Kral Kaybederse Bahar'ı Solladı: Gülseren Budayıcıoğlu’nun Dizilerinin İzleyici Üzerinde Bıraktığı Etki

Show TV'nin sevilen dizisi Bahar ilk yayınlandığı günden bu yana izleyicinin ilgisini çekmeyi başardı. Öyle ki uzun zamandır ekranlarda görmeyi özlediğimiz komedi türü hikayeyi de bize verdi. Ancak Star TV'nin yeni dizisi Kral Kaybederse daha iki bölümden Bahar'ı reytinglerde solladı. Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitabından uyarlanan dizi nasıl oldu da ekranlarda fırtınalar estiren Bahar'ı geçebildi. Üstelik bunun tek örneği Kral Kaybederse değil, 'Kırmızı Oda', 'Masumlar Apartmanı', 'Camdaki Kız'... 

Her ne kadar danışan hikayesi olduğu Budayıcıoğlu tepki alıyor olsa da onun kitaplarından uyarlanan diziler neden bu kadar çok seviliyor dersiniz? Gelin, sebepleri neler olabilir bir bakalım...

2 sezondur büyük başarılarla yoluna devam eden Bahar, düşüşe geçti.

Show TV'nin sevilen dizisi Bahar ilk yayınlandığında 'Ekranların aranan taze kanı' demiştik. Bir şeyler izlerken gülümsemeyi o kadar unutmuştuk ki Bahar bu ihtiyacımızı sonuna kadar karşılamıştı.

Bahar'ın karşısına son iki haftadır Star TV'den Kral Kaybederse dizisi çıktı.

İlk bölümü ile ilgi çeken Kral Kaybederse'nin dürüst olalım ki Bahar'ı geçeceğini hiçbirimiz düşünmemiştik. Hatta hikayesini 'Fi' dizisine benzetenler bile olmuştu. Bilindik bir hikayenin üstünde durulmayacağını sanmıştık ama...

Hiç de öyle olmadı. 25 Şubat 2025 Salı reyting sıralamasında Kral Kaybederse, Bahar'ı solladı.

Henüz ikinci bölümü ile izleyicinin karşısına çıkan dizi AB'de 1. oldu. Total sıralamasında ise 2. olarak yer aldı. Bahar AB'de 3. sıradayken; totalde 6. sıraya yerleşti.

Ancak bu başarı hepimize bir yerlerden tanıdık gelmiş olmalı...

Çünkü Gülseren Budayıcıoğlu’nun eserleri son yıllarda televizyon ekranlarını domine ediyor. 'Kırmızı Oda', 'Masumlar Apartmanı', 'Camdaki Kız' ve son olarak 'Kral Kaybederse' gibi diziler, izleyicileri ekrana kilitlemeyi başarıyor.

Peki, bu dizilerin bu kadar sevilmesinin ardında yatan asıl sebep ne?

Gerçek hayattan alınan hikayeler mi, yoksa hepimizin içten içe yüzleşmeye cesaret edemediği travmalar mı? Siz ne dersiniz?

Gülseren Budayıcıoğlu’nun dizilerinin en büyük özelliği gerçek danışan hikayelerinden uyarlanması.

İzleyiciler, bu dizilerde sadece kurgu değil, gerçek hayatın içinden olaylar gördüklerini düşündüklerinde daha çok etkileniyor.

"Gerçek bir hikayeden uyarlandı" ibaresinin etkisi sandığımızdan daha büyük.

'Bu hikayeler gerçekten yaşandı' vurgusu, dizilerin psikolojik etkisini artırıyor. Kendi hayatında benzer deneyimler yaşayan kişiler, karakterlerle empati kurarak kendilerini ekranda görmek istiyor.

Hele ki dizinin konusu psikolojik temele dayanıyorsa izleyicinin etkilenme oranı çok daha yüksek.

Toplumda bastırılmış pek çok psikolojik sorun ve travma, bu diziler aracılığıyla görünür hale geliyor. Kabul etmek gerekir ki Gülseren Budayıcıoğlu da işini iyi bilen bir hekim ve yazar. Toplumun ilgisinin nerede olduğunu iyi biliyor.

Ancak bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Bu diziler gerçekten bilinç mi kazandırıyor, yoksa izleyiciyi travmalarına hapseden bir döngüye mi sokuyor?

Budayıcıoğlu’nun dizilerinde genellikle çocukluk travmaları, toksik ilişkiler, aile içi baskılar ve psikolojik rahatsızlıklar ön planda. Kendi yaşadıklarını ekranda gören izleyici, bir yandan bunlarla yüzleşirken diğer yandan da derin bir duygusal yükün altına girebiliyor.

Bazı izleyiciler için bu diziler bir terapi etkisi yaratıyor. “Ben de böyle bir şey yaşadım” diyerek yalnız olmadığını hissediyor.

Örneğin Halit Ergenç’in başrolünü üstlendiği 'Kral Kaybederse', Budayıcıoğlu dizilerinin en dikkat çekici projelerinden biri. Narsist bir karakter olan Kenan’ın hikayesini anlatan dizi, izleyiciye toksik ilişkileri ve psikolojik manipülasyonu sorgulatıyor.

Özel hayatında 'narsist bir kişilik ile ilişki yaşadığını düşünenler' için bu dizi oldukça ilgi çekici.

İzleyici diziyi tıpkı bir analiz yapar gibi izliyor ve kendi hayatında uygulamak üzere çıkarımlarda bulunuyor. Fakat bu sonuçlar her zaman bizi doğruya götürmeyebiliyor.

Bu diziler bazılarımız için bir tür tetikleyici olabilir. Yanlış çıkarımlar sonucu hataya sürüklenebiliriz.

Sürekli ağır travmalar ve dramatik sahneler, izleyiciyi psikolojik olarak yorabilir ve onları kendi geçmişleriyle yüzleşmeye zorlayabilir. Dolayısıyla Budayıcıoğlu’nun dizileri bir yandan psikolojik rahatsızlıkları görünür kılarken, diğer yandan izleyicinin duygusal yükünü artırabilir, demek doğru olacaktır.

Siz bu diziler hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...

İlginizi çekebilir:

Müge Anlı’nın Kamera Arkasında Yaşadığı Zorlukları Duyunca Bir Kez Daha "Helal Olsun" Diyeceksiniz!
Ah Be Keşke Bir Astroloğa Danışsaydınız: Şakir Paşa Ailesi Dizisinin Talihsizliği Baştan Belliymiş!
Simpsonlar’ın 'Elektrik Kesintisi' Teorisi için İşaret Ettiği 28 Şubat Günü Yaklaşıyor!
Şakir Paşa Ailesi'nde Aniesi'yi Oynayan Denise Capezza'ya Dizide Kayınpederiyle Yaşadığı Aşk İlişkisi Soruldu

Popüler İçerikler

Danla Bilic’in Şiddete Uğradığı Anlar Ortaya Çıktı: Berk Çetin Gözaltına Alındı
Ünlü Börekçi İfşa Edildi: Kıymalı Börekte Sakatat ve Tek Tırnaklı Etleri Tespit Edildi
MEB’den Sömestr ve Yaz Tatili Çalışması: “Ara Tatiller Kaldırılacak, Tatiller 1 Ay Olacak” İddiası
YORUMLAR
26.02.2025

Bizim toplumun geneli dram pornosuna bayılıyor çünkü. Geri kalmış bir toplumdan bilim kurgu dizisi çıkmasını bekleyemezsiniz. Arz-talep meselesi.

27.02.2025

hayatta herşey olur da, hiç böyle bir gerçek hayat hikayesi olabileceğini sanmıyorum .. öyle gereksiz bir abartı öyle büyük şiddet pornosu sunuyor ki izleyiciye komedi dizisi yerine izliyoruz.. yani bunun gerçek bi hikayeden uyarlandığına bi tarafımızla güleriz ancak

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ