Prof. Dr. Koray Başar, televizyon dizilerinde depresyon, anksiyete bozukluğu ya da obsesif kompulsif bozukluk gibi rahatsızlıkların doğru şekilde ele alınmasının toplumda olumsuz bir etki yaratmayacağı görüşünde. 'Önemli olan doğru mesajları vermek' diyen Prof. Dr. Başar, 'Dizilerde bu konuların ele alınması hastalığı yaygınlaştırmaz' diye konuştu.
İnsanlarda bu tip hastalıklara dair farkındalık yaratması bakımından dizilerin doğru mesajlar verdiği sürece doğru bir adım olduğunu belirten Başar, 'Ancak işin uzmanlarının daha çok ses çıkartması gerekiyor' uyarısında da bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu’na göre söz konusu dizilerin ilgi çekmesinin en önemli nedeni, hikâyelerin uyarlama da olsa gerçekte yaşanmış olması ve ilk kez bu tür senaryoların izleyici karşısına çıkması. 'İzleyici her zaman yaşanmış hikâyelere ilgi gösterir' diyen Baripoğlu, bu ilginin psikiyatrik hastalıkların çok sık görüldüğüyle ilgili bilgi vermeyeceğini, sadece toplumun bu konulara ilgi duyduğunu gösterdiğini belirtti.
Baripoğlu, “Kendisi psikolojik sorunlar yaşayan kişilerin bir kısmı bu dizilerde kendi sorununa benzer sorunlar görüp, umudunu yükseltecek mesajlar alıyorsa diziyi de izliyor” diye konuştu.
Ne yazıkki koronavirüsden değil, yoksulluk, çocuğuma ne yemek yedireceğim, kış geliyor evi nasıl ısıtacağım, kirayı nasıl ödeyeceğim, biriken faturalar, ödenemeyen kredi ve kredi kartları. Kaygı bozukluğuna ve depresyona sebep olan ne yazıkki bunlar türkiye vatandaşlarının %90 ında.
büyük bir kesimin virüs artık umurunda değil, millet aç
Tam ben de "bu koronavirüsten dolayı değil" diyecektim, yorumları okudum. :)