Korkut Ulucan Yazio: Şiddet Genetik mi? Yoksa Epigenetik mi?

En sık karşılaştığım soruların başında geliyor: Şiddet genleri var mı? Ben de her zaman aynı cevabı veriyorum: İnsanları şiddete meyillendiren genler var ama net bir genden veya genlerden bahsedersek iddialı olur. O yüzden şiddet genetiği adı altında yürütülen çalışmaların önemi büyük. 

Hep bu tür haber veya yazıların devamında “hayvanlar alemine baktığımızda…….” gibi bağlantı kurma çabaları yapılıyor. Halbuki şiddet olaylarında hayvanlar alemi gözlemlerimiz bizleri sonuca götüremez. Yok efendim hayvanlar çiftleşecekleri zaman agresif oluyormuş, testosteron yüksekse şiddet yanlısı oluyormuş. Ortada ikinci erkek varsa kavga kaçınılmaz, bu da doğalarında var, eğer tekse kavga da olmaz, şiddette, hani testosteron yüksekliği şiddeti oluşturuyordu. Tek gayesi üremek ve genlerini bir sonra ki soya artırmak olan canlılar ile bizleri karşılaştırmak, gelişmiş prefrontal korteksimize hakaret olur…

Şiddetin nesi olursa olsun ister fiziki ister psikolojik, hiçbir şekilde kabul edilemez, edilmemeli.

Başka canlıya ne amaçlı olursa olsun vurmak, müsabakada rakibine vurmak (oyunun amacı içinde değilse) kabul edilebilecek şeyler değildir. 

Peki nasıl oluyor da bireyler bu tip hareketlerde bulunabiliyor. Ozan Güven ve kız arkadaşı, Halil Sezai ve komşusu; daha kötüleri de var, bıçaklamak veya vurmak gibi…. 

Burada ki sıkıntı kesinlikle çevresel, yani yaşanılan olayların genlerin çalışma şeklini değiştirmesi, bizim kısmen epigenetik dediğimiz alan. Adı geçen sanatçılar asla bu hareketleri yapmayacak, hatta yapanlara ilk tepkiyi verecek olan bireylerdir, her ne kadar tanımasam da. Ama ne oldu ki onlar bile hiç, istemeyecekleri, hatta pişman bile olabilecek hareketleri yaptılar. 

Şiddet meyillisi olmak ile suç meyillisi olmak farklıdır, her ne kadar aralarında biyolojik olarak bağlantılar olsa da. Başta BDNF adını verdiğimiz molekülün ve sonrasında GABA, Astil kolin, monoamin oksidaz ve nihai olarak serotonin ve dopamin metabolizmalarında ki geçici sıkıntılar, bireylerin daha şiddet yanlısı olduklarını açıklamakta. Aslında bu bireyler, yani şiddet yanlısı olanlar, her zaman bu özelliklerini sergilemiyorlar. Ne zaman adı geçen biyolojik moleküllerin düzeni bozulursa, o zaman şiddet özelliklerini gösterebiliyorlar.

Peki bunu önceden anlamak mümkün mü?

Kısmen. Net olarak anlamamız zor, ama herkesin zaman zaman bu saydığımız molekül düzenleri bozulur, o zaman istenmeyen olaylar üst üste gelirse işte o zaman en sakin olarak adlandıracağımız insanlar bile zıvanadan çıkabilirler.  

O yüzden gelin bu moleküllerin düzenini bozmayalım, sıkkın veya gergin olduğumuz günlerde biraz daha sorunların üzerine gitmeden, bizleri mutlu eden aktivitelere yönelelim, inanın bu gerginlik çok çok kısadır, dakikalar içinde toparlar; sevdiğiniz filmi bir kere daha izlemek, kitap okumak, dans etmek, maket yapmak … 

İşte yukarıda saydığım anlık aktiviteler, düzeni bozulan (bozulmaması için düzenli egzersizin öneminden bahsetmeme gerek yok) bu moleküllerin yeniden toparlanmalarını sağlayabilirler. Önemli olan ise hep bunları dengede tutmaktır. Bunun için her ne kadar anneniz, babanız, dayınız, amcanız şiddet yanlısı da olsa bu sizde olmayacaktır, epigenetik yaklaşımlar sizleri korur.

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!