gerçek aşkı yakalamaya çalışırken birçok kadınla birlikte olmuş fakat kimse onun için doğru insan olamamıştır. Fakat o ümidini yitirmez ve arayışına devam eder. Tam da bu sırada cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalandığını öğrenir. Dylan’ın artık başka bir amacı vardır. Eskiden ilişki yaşadığı herkese ulaşıp hasta olduğunu onlara söylemelidir. Büyük bir araştırmaya giren Dylan geçmişte kimlerle birlikte o
Dr. Frankenstein, Dorian Gray ve Dracula gibi ikonik figürler de dahil olmak üzere edebiyat dünyasının en tanınmış korkunç karakterleri Victoria dönemi Londrası'nda bir araya gelirler.
The Fall, Belfast ve çevresinde cinayetler işleyen bir seri katil ve soruşturmadan sorumlu olan bir kadın dedektif şefi üzerine odaklanıyor.
The X-Files dizisindeki Dana Scully karakteriyle tanıdığımız Gillian Anderson ana kadın karakter olan dedektif şefi Stella Gibson'ı canlandırırken, son dönemde ABC'nin fantastik dizisi Once Upon a Time'da izlediğimiz Jamie Dornan (Şerif Graham) Belfast ve çevresinde kurbanlarını seçen seri katil Paul Spector'u oynuyor. Spector, büyük ve karmaşık cinayet soruşturmasında PSNI'a (Kuzey İrlanda Polis Teşkilatı) yardım etmek için gelen dedektif şefi Gibson'ın takibinde oluyor.
Toplum hizmetinde çalışan beş genç, çalıştıkları sosyal hizmet kurumunda bir gün çıkan fırtına sonucu özel güçler kazanırlar. Her birinin farklı bir gücü vardır, ancak yine her birinin aklı beş karış havada olduğu için güçlerini saçmasapan işlerde kullanmayı tercih ederler, zaten isteseler de güçlerini nasıl kullanacaklarını öğrenmeleri vakitlerini alacaktır.
Bu beş kendilerine bile hayırları olmayan genç, o fırtınadan etkilenen tek topluluk mudur? Yoksa onlar gibi özel güçlere sahip olan başkaları da var mı?
Dizinin 1. ve 2. sezonları büyümeye, aşkı ve hayatı öğrenmeye çalışan, bunu yaparken yetişkin tavsiyesini çok az alan (birçok parti yapan) bir grup İngiliz gencin hikayelerine odaklanıyor. Sid herkesle arkadaş olmaya çalışmaktadır ve genellikle bu arkadaşlıklarından zarar gören biridir. Çoğunlukla en yakın arkadaşı Tony tarafından manipüle edilir. Tony'nin kız arkadaşı olan Michelle'ye aşıktır. Tony her şeyi başkalarına yaptırmaya çalışan biridir, tanıştığı her kız da buna dahildir. Sadece Sid'i ve Michelle'yi değil ona izin veren herkesi manipüle etmektedir. Anwar'ın tek istediği, bekaretini kaybetmektir. Maxxie bu süreçte onunla beraberdir ve aynı zamanda homoseksüelliği ile başa çıkmaya çalışmaktadır. Cassie Sid'e aşıktır ama birtakım zihinsel sorunları vardır. Ebeveynler de büyümeye çalışmaktadır ve öğretmenler onların arkadaşları ve sevgilileridir.
Son Krallık, kahramanlık ve destansı savaşları sahnelese de konu olarak politika, din, savaş, cesaret, âşk, sadakat ve kimliğimizi bulmak için sergilediğimiz evrensel arayışı anlatır. Son Krallık, gerçek tarihi kahramanları kurgu karakterlerle birleştirerek tarihin en görkemli krallarından birinin emri altında ülkelerini kurtarmak için savaşıp kendilerine bir yurt kurmaya çalışan insanların öyküsüdür.
İngiliz yazar Winston Graham’ın 12 seri olan “Poldark” romanlarından uyarlanan dizide Ross Poldark’ı, yerel mahkemelerde cinayet ve hasar verme suçlamalarına karşı kendini savunmak için hazırlanırken, toplumdaki yerini, parasını ve ailesinin ismini korumaya çalışır. Ücretlerin düşmesi ve fiyatların yükselmesi nedeniyle kargaşa yaşayan ülkede sivil itaatsizlik artarken sokak çeteleri ülkedeki seçim sonuçlarına karşı ayaklanmaya başlar. Finans gücü azalan Ross ve yeni gelin Demelza, zengin ve güçlü rakipleri George Warleggan’ın gittikçe artan bir düşmanlığı ve muhalefetiyle karşı karşıya kalır.
Shaun, okulundan ayrılmıştır ve genç olmanın kolay olmadığı o yıllarda kendi yolunu bulması gerektiğini fark etmiştir. Çete, Woody, Lol, Smell, Milky ve geri kalanlar dönmüştür. Hep beraber aşk, eğlence, iş ve geleceklerine dair bir şeyler arayışlarına devam edeceklerdir.
Utopia kült bir çizgi roman senaryosunu bulan bir grup insanın hikayesini anlatıyor. Kitabın son yüzyılda yaşanmış felaketleri önceden belirttiği ileri sürülmektedir. Gruptakiler kısa bir süre sonra The Network olarak bilinen bir organizasyonun hedefi haline gelir.
Oldukça içine kapanık bir çocuk olan Otis, okulun ezik denilen tiplerindendir. Seks terapisti olan anne ve babası sayesinde seks konusunda oldukça bilgili olan Otis, bu bilgiyi okulun sıra dışı kızı Maeve'in teklifi ile değerlendirmeye başlar. O artık, liseli gençlerin gelip dert yandığı ve sorunlarını çözdüğü bir terapisttir. Peki ya Otis'in sorunlarını kim çözecek?
Rae Earl tarafından yazılmış 'My Mad, Fat Teenage Diary' isimli romandan uyarlanmış olan dizide; aşırı kilolu olan, annesinin ilginçliğinden ve akıl sağlığı sorunlarından muzdarip Rae'nin doktorunun da tavsiyesiyle tutmaya başladığı günlük ve başından geçen sorunlarla yüzleşme çabası anlatılır.
Genç bir çocuğun öldürülmesinin ardından, adeta bir medya ordusunun akın ettiği küçük bir sahil kasabasının perdeleri, cinayetin ardından aralanmaya başlar.
Mükemmel bir hayata sahip olan Tony, eşinin ani ölümünün ardından depresyona girer ve radikal bir karar alır. Tony artık insanlara ve kendisine, içinden geldiği şekilde davranmaya başlar. Kendisi de dahil hiçkimseyi umursamayan Tony’nin bu hali çevresindekileri endişelendirir. Tony bu yanını “süper güç” gibi kullanmaya devam ederken diğer tarafta arkadaşları onu eski haline çevirmeye çalışacaktır.
Bir gemi taşımacılığı zinciri sahibi olan babasının ölüm haberini alan James Keziah Delaney, on iki yıl sonra, çalıntı 14 adet elmas ile birlikte Afrika'dan Londra'ya döner. Öldüğü düşünülen Delaney'in dönüşü, miras olarak kalan bir araziyi şimdiden satma planları yapan üvey kız kardeş ve onun kocasının planlarını bozar. James, babasının arsenik ile zehirlendiğini öğrendiğinde ise, artık düşmanları olduğuna inanarak intikam oyununa başlar.
John Luther, başarılı bir dedektif iken dürtülerine yenik düşmesi sonucu bir hata yaparak yaklaşık 7 ay kadar mesleğinden uzaklaştırılır ve döndüğünde ise hiçbir şey eskisi gibi değildir. Evliliğinde bazı problemler ortaya çıkmıştır ve yaptıklarından dolayı hissettikleri ile arka plana itmeye çalıştığı iç dünyası arasında bir savaş hakimdir. Mesleğine geri döndüğünü öğrendiği gün, karşısına çıkan davada tanıştığı sanık Alice Morgan ile arasında garip bir bağ oluşur. Sonuç olarak başarılı dedektifimiz meslek arkadaşları ile birlikte çeşitli davaları çözmeye çalışırken yer yer onun iç dünyasına ve özel hayatına dahil oluyoruz.
Bilgi işlem uzmanı, sistem analisti, yazılım destek birimi, sistem destek uzmanı... En fazla 10 sene öncesinde Atılgan’ ın güverte kadrosunu anımsatan bu meslekler artık şirketlerin prestijli birimleriler.Genelde kıyafet zorunlulukları yok ama her an mesaiye kalma zorunlulukları var, hatta mesai onlar için hayatın bir parçası. Çünkü sistemin ne zaman, nerede sorun çıkartacağı bilinmez. Çözüm mü? 'Sisteminizi açıp kapatmayı denediniz mi?'
Yüksek teknolojili ultra modern kulelerde çalışan mutlu mesut insanlara, kulenin karanlık bodrumunda eşlik etmeye çalışan 2 kafadar Roy ve Moss. Tüm işlerin yolunda gitmesini sağlayan onlar, teknolojiyle en çok içli dışlı olan yine onlar, onlar şirketin bilgi işlem uzmanları! Zekiler, çalışkanlar fakat bodrum kattalar. Yetmezmiş gibi, başlarına tepeden inme, işten hiç anlamayan bir müdür (Jen) atanıyor. Bilgi işlem değil, dört işlemden bile anlamayan bu kadın, kim?
Karşı cinsin nasıl hissettiği konusunda sizi aydınlatacak. Açık ve komik, Coupling birbirleri ile ilişki içinde, ilişkileri olmuş ve olmak isteyen altı arkadaş hakkında neler olup bittiğini anlatıyor. Onlar kendilerini tuhaf ve utanç verici durumlar içinde bulurken, en gizli sırlarını açıklıyorlar, en kolay durumu karıştırıyorlar ve bir mayın tarlasından farksız olan aşkın içinde yollarını buluyorlar.
Bernard Black kitapları sevmeyen ve çok az önemseyen, müşterilerden nefret eden, zamanının büyük çoğunluğunu insanları aşağılamakla ve içmekle geçiren tarihteki en kötü kitapçıdır. Bernard'ın asistanı Manny ve Bernard'ın tek arkadaşı bitişik dükkanı işleten Fran'dir. Bu üçlünün başından geçen olayları anlatan sıra dışı bir dizi Black Books.
Bu Doktor bambaşka bir doktor. İsmi, karakteri, tavırları her şeyiyle bir muamma. Rose Tyler adında bir kadın, kendisine Doktor diye adlandıran gizemli bir yabancıyla tanışır ve bundan sonra hayatı baştan sona değişir. Kısa süre içerisinde ailesi de dahil bütün dünyanın tehlike altında olduğunu öğrenir. Yapması gereken kurtuluş yolunu bulmaktır.
Birbirini hiç tanımayan Tim ve Daisy, sevgilerinden ayrılmış ve bütün bu olan bitenin üzerine bir perde çekerek hayata yeniden başlamayı amaçlayan birbirinden bağımsız iki bireydir. Tim ve Daisy’nin yolları, gittikleri bir kafede kesişir. Kafede yer olmadığı için Daisy, Tim’in masasına oturmak zorunda kalır ve böylelikle tanışırlar. Bu sırada Daisy gazetedeki kiralık ev ilanlara bakmaktadır. Ama kiraların yüksek olmasından dolayı bir türlü istediği evi bulamamaktadır. Gidecek bir yeri kalmayan Tim de kiraya ortak olarak beraber yaşamayı teklif eder fakat yine de aradıkları ücrette ev bulamazlar. Tam Daisy kaderine ağlamaya başlarken birden ilanlarda kirası ucuz bir ev görür. Fakat ilana göre kiracıda aranılan bir şart vardır: Evi kiralayacak olanların evli bir çift olması gereklidir. Tim ve Daisy, evi tutabilmek amacıyla evli bir çift gözükmek için çeşitli sorularla birbirlerini tanımaya başlarlar.
Kraliçe II. Elizabeth karakterini Claire Foy'un canlandırdığı drama dizisinde, savaş sonrası İngiltere'nin kaderini belirleyen yöneticilerinin yaşadıkları konu ediliyor. The Crown, dünyanın en ünlü iki adresi olan Buckingham Sarayı ve 10 Downing Street'in içinde yaşanan entrikaları, aşkları ve 20. yüzyılın ikinci yarısına şekil veren olayların perde arkasını anlatıyor.
Downton Malikanesi'nde yaşayan Crawley Ailesi ve malikanenin çalışanlarının hayatı üzerine kurulu olan dizi, bir dönem dizisi. 1912'den itibaren başlayan hikaye sezonlar içerisinde 20'lere kadar uzanıyor.
Grantham Kontu Robert Crawley ailesi ile mutlu bir hayat sürdüğünü düşünürken her şey, 15 Nisan 1912'de Titanik'in buzdağına çarpması ile birlikte bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişir. Crawley Ailesi iki üyesini çarpışmada kaybetmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmış İngiltere’yi, yasa dışı faaliyet gösteren çeşitli çeteler sarmıştır. Bunlardan biri de soygunculuk ve at yarışıyla para kazanan Peaky Blinders’tır. Polislere rüşvet yedirerek paçayı kurtaran çete, bir soygunda yanlışlık yapınca, başlarına bela olacak yeni bir müfettişin şehre gelmesine neden olurlar.
Charlie Brooker; seyirciyi emniyetsiz bir dünyaya başarıyla sürüklerken, farklı gerçekliklerin ve şimdiye kadar hiç düşünmediğimiz açmazların olduğu bir dünya yaratıyor. Gerçeklerden çok da uzakta olmayan bir gerçeküstü dünya bu. İnsanları özgür kılan özelliğin, seçim yapabilme becerisi olduğunu sıklıkla söyleriz. bu hikayelerdeki seçimler ve özgürlükler gerçekten de sınırları zorlayacak cinsten.
Modern bir Sherlock Holmes uyarlaması. Bu kez Sherlock günümüz Londra'sında, günümüz şartlarında çözüyor davaları. Yanında yine Doktor Watson, en büyük düşmanı yine Moriarty. Adresi yine Baker Street.
Değişen tek şey; cep telefonları, mesajlar, mailler, bloglar... Yani teknoloji. Ama Sherlock hâlâ kendi tarzında ilerliyor.
the end of the fucking world adlı sikimsonik dizi de neymiş
Outlanderrrr !!!
ohaa the office yok... puuuuuu (Coupling efsane guzeldi bee)