Kubilay Aktaş Yazio: Müzik ile Dehanı Uyandır

Bazı krizler karşısında umutsuz ve çaresiz hissedebilirsin bu çok normaldir. 

İki türde güç vardır birisi yıkım ve savaş diğeri ise yapım ve inşaa. Yıkım ve savaş, gaflet içindeki bilinçsiz insanların güçlerini kötüye kullanmaları ve bilinen malum sonuçlar. Yaratım ve inşaa ise bilinçli insanların enerjiyi dönüştürmeleri israf etmeyip doğru kullanmalarıdır. 

Yaşamında ve toplumsal düzeyde seyir eden bazı olaylar, şu an ki bilinç seviyen ve mevcut tutumunla ilişkili olabilir. İbrahim tek başına bir milletti. Yaşadığın coğrafya ve yetiştiğin kültür aile çevre kaderin alt zemini teşkil eder. Mayan oraya aittir. Ve Onun kalemlerinden bir de sensin, kaderini inşaa ediyorsun.

Gafletin ve ötekileştirmenin, insanlığı nereye sürüklediğini çok defa tecrübe etmiş olmalısın. Yıkım ve intiharı önleyecek kahramanın sen olduğunu anlar ve yaşam macerana bu taraftan bakabilirsen, İbrahim tek başına bir ümmetti manasına bir nebze yaklaşabilirsin. Unutma hiç bir şey hikmetsiz değildir ve bir şey tek başına etkili ve dahi yeterli de değildir. O şeyin senle oluşan bağını doğru anlar ve hikmeti ile yaklaşırsan, anlayış ehilleri arasına katılırsın. O ve sen arasında dönüşüm olabilir. Ve her canın kalbine bırakılmış bir İnsan tohumu var. İnsan tohumunun meyve vermesi onun dehasıdır. Ve her insan nihayi zirvesine ulaşabilir, yeter ki programının yolunda azimle çalışsın. 

Kapıyı çalın size açılacaktır.

Dileyin size verilecektir. 

Her dileyene verilir, her kapıyı çalana açılır. 

Ve ne dilersen bir ucu hep sana dokunur. Yapanın ve yapılanın ayrımsızlığında, zıtların eridiği erlik makamında dehanı keşfedersin.

Kulum beni nasıl bilirse ben ona öyle muamele ederim, der Kutsi Mana.

Deha her insanda açılmayı bekleyen gizli bir hazinedir, bilinmeyi diler. Dahi gücünü ruhsallığından alır ve onun cezbesi ile işlerini yapar.

Yapan O’ dur. Ruh, niteliklerini dahilerde kemali ile serimler. Defi ve ani bir kuantum sıçraması neticesi gerçekleşen keşiftir o an bilirin uyanırsın, irşad eder. Ruhsal insanlar güçlerini dehalarından alırlar. Bu kişiler ruhun yaratım kudretini tecrübe etmişlerdir. Sorumludurlar. Keşif nefsini bilmekle eş anlamlı. Deha her insanda Rabbin ölçeğinde farklı şekilde tezahür eder. Kadim bilgeliğin kıvılcımları ile tutuşabilir. Neticesinde kendine ve insanlığa büyük bir meşale yakabilir, yıldızını doğurabilir. 

Varoluş amacını bilmek ve tatmin olunan bir yaşam, ikisi eş anlamlıdır. Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu? Bilen tatmin olur, tatmin olansa diridir ve tanışmaya uhuvvete ve anlayışa yol açar. Sahalarının rehberleri hizmetlisi mürşiti olurlar. Unutma Rabbinin en büyük lütfu olan dehana ulaşmak için yaratıldın. Var olma sebebin bu ve onu uyandırmak ve kendini inşaa etmekle eşanlamlı.

Bilinçli niyet tohumun çatlaması ve sürecinde meyve vermesidir. Uzun ve zahmetlidir ancak nihayeti tatminiyettir. Fıtrat tohumunda olan potansiyeline yeteneğine aşk ile yönel ve Rabbin isimlerini orada da zikir et inşaa et.  

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de nefse şu şekilde bir sesleniş vardır:

Ya Eyytuhen nefsul mutmainne: Ey kendinden emin olan nefs!  

İrci ila Rabbiki: Rabbine dön ve kavuş. 

İrci kavramı aslına rucu etmeyi, kaynağa dönmeyi, kavuşmayı fıtratını nefsini bilmeyi, buluşmayı ifade eder. 

Dikkat ederseniz bu hitap diğer nefis mertebelerine yönelik değildir. 

Mesela Nefs-ül Emmare’ye yani içgüdü ve duygularının vesayeti altında olan nefse veya Nefs-ül Levvame’ye yani pişmanlıklar içinde kendisini eleştiren, sorgulayan, yön arayan nefse veya Nefsül Mülhime'ye yani alacakaranlık kuşağında bazı ilhamların ve hallerin etkisi ile gitgeller yaşayan nefse yapılan bir hitap değildir. 

Nefisleri Mutmain yani tatminiyet üzere olan kişilerin işiteceği bir hitap bu. 

Rabine dön ve kavuş.

Dön ve kavuş.

Kadimi tecrübe, bu hitapta bu dönüşte saklıdır. Bu dönüşle artık işitilebilen İlahi uyum, harmoni, nur üzere nur olarak bilince nufüz eder ve akıl taşına ölçü verir kıvam kazandırır ve kişi için artık referans noktası belli olmuştur. Mihenk taşını bulmuştur.   

Kendine gel veya kendine dön anlamına gelen 'vitriol' kelimesi toprağına, fıtratına tabiatına yönel anlamınadır.  

İnsan toprağında gizemli bir taş vardır. Bu ham halde bulunan akıl taşıdır. İçeri girenler bunu fark eder. Vitriol, toprağına yönel ve orada araştır Occult Lapidem’i yani gizemli akıl taşını bul, onu dönüştür ve dehanı uyandır anlamındadır.  

Dışarıdaki mabetler hakikatinde İnsanı temsil eder. Oradaki aklın ve halin iç aleme inşaa edilmesini hatırlatan bu sembolik tasarımlarda çok özel ölçü ve oranlar vardır. Bu oranlar tevhid ve irfan iliminin ön tasarım katalogu gibidirler. Mandalalar gibi.

Her insan kendi varlık mabedini inşaa eder. Kendini inşaya  başlamadığın sürece mabedin taş yığınıdır, hamdır işlenmemiştir içine ruh üflenmez. Ruh mabedinin inşası için doğru bir oran ve ilim, gerçek bir irade ve çaba ve sonucunda teslimiyetten gelen güzel bir lütuf ve kudrete ihtiyacımız var. İlmî oranlarla tasarlanan ve şekillenen mabed, irade ve çaba ile güçlenir, sağlamlaşır ve parlarlar. Sonucunda yüce ve ali bir kudrete malik işlere şahit olursun. Deha sultanlığına ilmin, iraden ve Allah’ın lütufunda aldığın nasibince girersin. Kuldan gayret Allahtan himmet. 

Bedenimiz topraktır ve içine doğduğumuz ilk doğamız tabiatımızdır. 

Kadim bilgelikte taş o toprağın içinde saklı olan ikinci doğamız aklımız ailemiz kültürümüz, zaman ve mekan faktörünü temsil eder. Kişi kendi toprağını ve taşını kadim ilkelerin altın oran ve referansları altında işlerse ruh mabedini inşaaya başlar. Ve inşaa elbette ki gönye, pergel, keski, şakül gibi aletler ile olur. Bu aletlerin sembolik anlamları var kısaca sendeki ilimi ve akılı, irade ve çabayı, güç ve kudretin göstergeleridir. Bu aletlerle aslında aklını inşaa edersin. İçeri dön ve akıl taşını kadim aklın kutsal oran ve kıvamı ile işle dersini talim et.  Akıl oran yani form kazanabilir ve kıvama gelebilir. Geometrik oranlarla taşa biçim verirken aslında aklını kullanıyor ve ayrıca ona da biçim veriyorsundur. Ham akıl taşı, kadim oranlarla işlenirken o oranlar yavaş yavaş iç elbisen yani halin ahlakın olmaya başlar. Böylece aklı giymiş ve kuşanmış olursun.

Diktiğini giyer, işlediğini görür, ektiğini biçersin.

İdris nebi hülle biçer gezer Allah deyu deyu. 

İnsan mabedi inşa eden Hermes Thot, geometriyi bilmeden bu okuldan içeri  giremez, der. Taşa, geometri ile yani akıl ile bir ölçü bir tasarım kazandırdığınızda onu kıyama kaldırmış ve ruh üflenlenmesi ile mana elbisesi giydirilmiş olur. Ham taş geometri ile akıl ile bir ölçü- oran kazanır. Kıvam kazanması ve cilalanıp sultani akla yükselmeli hassas ayarlamalar ile olur. Böylece topraktaki taşa mana üflenmiş ve madde üzerinden madde olamayanı sezinlersin. Belli bir orana gelen gizemli akıl taşının cilalanması parlatılması ikinci aşamadır, bu hakikat güneşinin yansıyabilmesi içindir.  

Kadim gelenekte cilalı taşa ihvan denir. Akıl taşları birbirine vurmakla parlar demiş İsmail Emre. İrfan sofalarında cilalanan ve birbirini geliştiren pekiştiren ihvanın akılları kalpleri parlar. Ve kendini diğer bir aynada seyir edebilir. Bazen gökyüzüne çıkar oradan seyir eder alemi bazen yeryüzüne iner seyir eder kendini. Cem vecdinin kuşatması ile cem olur. Döner buluşur bir olur. Kişi bu noktada tüm aza ve yetilerinden artık sorumludur.

Bütünlüğün dönüştürücü gücünü şu örnek üzerinden seyredebiliriz:

Mesela; bir müzik eseri icra ederken nota taşlarını kullanırız. Notalar arası ölçü oran uyum ve ritimden kaynaklanan tınılarla, notalar cilalanır, parlar ve harmonikler oluşur. Ve müzik bu parlamada hissedilir duyumsanır. Burada ustalaşanlar senfonideki müzik aletlerini tek tek de duyabilir ve birliğinde harmonisinde de duyabilir. Kulağını bu yönde eğitebilirsen aklı taşına bir yön rota vermeye başlayabilirsin. Çalan müzik aletlerini hem tek tek hem de bütünden duyabilirsin. Makam, vurgu, usul, ritmi iniş ve çıkışları tam fark edersin, dinlersin, hissedersin. İlerleyen süreçte müzik zevki ile açılır. Aradaki küçük geçişleri dahi işitecek bir hassasiyete ulaşırsın ki semi esması işlemeye başlar. Rüzgarın kuşların doğanın sesini ve hatta insanların duygu iniş ve çıkış hallerini dahi daha net görmeye başlarsın. 

Notalar mekanı temsil eder ve ölçülerine göre ses verirseniz duyarsınız. Notaları canlandıran onlara ses vermemizdir nota ve ses ayrılmaz. 

Müzik birbiri ile uyumlu notaların seslerinden harmoniklerden oluşur. Notalar seslerin imgeleri yani kavramsal sembolleridirler. Notalar müziğin ham akıl taşları gibidirler. Ham halleri ile sessizdirler, nefesinizle veya bir çalgı aleti ile ses verirseniz canlanırlar. Parmak beyinin  % 60'ını temsil eder. 

Müzik notalarla ses arasında yakaza yani berzah konumundadır. Notaların müziğe dönüşmesi ile keşifiniz açılır. Müzisyenin ustalığa geçişi bu berzah sürecine bağlıdır bu kalfalık sürecidir.  

Müziğe yeni başlayanlar için notaların ortamı ve sesler karmaşadır harmoni yoktur. Notalar oradadır ama müzik henüz yoktur. Tat vermez acıdır. Çıraklık dönemi acıdır. İç alemin dışa yansıması gibidir. Sabırla çalışılırsa zevk alınmaya başlanır. Doğru makam ve usül vurgu ve uygunlukla harmonikler yavaş yavaş hissedilir müziğin içine girilir. İç alemin karmaşası usul ve erkanına uygun çalışmalar ile ibadetler ile düzene girer ve yeni bir keşifle yetenekle ruh tatmin olur. Bir dil öğrenirken yeni bir işe başlarken bu süreçler hep yaşanır. Sonuçta ne ve nasıl olacağı senin o konudaki sebat ve çabana bağlıdır. Gayret senden Himmet Allah’ tan. 

Taşın doğru uygunlukla işlenmesi cilalanması ve bir eser meydana getirilmesi. Süreçte hikmet dairesi ile kudret dairesi arası ayrım ve birlik anlaşılır talim edilir. Hakk ve Hukuk idrak edilir, dehaya sezgiye alt zemin oluşur. 

Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu? 

Musa asasıyla taş vurdu ve o taş 12 pınar olarak fışkırdı. 

Doğu insanı sezgisel batı insanı ise mantıksaldır. Akıl taşına ölçü ve oran vermeden gerçekleşen sezgiler Nefsi Mülhimeye aittir. Bu bilincin semptomu karmaşık bir çarşının ortasında bulunmak gibidir. 

Muhiddin Arabi “Hayal atına Akıl sürücüsü ile bin yoksa kayıp olursun ” der. 

Sezgimizin en güçlü yetisi olan hayallerimize, o işin hikmetine uygun  geometrik ölçütleri ile bir kıvam oran vermezsek, hayallerimiz içinde savrulur kayıp oluruz. Ve gerçekten at sürebilirseniz kendi gücünüzle de uyumlu hale gelirsiniz. 

Ve kadim bilgeliğin ana eregi aklı kadim oranlar yani Allah’ın yasasına uygun esmaları ile inşaa etmektir. İşi hukukuna uygunlukla, hakkını vererek yapmaktır. İhlas üzere Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmaktır. Biçim verme ilimdir ve yeterli değildir onun irfana yani virtiözlüğe ustalığa taşınması gerekir. Bunun için de o ilimle tefekkür ve tezekkür edilmeli yani zahiri ve batıni bütün yetilerle üzerine çalışılmalı. Her mertebedeki zikiri bilinerek tekrar ile talim edilmeli. Bir şeyi anlamak onun bütünü ile Hakka ve halka bakan vechesini bir bilerek idrak edip yaşamaktır. 

Mesela müzikte kullanılan alet bir müzik aletidir ve siz o alet aracılığı ile notaları seslerle buluşturur ve oradaki makam ve usule uygunluk oranında  müziği işitirsiniz. Notalar yaşamın frekanslarıdır. Aynı mantık kadim mabedlerin oranları içinde geçerlidir. Hatta notaların seslerin mimariye yansıtılmış modelleri vardır. Ve siz o frekanslar değerler aracılığı ile akıl taşınıza şekil verip cila çekebilirsiniz. 

Şeytan, vesvese kaygı ve tehdit gibi kalıpları ile zihinde, işlenmemiş taşta cirit atar. Neticesi dağılmak bölünmek ve şirktir. Çözüm ise önündeki işi yasasına yani hikmetine göre yapmaya çalışmak, seni toparlayacak dehanı aktive edecektir.  

Akıl taşına veya taş olan notalara ses ile mana veririz harmonikler bu mananın duyumsanmasını temsil eder ve mana aklın cilasıdır tecellilerin hissedildiği mahal ise kalp sahasıdır. Eseri kalbinde ruhunda hissedersin zevk edersin. Bu hissediş Deha’ ya gebedir. Deha; notaların ete ve kana bürünüp hissedilir düzeye ulaşması ile gerçekleşen idraktir. Doğru Hakk üzere ölçütlenme ve cilalanma ile yapanın ve yapılanın birliğine ulaşırsın ki bu hakikate agah olmaktır.

Ruh ile temsil edilen müziğin duyumsanması ile akıl bir kalple ruhla mayalanır. İşler burada tersine döner bu sefer ruh sende senle işlemeye başlar.

Çalan ve çalınan, yapan ve yapılan kayıp olduğu noktada sanat doğar. İhlas üzere bir hal. Bu noktada sanatçı sanatın elinde sadece bir kalemidir. İlahi senfoni burada tam bir uyum ve doygunlukla işitilir zevk edilir. Göklerde olduğu gibi yerde de O'nun hükümleri işler. Bizler gökteki egemenliğin yerde de olmasını istiyorsak onun hükümleri yani ölçütleri refrenası ile akıl taşımızı işlemeliyiz. Ne ile ölçerseniz onunla ölçülülür ve ölçülenirsiniz. Hakk ihlas üzere bir niyetle ölçülenen ve kıvam bulan akıl taşları ihvan meclislerinde cilalanır. 

Cilalanmak veya tecelliye mahzar olmak bir virtiöz için ses ile müzik ile olabilir. Bir dansçı için dansta, bir sporcu için sporun, bir alim için ilimin derinliklerinde belli eşiklerde o kuşatıcı birlik hissedebilir. Herkes kendi meşrep ve mesleği aracılığı ile esmalarındaki tatmineyete ulaşabilir. Ki mesleklerin manevi şahsiyetleri birer esmadır farkında olsakta olmasak da onları zikrederiz. Hukukta Hakk ismi, bilimde Alim ismi doktorlukta Şafi ismi sanatta musavvir isimleri tecelli eder. Onların birer esma olduğunu bilerek samimiyetle yapılan işlerden zikirlerden, ruhumuz lezzet alır.

Seslerin taşıdığı çok önemli bir nitelik vardır. Hayattan sesi çıkarttığınız an hayatın hiç bir anlamı kalmaz. Sessiz bir hayat sözsüzdür ve dolayısı ile anlamsızdır. Kün sesi bütün ses, kelime ve anlamları kuşatmıştır. Ve her ses ve mana 'kün'ün farklı mertebeler yankılanmasıdır. Şeyler O'nun emiri altında onun yasası ile bağlantılıdır. 

Samimi, kalpten yükselen nidalara, seslenişlere, dualara karşı kün sesi oldukça duyarlıdır. Kün sesinin samimiyete özel bir yönelimi çekimi vardır. 

Gözyaşları kalbin parlamasının işaretidir. Burada süt ve bal ilim ve anlayış ırmakları akar. Ses bünyesinde samimiyeti de kötü olanı da taşır. Ses ile söz ile aslında kendinize anlam kattığınızın farkına varırsanız, nefsiniz üzerine çalışmaya başlamışsınızdır demektir. 

Zahir ve batın.  

Ses anlamı, manayı taşır, onu aktarır ve anlam sesinize derinlik, ton, vurgu, duygu katar, ruh halinizi yansıtır. Çok sesli ortamlarda sesinize şekil vermeniz de olasıdır. Aynı şekilde gerçek sesinizi kaybetmeniz de olasıdır.

Ne yaparsan yap samimi gerçek Hak üzere bir bilinçle niyetle yap demişler.

Zen anlayışında temel bir yaklaşım vardır. Usta senin ne yaptığınla ilgilenmez onu ne için yaptığınla ilgilenir. Bu yolda ne yaparsan yap sadece kendine yaparsın anlayışı Zen keşişlerinin baş ilkesidir. 

Aslında anlatılmak istenen, sen, o iş aracılığı ile ya kendini inşa ediyorsun ya da yakıyorsun. Bu farkındalığa, ciddiyete ulaşan keşiş artık sorumludur; ne yaparsa yapsın onu bir ilke bir ölçüt referansı altında yapmak zorundadır. Çünkü kendisi inşaa ettiğini bilir. Kötüye kullanamaz zira ne yaparsa kendine geri dönecektir. 

Bu bakış ile her ne yapıyorsanız notaları, sesleri, renkleri, harfleri, kelimeleri, esmaları, manaları doğru okumaya başlar ve onu belli bir kemale taşırsanız potansiyelinizi dehanıza taşırsınız. Yaptığınız şey ve aklınız aynı ilkeye bağlı esma kombinasyonlarıdır. İşittiğiniz harmonikler sezginizi hayal yetinizi güçlendirir. Çalanın ve dinleyenin kayıp olduğu müziğin ruhunun onları kuşattığı bir ruh mahallinde cilalanıp abdest almak zaman zaman hepimizin hakkı. Bir Itrî’yi Dede Efendi’yi, Hacı Arif Bey’ii dinlerken o harmoniklerin bahçesinde çiçeklerin kokularını alamıyorsanız önemli bir tecelliyi ıskalamış  olursunuz. 

Tekilliğin, çoğula yansıması ile oluşan olaylar karşısında, onlara verdiğiniz tepkiler bu taşın şekillenmesinde önemli rol oynar.  

Mesela üzerine çalıştığınız konu ud çalmak, ney üflemek olsun. Aletin demesi o dur ki güzel çal ve zevk et. Beklentisi manevi olarak bu yöndedir. Siz samimi bir kalple bu beklentiye zaman ve emek ayırdığımızda bu samimiyet sizi birçok menzilde seyahat ettirir. Zahiren müzik, batında ise denge ve uyumu esrimeyi seyrediyor hissediyorsun. Tüm yetiler burada hisselerini alır uyum ve oran onları da inşaa eder. 

Notaların sesle bütünleşmesi gibi senin de, deforme olmuş ve ayrı ayrı çalışan parçaların ilahi senfonin cezbesi ile birleşmeye, uyumlanmaya ve şifalanmaya başlar. Rabbinin zikrini bir de o esma penceresinden seyredersin. Ve o her yerdedir. 

“Bütünlenmenin lütfu nedir?” derseniz ne yaparsanız sahicisinizdir. Yalan söyleyemezsiniz. İşte Müminde her türlü günah olabilir ama yalan asla olmaz denilmiştir. Kendisi ile çelişmez emindir. 

Notalara ses manadan gelir, 

Hallerini bildiren sesinde ve sözlerinde ihlası kıble edinirsen namazını doğru kılmış olursun. Bu kula Ra, Abba, Nur Baba, Güneş Baba anlamına gelen “insan” denir. Bulutsuz bir gökyüzünde, güneşin parlaklığı altında en saf hali ile mevcut olma durumudur. Deha burada parlar. Bazen işaretleri takip etmek gerekir. 

Halktan Hakk’a ve Hakk’tan yeniden halka olan kadim yol, birliğin ilkeleri ile yapıcılık üzere çalışır. Bu ayrım, öfke, şehvet ilişkileri ile değil sevgi ve bütünlük içeren anlayışla bir ve bütün olmaktır. Bu ise hem ruhu hem de vicdanı temiz kılar. 

Instagram

Facebook

YouTube

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı