Krizde Türkiye'nin 89 Bin Yeni Milyoneri Oldu! Yüzde 90 ise Geçinemiyorum Diyor

Ünlü bir efsane ile başlayalım: 'Çince'de kriz kelimesi, ayrıca fırsat da demektir.' 

Yoshi Enomoto, duymasın 'yok böyle bir şey' diyemez çünkü o Japon ama gerçekten de yok böyle bir şey. 

Böyle bir kelimenin olmaması krizlerin fırsatlar barındırdığı gerçeğini değiştirmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da yılın ilk günlerinde bir konuşmasında Türkiye'nin krizleri yöneten, hatta krizleri fırsata çeviren bir ülke konumuna geldiğinden bahsetmişti.

Herkes için olmasa da bir kesim için doğru.

DW Türkçe'den Pelin Ünker'in haberine göre, son dönemde özellikle dar gelirli ve sabit gelirlilerin daha zorlandığı bir dönem olurken, Türkiye'nin yaklaşık 89 bin yeni milyoneri oldu. Türkiye'nin milyonerlerinin serveti de 3,9 trilyon liraya yaklaştı.

Ekonomideki değişimleri anlatmayacağız zaten herkes kendi özelinde yaşıyor. Bir kesimin pandemi ile başlayan maddi zorlukları ise döviz ve enflasyon arasında mengene misali daha da dar bir  alana yerleşirken, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ekonomik gelişmeleri değerlendirmek için yaptığı konuşmasında gelir adaletsizliğini herkese hatırlatmıştı.

Burada da tartışmaları mevcut👇

Nebati'nin 'Dar Gelirliler' Açıklaması Tartışılıyor

BDDK'nın verilerinde sayısal görünüm.

BDDK verilerine bu bağlamda bakıldığında, banka hesaplarında 1 milyon TL ve daha üzeri mevduatı olanların Kasım 2021’de 511 bin 405 kişi olduğu, Nisan 2022'de ise bu kişilerin yüzde 17 oranında artışla 600 bin 118’e çıktığı görüldü. 

Tabi sayıları artmakla kalmadı paraları da arttı. Mevduat hesabında TL bazında 1 milyon ve üzerinde bulunanların Kasım 2021'de yaklaşık 3 trilyon 247 milyar olan toplam servetleri, Nisan 2022'de 3 trilyon 896 milyar olarak yüzde 20 oranında artış gösteriyor. 

Bu kişilerin 545 bin 477'si yerli olurken, 54 641 milyoner ise yabancı. 

Bu arada yerli yatırımcıların parasının 1 trilyon 533 milyar liralık kısmı TL, 1 trilyon 993 milyar lirası yabancı para cinsinde, 125 milyar 781 milyon lira ise kıymetli maden hesaplarında bulunuyor.

Zenginler de enflasyondan korunamamış.

Ekonomist Doç. Dr. Evren Bolgün, bu artışın yaşandığı dönemde birikimli enflasyon oranın yüzde 45 olduğuna dikkat çekiyor. Yani hesaplarda görülen yüzde 20 oranında kazanç enflasyon karşısında erimiş durumda. 

Bolgün, GSYH'den maaşlı kesimin aldığı payın son 6 yılda yüzde 5 düştüğünü, sermayedarların ve de işletmelerin ise paylarını yüzde 7 oranında büyülttüğünü hatırlatıyor. 

YP mevduatların ve buna dahil görülen KKM'nin toplamdaki payının artışına da dikkat çeken Bolgün, dolar bazında GSYİH'nın 9 yılda 100 milyar dolardan fazla gerilediğine dikkat çekerek, aslında pastanın küçüldüğünü de hatırlatıyor.

Milyonerler artarken, maaşlı çalışan kesim ise yılbaşında aldığı zammı ilk birkaç ayda geri verdi.

Enflasyon karşısındaki erime, asgari ücret düzeyinde yüzde 50'ye yakın alınan zam ile TÜİK verilerine göre dahi yüzde 35,64 oldu. 

Aralık ayında açıklanan asgari ücretin üzerinden aylık enflasyon oranında artış ile gidildiğinde Ocak'ta 4.725,5, Şubat'ta 4.952,8, Mart'ta 5.223,2, Nisan'da 5.601,9 ve Mayıs'ta 5.768,8 TL olması gerektiği görülürken, 5 aylık zam kaybı 5.005,2 TL oluyor.

Asgari ücretli sadece 1 ayda 1.500 lira eridi.

Çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, Bakan Nebati'nin açıklamasını aslında itiraf niteliğinde olduğunu belirtirken, asgari ücretin alım gücünde sadece Mayıs ayında bile 1.500 liraya yakın değer kaybı olduğunu söylüyor.

Geliri sabit olan işçi, memur ve emekli kesimin zamlarını TÜİK'e göre bile eridiğini belirten Çelik, gıda enflasyonun ise resmi verilerle yüzde 90, DİSK-Ar verileri ile yüzde 118-135 arasında olduğuna dikkat çekti. Çelik ayrıca, Bakan'ın açıkladığı ekonomi modelindeki göz ardı edilen kesimin 21 milyon maaşlı çalışan, 14 milyon emekli, 2,5 milyonun üzerinde tarım çalışanı ve 5 milyonun üzerinde küçük esnaf olduğunu ve ülkenin yüzde 99'unu oluşturduğunun altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günkü açıklamalarında ekonomi politikalarına, faiz kararlarına ve döviz kurlarında 'istenilen' seviyelere değindi.

Sözcü'den Erdoğan Süzer'in haberine göre, mayıs ayı başından bu yana süren döviz kurlarındaki yükseliş ise hızlandı. Dövizde artış demek, enerji maliyetlerinin artması demek, enerji maliyeti üretimin maliyetinin artması demek, ithalat ile yapılan üretim ve ihracatın maliyetinin yine kur ile artması demek, dış borçların TL bazında artması demek, KKM'de maliyetin artması demek, geçmeden ödenen köprü ücretlerinin artması demek gibi birçok alana yayılan bir maliyet demek. 

Haftaya 16,45 TL'den başlayan kur bugün anlık da olsa 17,44 seviyesini gördü. KKM'nin açıklandığı günden bu yana en yüksek seviyeler görülürken, Türkiye'nin kredi risk primi CDS'lerde de bu hafta yükselişler sürerken, bugün 787 seviyesine çıktı.

Dr. Murat Kubilay ise kurdaki artış için şu 👇 uyarılarda bulundu.

Ekonomist Kubilay'dan Dolar Uyarısı: 'Nihai Atak Öncesi Son Virajdayız'

KKM'nin maliyeti dolardaki her 1 TL'lik yükseliş ile 53 milyar TL artıyor.

Türkiye'nin 2021 yılının sonunda 441 milyar 64 milyon dolarlık bir dış borcu bulunurken, kurdaki yükselişin yükü her kademede artıyor. Pazartesiden bu yana dış borcun TL cinsi yükü yaklaşık 349 milyar TL arttı.

İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, kurların Türkiye ekonomisinde önemli bir gösterge olduğuna değinirken, son dönemde izlenen yolların ise kurlarda yükselişin yolunun açıldığı, bilinçli olduğunu söyledi. Büyümeden vazgeçilmeyen ekonomi modelinde, kurlardaki yükselişin maliyetleri ciddi artırdığını belirten Günçavdı, ithalatta planlanan kontrolün zor olduğunu ve enflasyona yansımasının yıl sonu yüzde 80'ler olacağını beklediğini söyledi. Yabancı para girişinin, turizm ile güç bulmaması halinde, durumun daha da kötüye gideceğini söylerken, 2023'ün ise 2022'den daha zor olacağını da ekledi.

"Bilerek ve isteyerek TL’ye değer kaybettiriliyor"

Ekonomist Güldem Atabay, Diken'e yaptığı açıklamalarda, 6 ay önce yaptığı “Bumerang dolaşıp kamu maliyesinden hepimizi vuracak” uyarısını hatırlatarak, KKM ile birlikte Türkiye’de YP pozisyonunun yüzde 72’ye yükseldiğini, Erdoğan’ın son açıklamalarında faiz indirimi söylemlerinin bilinçli olduğunu düşündüğünü belirtti.

21 Aralık tarihinde KKM için söyledikleri ve endişelerini 6 ayın ardından, sisteme vergi avantajı için şirketler tarafından talep gelmesiyle değerlendiren Atabay, bireysellerde de TL’de kalmış kişilerin sisteme girdiğini belirtti. İkinci vade dönüşlerinde enflasyona karşısında geride kalan getiriler ile sisteme katılımın yavaşladığına dikkat çekti.

"KKM ile yapılan, hem dolarizasyonu artırdı hem de yapıyı daha da kırılganlaştırdı, enflasyona da etkisi olmadı"

Enerji fiyatları etkisini göz ardı etmeden yapılan döviz satışları ile sistemin başladığı yere döndüğünü belirten Atabay, ancak sıkıntının kurda artık atak şeklinde değil sindirerek bu seviyeye gelmesi olduğuna değindi. 

“Dış güçler” söyleminin ise yanlış olduğunu, yerli yatırımcının kendini koruma refleksi olduğunu, belki de kur atakları ile geçen yılın sonundaki süreçte dövizlerin bir kısmının da sistemden çıkmış yastık altına girmiş olabileceğine dikkat çekti.

'İçinde bulunduğumuz korkunç bir enflasyonist döngü'

Bu dönemde görülen servet transferinin büyük boyutta olduğunun altını çizerken, bütün bu yapılanların bile isteye olduğunu düşündüğünü ve dar gelirli hariç herkesin kazandığı bir sisteme dönüştüğünü açıklıyor. Bundan sonra olacaklar için de erken seçim kararının hızlı alınması ya da bazı ekonomistlerin konuştuğu gibi katı sermaye kontrollerinin devreye girebileceğini belirtirken, TL'de yüksek bir şok yaşanabileceğinin altını çizen Atabay, bunun ise bankacılık, özel sektör gibi birçok alanda olumsuz etki yaratacağını söylüyor. 

İçinde bulunduğumuz enflasyonist döngüyü 'korkunç' olarak nitelerken, bundan sonra düzeltmenin de maliyetinin yüksek olacağını söylüyor. Hükümetin de işinin çok zor olacağını belirtiyor.

Erdoğan'ın enflasyon ve hayat pahalılığı söylemi analizi

Dünya gazetesinde Alaattin Aktaş ise enflasyon ve hayat pahalılığı için Erdoğan'ın sözlerine değinerek, şu ince ayrıntıya dikkat çekiyor: Erdoğan'ın 'teknik anlamda enflasyon' söylemine vurgu yaptığını burada üstünde durulması gerekenin hayat pahalılığı sorununun kabul edilmesi olduğunu belirtiyor. Bugün yaşanan hayat pahalılığının da şimdi değilse de geçmişte yaşanan enflasyonun sonucu olduğunu ve kendiliğinden ortaya çıkmadığını belirtiyor. 

Bir dönem fiyatların yüksek seyrederek, gelirlerden hızlı artmasıyla hayatın pahalı hale geldiğini ve şu dönem Türkiye'de hem enflasyon, hem de hayat pahalılığı yaşandığını kaydeden Aktaş, 'İşler yoluna girer ve gelir enflasyondan daha fazla artmaya başlarsa, işte gelişmiş ve vatandaşını refaha kavuşturmuş bir ülke olma yoluna girmiş oluruz' ifadelerini kullanıyor.

Ülkenin yüzde 90'ı geçinmekte zorlanıyor.

Ipsos'un yaptığı son araştırmayı aktaran Sözcü'den Özlem Ermiş Beyhan haberinde, Türkiye'de halkın yüzde 37'sinin geçinemediği söylerken, 'geçinmekte zorluk yaşıyorum' diyenler yüzde 33, 'ucu ucuna geçinebiliyorum' diyenlerle birlikte toplam yüzde 90'a ulaşıyor. 

Rahat bir yaşam sürenler ile idare edenler birleşince ise yüzde 10 oluyor. Araştırmanın yapıldığı 11 ülke içinde Türkiye vatandaşın en kaygılı olduğu ülke olarak dikkat çekiyor.

İstanbul Ekonomi Araştırma'nın anketinde de geçim krizi öne çıkarken, katılımcılar arasında geçen ay gelirinin giderinin altında kaldığını söyleyen yüzde 61 olurken, ucu ucuna yettiğin söyleyenler ise yüzde 24 oldu. Genel Müdür Can Selçuki, “Katılımcıların yüzde 85'inin geçim sıkıntısı yaşadığını söylemek mümkün” dedi.

Popüler İçerikler

Serdal Adalı, Ricardo Quaresma'ya Jübile Yaptıracağı Tarihi Açıkladı
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
Vergi Uzmanı Ozan Bingöl Asgari Ücretlinin Enflasyona Nasıl Ezdirildiğini Verilerle Açıkladı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
09.06.2022

Ülkenin en büyük problemi gelir adaletsizliği.Ekonomi sürekli büyüyor ama vatandaşın ekonomisi küçülüyorsa büyük sülükler ülkenin kanını emiyor demektir...

O genel dünya ekonomisini de kapsıyor. Yabancılar bile nasıl bu hale geldik diye soruyor fakat bu bize yapılan ihanet kadar etkilemez. %20-30 dünya enflasyonu %60 bizim ekonomimiz %10-20 dıj güjlerin yaptırımları

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ