Lazio, 1986-87 sezonunu küme düşme hattının hemen üzerinde bitirdi, Serie B'yi 16. sırada 33 puanla bitirdi ve Coppa Italia'da son 16'ya ulaştı. Düşüş hattından beraberlikle kurtuldu. Lazio'nun kötü kaderi 1992-93 sezonuna kadar devam ederken bu yıllarda bir ivme yakalayarak 1999-2000 sezonunda Eriksson önderliğinde Seri B şampiyonu oldu. Aynı yıl Coppa İtalia finalinde Internazionale'e karşı 2-1 galip gelerek 4 final maçı oynamış 3. galibiyetini görmüş oldu.
89-90 sezonunda Sir Alex Ferguson yönetimindeki takım Premier Lig'i 13. sırada bitirerek hayal kırıklıklarıyla dolu bir sezon geçirmişti. Yalnızca 2 sezon geçmesinin ardından Ferguson önderliğinde devam eden takım 92-93 yılına damga vurarak Premier Lig'de 9. şampiyonluğunu yaşadı. Tabii bu şampiyonlukta Mark Hughes'in attığı 16 golle büyük bir payı vardır.
1994-95 sezonunda Bundesliga'da yine her zamanki gibi favori takım Bayern Münih'ti. Giovanni Trapattoni önderliğindeki takım beklentinin biraz altında kaldı. 4 maçlık yenilmezlik serisinin ardından Karlsruhe ile yapılan maçı 1-0 geride tamamlayan Münih, ardından Leverkusen maçından da 2-0'lık malubiyetle ayrılınca olanlar oldu ve lig 6. sırada tamamlandı. Hemen 2 sezon ardından toparlanan takım yine Trapattoni önderliğinde 95-96 sezonunu 2. sırada, 96-97 sezonunu lider tamamlayarak şampiyon oldu. Tabii toparlanmada efsane futbolcu Jürgen Klinsmann'ın payı da oldukça büyük.
1999-2000 sezonunda ligi 5. sırada kapatan Real Madrid 26 yıldaki en kötü sıralamayla sezonu kapatmıştı. Hemen ardından bu gidişi yediremeyen ve bir son vermek isteyen Raul'lü Carlos'lu Madrid 2000-2001 sezonunda tam 80 puanlık bir şampiyonlukla adına yakışır bir başarı elde etmişti.
2002-2003 sezonu Barçalılar için unutulmaz bir sene olabilir. En son 1987-88 sezonundan sonra geçirilen en başarısız sezondur. 3 ayrı teknik adamla çalışmak durumunda kalınan bu sezonda Louis van Gaal, Tano de la Cruz ve Radomir Antic takımın liderliğini üstlenmiştir. Kluivert'in 16 golü LaLiga'da Barcelona'yı bu sezonu 6. sırada kapatmaktan kurtaraz. O yıl PSG sonradan belki de en fazla pişman olacağı transferi yaparak Ronaldinho'yu Barcelona'ya tam 33 milyon euro bonservis karşılığında transfer eder. Pek tabii Iniesta'lı, Messi'li, Eto ve Ronaldinho'lu Barça 2004-2005 sezonunda tam 84 puanlık şampiyonlukla LaLiga'ya damga vurmuştur.
Dortmun da zor zamanlardan dönebilmeyi başarabilmiş takımlardan... 2007-2008 sezonunda şaşırtıcı şekilde Thomas Doll yönetimindeki takım Bundesliga'yı 40 puanla 13. sırada bitirdi. Hemen ardından toparlanmaya hızlıca başlayan takım yalnızca 2 sezon sonra inandıklarını ve kötü gidişe bir son verilmesi gerektiğini belirterek 2010-2011 sezonu Bundesliga şampiyonu oldu. Tabii bunda La Pantera lakaplı Lucas Barrios'un payı da büyük, dönemin yıldız futbolcusu 33 maçta 16 golle Dortmund'un en mühim silahlarından biri olmuştu.
Feyenoord 2010-2011 sezonunda hiç de adına yakışır bir performans sergilememişti. Castaignos'un attığı 15 gol ligi 10. sırada bitirmelerine engel olamamış, takım moral bozuklukları ve sakatlıklarla boğuşuyordu. Martin Jol yerine tecrübeli bir diğer isim olan Frank de Boer hemen bir sonraki sezon takımı toparladı ve John Guidetti'nin tek başına attığı 15 golle Feyenoord toparlanarak 11-12 sezonunu 2. sırada tamamlamıştı.
2015-2016 sezonu Liverpool için biraz zor geçmişti. Takım Brendan Rodgers önderliğinde çalışıyordu. Tecrübeli teknik adam, 2012 yılında Liverpool’da göreve gelmişti. İki sezon önce şampiyonluğu son haftalarda Chelsea’ye kaptıran Liverpool, bu sezon lige kötü bir başlangıç yapmıştı. Ardından dedikodular doğrulandı ve takımın başına halen görevde olan Jürgen Klopp geldi. Fakat Liverpool sezonu 8. sırada tamamlamaktan ne Kloop'la ne de Daniel Sturridge'un attığı 13 golle kurtulamadı. 2017 yılında Muhammed Salah'ın takıma gelmesiyle 2 yılın ardın 2019-20 sezonunda şampiyonluk kupasını kaldırabildi. Üstelik Salah'ın 38 maçta tek başına kaydettiği 23 golle.
Küllerinden doğan bir fenerbahçe görmeyi isterdim ama nerdeeee