Korkudan Tir Tir Titreyeceğiniz Tüm Zamanların En Korkunç 100 Filmi

Uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Gelmiş geçmiş en korkunç, en ürkütücü korku filmlerinin hepsini bir yerde bulabileceğiniz, muhteşem bir liste ile karşınızdayız. 

Evet! İliklerinize kadar ürkeceğinize emin olduğumuz bu filmler, sizler için Beyazperde'den derlenmiştir. Aynı zamanda da en iyiler listesinde yerlerini almış bizi beklemektedirler. :)

Hadi beraber bakalım!

100. Lezbiyen Vampirler, 1971

Avukat Linda Westinghouse, esrarengiz bir kadınla yakınlaşmakta ve bu ilişki tehlikeli bir noktaya doğru ilerlemektedir. Amerika vatandaşı olan Westinghouse'un bu sıradışı ilişkiye atılmasının nedeni İstanbul'da yaşayan ada kontesi Carody'dir. Bu durum kendisi hariç çevresindeki herkesi dehşete düşürür.

Lezbiyen vampir geleneği, erotizm ve korku türünü harmanlayan vampir yapıtlarının en dikkat çekenleri arasında. 1970 yapımı film İstanbul'da geçmekte ve türünün önemli yapıtları arasında sayılmaktadır.

99. The Tingler, 1959

Dr. Warren Chapin Devlet hapishanesindeki infaz edilmiş mahkumlar üzerinde otopsi yapan bir patalogdur. Hepimizin bedeninde yaşayan ama sadece çok korkulduğu anda ortaya çıkan bir yaratık olduğu konusunda bir teorisi vardır. Korku anında atılan çığlığın ise bu yaratığın korku anında bastırıldığını düşünmektedir…

Günün birinde karşısına çıkan sinema işletmecisi Ollie ve eşi Martha Higgins, Dr. Warren’in teorilerini test etmesi için uygun ortamı hazırlar. Martha sağır ve dilsizdir. korku anında çığlık atamayacağı için yaratık ortaya çıkacak ve Dr. Warren’de onu inceleyecektir. Doktor, Martha’ya halusinasyon görmesi için ilaç verir ve deney başlar…

98. Blair Cadısı, 1999

Üç kişilik bir belgesel ekibi Maryland sınırlarındaki Black Hills Ormanları'ndaki miti araştırmak üzere yola çıkar. Söylenegelen Blair Cadısı efsanesi hakkında bilgi edinmek ve bu efsanenin nasıl bir anlatıdan günümüze kadar geldiğini öğrenmek tek amaçlarıdır. Ormanda yaptıkları yolculuk araştırmacı bir atılımdan çok daha fazlasına gebedir. Geçen her dakika, bu efsanenin bir yalandan ibaret olmadığını anlayacaklardır. Bunu anladıklarında ise ormanın derinliklerinde çoktan kaybolmuş olacaklardır. Daniel Myrick, Eduardo Sánchez ikisinin kısa sürede kült mertebesine ulaşan filmleri günümüzde epey bir popüler olan 'found footage' filmler furyasının da fitilini ateşlemişti.

97. Häxan, 1922

Danimarka-İsveç ortak yapımı anlamı Cadılar olan Häxan, çağlar boyunca cadılığı anlatan ilgi çekici bir belgesel. 

Yapıldığı yıla kadar yaşanmış olan büyücülük ve cadılık hikayelerini zaman zaman slaytlarla zaman zamansa yaşanmış olayları canlandırarak anlatıyor.

96. Korku Seansı, 2013

Konusunu gerçek bir hikayeden alan Korku Seansı, doğaüstü olayları inceleyip aydınlatmaya çalışan dünyaca ünlü çift Ed ve Lorraine Warren'ın karşılaştıkları ürkütücü bir vakayı ele alır. Ed ve Lorraine Warren bir gün Perron ailesinden bir telefon aldıklarında hayatlarının en korkutucu görevine atıldıklarının farkında değildir. 

Perron ailesinin gözlerden uzak çiftlik evi nedeni bilinmeyen karanlık bir varlık tarafından kuşatılmıştır ve bu nedenle de hayatları tam bir kabusa dönüşmüştür. Bu vakayı çözebileceklerine inanan deneyimli Warren çifti,

ne kadar şeytani bir varlıkla karşı karşıya olduklarını çok geç fark edeceklerdir... 

Filmin başrollerini Yetimhane filminden tanıdığımız Vera Farmiga ve Prometheus'un yıldızlarından Patrick Wilson paylaşıyor. Oyuncu kadrosunda Joey King, Ron Livingston ve Lili Taylor'ın da eşlik ettiği filmin yönetmeni ise ilk Testere filmine imza atan James Wan...

95. The Burning, 1981

Yaz kampında bir müstahdem, kendisine yapılan bir eşek şakası yüzünden kazara yanar. Seneler sonra tedavi gördügü hastaneden çıkar. Ancak intikamı çok acı olacaktır.

Film İngiltere'de uzun bir süre yasaklılar listesinde yer almıştır.

94. İnsana Benziyorlar, 2015

Akıl sağlığı yerinde olmayan bir adam çevresindeki insanların şeytana dönüştüklerinden şüphelenmektedir. Bu şeytanlarla savaşa girmesi gerektiğini düşünen adam en yakın arkadaşını onlardan korumaya çalışır.

93. Village of the Damned, 1960

Midwich, Büyük Britanya'nın mütevazı bir kasabasıdır. Bu mıntıkada, bir gün acaip bir olay meydana gelir. İnsanlar birden bire uyuyakalır ve sonrasında aniden herkes uyanır. Ve ilginç bir şekilde, doğurma yeteneği olan tüm kadınlar kısa bir süre içinde durup dururken hamile olduklarını öğrenmişlerdir. İşin daha da ilginci, aynı gün doğan tüm çocuklar birbirine benzemektedir. Tuhaf bakışlara sahip tüm bu sarışın çocukların bedenleri, bir-iki yıl içerisinde on yaşındaki insan bedenlerine evrilir.

'Baba'lardan birisi George Sanders'tir ve olayı kurcalamaya başlar. Karşılaştığı bulgular insanı şoke edicidir. John Wyndham’ın The Midwich Cuckoos romanından uyarlanan yapım, dönemini en çok etkileyen bilim kurgu / korku filmlerinden biridir. 1995’te John Carpenter, 1960 yapımı bu filmi yeniden beyazperde'ye uyarlamıştır.

92. Paranormal Activity, 2007

Paranormal Activity, insanoğlunun bilinçaltındaki en ilkel korkularını gıdıklayarak başarıya ulaşan, zeki film serilerinden. Film, çok düşük bütçelerle, sadece insanın endişe ve hayalet ve bilinmeyen korkusuna dayalı kurgusuyla bir hayli ses getirdi dünya ölçeğinde. Micah ve kız arkadaşı Katie San Diego'nun sessiz, sakin ve ıssız yerleşim yerlerinden birine tanışırlar. Başlarda her şey yolunda gibi görünüyordur. Ancak Katie'nin bir sorunu vardır. Genç kız küçük yaşlarından bu yana uhrevi bir mahluk tarafından takip edildiğini hissetmektedir ve bu varlık bu yeni evde de takiptedir! Olayın ardındaki gizemi çözmeye karar veren Micah, yatak odalarına bir el kamerası düzeneği kurarak bu ecinniyi alt edebileceğini düşünür. Böylece olağan dışı bir olay meydana geldiğinde, bir peri, cin ya da hortlak evlerine davetsiz misafirliğe kalkıştığında tüm ayrıntısıyla kayıt altına alabileceklerdir. 

Başlarda ayak sesleri gibi basit seslerin duyulmasıyla başlayan bu olaylar silsilesi, zamanla şiddetini artırarak genç çifti korku dolu anlara sürükleyecektir. Sinema tarihinin en ilginç ve en ürkütücü filmlerinden biri olan 'Paranormal Activity' günümüzde sıkça rastladığımız 'buluntu film' konseptinin önderliğini yapan, hem sinema seyircisi hem de sinema profesyonellerini hayrete düşüren bir filmdi. Son derece gerçekçi bir atmosferle ustalıkla kotarılan yapıt, oldukça cüzi bir bütçeyle çekilmiş

olmasıyla da ayrı bir takdiri hak edip iyi sinema yapmak için devasa bütçelere ihtiyaç olmadığını kanıtlıyor.

91. Creepshow, 1981

Çektiği zombi filmi başyapıtlarıyla tanınan George Romero ile Stephen King'i bir araya getiren ve beş öykünün derlenmesinden oluşan film, bir neslin çocuklarını tesiri altına almış bir animasyon serisinden perdeye uyarlanıyor.

90. Operadaki Hayalet, 1925

Paris gösteri ve sanat dünyasının en önemli ses sanatçılarından biri olan Carlotta, gizemli bir hayalet tarafından tehdit edildiğini ileri sürer. Bu esrarengiz hayalet onu işini bırakması ve yerini başka birine bırakması konusunda baskı yapmıştır. Carlotta çaresiz bir şekilde işi bırakır ancak çevresindekileri bu olaya bir türlü inandıramaz. Carlotta'nın görevini devralan, Christine isimli sanatçı dışında... Christine, bu maskeli hayaletle çoktan tanışmıştır. Ancak bu basit bir karşılaşmayla sınırlı kalmaz. Zamanla aralarında sıradışı bir ilişki başlar...

89. Black Christmas, 1974

John Carpenter’ın Halloween’i (Korku Bayramı) ile haysiyet kazanan “teen-slasher” akımının öncüllerinden 1974 Kanada yapımı olan film, akli dengesi yerinde olmayan bir seri katilin noel tatili sırasında kız öğrencilerin bulunduğu öğrenci yurdunu hedef alması sonucu öğrencilerle arasında geçen mücadeleyi temel alıyor. Filmin yönetmeni Bob Clark, 80’lerde yönettiği komedi-gençlik serisi Porky’s ve bir başka noel hikâyesi olan Christmas Story ile tanınan bir isim.

88. The Stuff, 1985

Katil tatlı! Larry Cohen’in -ki kendisi bu filmlerin duayenlerindendir- bu filminde, madenciler tarafından keşfedilen beyaz bir bulamaç olan ve yalnızca bağımlılık yapıcı olmayıp aynı zamanda son derece canlı da olan yeni bir tatlı türüyle tanışıyoruz. Ancak tatlı tüm toplum tarafından salgın şeklinde tüketilirken insanların mı tatlıyı yoksa tatlının mı insanları yediğini kendi kendinize soracaksınız! Film, ilki 1958 yapımı ‘The Blob”u az da olsa anımsatıyor.

87. Ölümcül Deney, 2014

Yazın en sıcak günlerinde, mısır tarlaları arasında bir taşra evinde, 9 yaşındaki ikiz kardeşler annelerinin eve geri dönmesini beklemektedirler. Anne eve gelir ama estetik operasyon geçirdiği için yüzü bandajlıdır. Ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Çocuklar bu kadının kendi anneleri olup olmadığından şüpheye düşerler… Karşılıklı yeniden güven kazanmak oldukça zamanlarını alacaktır. 

Filmin ortak yönetmenliğini ve senaristliğini Severin Fiala ve Veronika Franz üstleniyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Susanne Wuest, Elias Schwarz ve Lukas Schwarz’dna oluşuyor.

86. The Wolf Man, 1941

Larry, 18 yıldır evinden uzaktadır ve artık hasretle dolmuştur. Atalarına ev sahipliği yapan Wales'teki şatoya geri döner. Döndüğünde Gwen ve arkadaşı Jenny ile tanışır. Ormanda yapılan bir yürüyüş felaketle sonuçlanır ve Jenny'e bir kurt saldırır. Larry ne yapıp edip bastonunun gümüş sapıyla onu öldürmeyi başarır fakat bu sırada derin bir yara alır ve kurt tarafından ısırılır. Larry, ömürünün sonuna kadar bir kurt adam olarak yaşayacaktır artık...

85. Carnival of Souls, 1962

Mary Henry ve arkadaşları arabalarıyla dolaşırlarken başka bir arabadaki gençlerin kışkırtmasıyla yarış yapmaya kalkışırlar. Köprüden geçerlerken kontrolden çıkması sonucu araba nehre uçar ve kazadan yalnızca Mary kurtulmayı başarır.

Kazanın şokundan kurtulamayan kız, Utah’ta bir kilisede iş bulur ve oraya doğru yola çıkar. Yerleştiği Utah’da da huzuru bulan Mary, giderek kendi içine kapanmaya ve paranoyak bir ruh haline sürüklenmeye başlar.

84. Yaratık, 2006

Film Han Nehri dolaylarında geçiyor. Bu muhteşem manzara aslında korkunç olaylara gebe ve bunu uzun bir süre kimse farkında olmadan yaşamış durumda. Seul’un iki yakasını bir araya getiren bu nehir, derinlerinde dehşet saçan bir yaratık saklıyor. Amerikan savaş gemileri bir zaman önce bu bölgeye ciddi miktarda kimyasal atık bıraktığı için zamanla bir yaratık peydahlanmış. Umulmadık bir anda kendini gösteren bu yaratık hükümetin müdahelesi ile yok edilmek istenince daha da dehşet dolu anlar yaşanmaya başlayacaktır. Yaratık insanlara ölümcül bir virüs bulaştırmaktadır.

83. İçerde, 2007

Fransa'nın gore özellikler taşıyan korku filmi A l'intérieur, dünya korku filmi piyasasına Avrupa semalarından alternatif bir seçenek öneriyor. Hamileliği esnasında geçirdiği trafik kazasında kocasını kaybeden Sarah, henüz eşinin acısını unutamamıştır. Doğumuna bir gün kala kendisini tanıyan gizemli bir kadın ansızın kapısında belirir. Sarah'dan ne istediği belirsiz olan bu kadının ortaya çıkmasıyla kâbus dolu anlar başlar. Bu, içerde ağır darbelere yol açacaktır. 

Bol kan, gözyaşı ve şiddet vaadeden bu filmin yönetmenleri Alexandre Bustillo ve Julien Maury.

82. Canavar Tohumu, 1956

Dışarıdan bakıldığında Christine Penmark'ın hayatı dört dörtlüktür: sıcak bir yuva, sevecen bir eş ve dünyanın en mükemmel kız evladı.Ama çocukluğundan bu yana Christine sürekli karabasan kabuslar görmekte ve bunun gerilimini yaşamaktadır. 

Diğer yandan da 'mükemmel' görünen kızının yalanları, hırsızlıkları ve daha da kötücül hareketleri Christine'nin sinirlerini bozar. Ama kızı hakkındaki esas gerçeği sadece kendisi bilmektedir. Zira onun kabuslarının gerçek nedenini sadece babası bilmektedir...

81. Ölü Ozanlar Derneği, 1989

'Ölü Ozanlar Derneği', hakikaten devrimci bir bakış açısına sahip olan kitap/filmlerden birisi. Gerek anlatımı, gerekse de başroldeki Robin Williams'tan genç oyunculara dek, herkesin üst düzey performans göstermesi filme lezzet katıyor. Filmde yer yer gerçeküstü göndermeler ve arkadaşlar arası dayanışmayı çok etkili bir şekilde dışavuran sahneler mevcut... 1950’lerin Welton Akademisi ciddi, disiplinli ve akademik çevrelerde saygınlığı yüksek olan ancak gerikafalılığın iktidarda olduğu bir okuldur. Okul yönetiminin muhafazakar ve ortodoks tavırları okulu öğrenciler için sıkıcı ve bunaltıcı bir yer haline getirmektedir. 

Fakat yeni İngilizce öğretmeni John Keating’in okula atanmasıyla çok şey değişecektir... Keating öğrencilerine ders kitaplarını yırtıp atmalarını, kalıplaşmış düşünce şekillerinden uzaklaşmalarını ve hayatlarını dolu dolu yaşamalarını öğütlemesiyle okulun statükocu tavrına son derece zıt bir profil çizmektedir. Öğrencilerini şiir ve nitelikli edebi yapıtlarla tanıştıran Keating onların pek çoğu üzerinde derin bir etki yaratır ve onların geleceğe dair hayallerinin şekillenmesini sağlar. Elbette Keating’in yaklaşımının okul yönetimi tarafından farkedilmesi ve üstüne gidilmesi uzun sürmeyecektir. Fakat okul müdürü Nolan Keating’i okuldan uzaklaştırma kararı aldığında hayatlarını değiştirdiği öğrencileri Keating’i savunmak için harekete geçerler. 

1989’da dört dalda Oscar’a aday olan Ölü Ozanlar Derneği, Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti. Williams'ın da, ilerici öğretmen rolüyle destan yazdığını ve kariyerinin en iyi oyunlarından birini çıkardığını da söylemek mümkündür...

80. 13. Cuma, 1980

13. Cuma, minimal senaryosu ancak dönemine göre bir hayli ilerici efektleriyle günümüzün bir çok sinema otoritesine göre 'kült statüsünde' bir yapım olarak, benzeri yüzlerce teen-slasher prodüksiyonlarıyla arasındaki makası bir hayli açmıştır... Filmde ana mekan, Camp Crystal Lake'tir... Burası, on yıllar önce esrarengiz cinayetlerin yaşandığı, terkedilmiş bir gençlik kampıdır. 

Gözünü budaktan sakınmayan cesur bir girişimci kampı tekrar hizmete açmaya karar vererek yakışıklı delikanlılar ve güzel genç kızlardan oluşan bir kadroyu işe alır. Bir yağmur fırtınası kampı dünyanın geri kalanından soyutladığında korkunç ölümler başlar. Gençler sırayla, korkunç derecede yaratıcı şekilde cinayete kurban gitmektedir.

79. We Are Still Here, 2015

New England'da bir kış zamanı bir ev 30 yılda bir uyanıp kurbanlarını istiyor. Genç oğulları bir trafik kazasında ölen çift yaslarını sakince tutmak için şehir dışında bir eve taşınır. Fakat evde beklenmeyen bir sürpriz onları beklemektedir. Evde onlardan başka yaşayan bir aile vardır ve bu aile her 30 yılda bir uyanıp kurbanlarını aramaktadır.

78. Frankeştayn'ın Laneti, 1957

Bilim veya çılgınlık? Baron Victor Frankenstein hayatın gizemini keşfetti ve kendini insanın kanını donduracak olaylar zincirinin akışına bıraktı. Korkunç suratlı lanetlenmiş bir yaratık ve öldürmeye karşı bir eğilim!

Christopher Lee, Frankenstein'ın Laneti'nin ''herşeyi başlatan film'' olduğunu söyledi. İngilterenin Hammer stüdyolarından çıkan bu heyecan verici klasik film, Lee ve Peter Cushing'in (Victor) birlikte oynadığı bir dizi korku hiti başlattı.

77. Ayin, 2018

Graham ailesinin sert maderşahisi Ellen öldüğünde, kızı Annie ve ailesi atalarının gizemli ve giderek korkunçlaşan sırlarını keşfetmeye başlar. Keşfettikleri karanlıklaştıkça, aile üyeleri kendilerine miras kalmış gibi görünen bu korkunç kaderden kurtulmak için daha fazla mücadele etmek zorunda kalır. 

Ailevi bir trajediyi uğursuz ve derinden sarsıcı bir şeye dönüştüren olaylar, kalan paramparça mirasın gölgesini taşımaktadır... Ari Aster’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmin oyuncu kadrosunda Toni Collette, Gabriel Byrne, Alex Wolff, Milly Shapiro gibi isimler yer alıyor.

76. Şeytan Ruhlu İnsanlar, 1954

Karısına ait olan bir okulun yöneticiliğini yapan Michel Delassalle tam anlamıyla çekilmez bir karakterdir. Karısı da dahil çevresindeki herkese türlü zalimlikler yapan Delassalle’nin okuldaki öğretmenlerden biriyle gizli bir ilişkisi vardır ve

sevgilisine de aynı ölçüde kötü davranmaktadır. 

Bu gizli ilişki açığa çıktığında iki kadın da bu adama karşı duydukları nefret sayesinde ortak bir noktada buluşurlar. Bu huysuz adamdan intikam almaya karar veren iki kadın kusursuz bir cinayet planı yapıp uygularlar. Ancak her şey yolunda gitse de kimsenin anlam veremediği gizemli bir olay meydana gelir ve işler karışır.

75. Uyku Felci , 2015

Belgesel türünde olan bu film de, kişinin uyku ve uyanıklık arasında sıkışıp kalarak hareket edememesi anlamına gelen ve geçici bir bozukluk olan uyku felcinin korkunç yönleri ortaya konuluyor.

74. Dehşet Kapanı, 2012

5 kafadar arkadaş tatile çıkar ve ormanın derinliklerinde terk edilmiş kulübe bulur. Başta her şey normal gibi görünür, göle girer, parti yapar ve eğlenirler. 

Fakat bu kulübede ters giden bir şeyler olduğunu fark etmeleri uzun sürmeyecektir... 

The Cabin in the Woods, daha önce Canavar (Cloverfield) filminin senaryosuna imza atan, Buffy the Vampire Slayer ve Lost gibi büyük televizyon yapımlarının yazarlığını ve ortak yapımcılığını yürüten Drew Goddard'ın sinemadaki ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi. Filmin senaryosuna da Goddard ile gene televizyon camiasının yakından tanıdığı bir isim olan Joss Whedon imza attı. 

Başta klasik bir korku-gerilim hikayesi gibi görünen filmin yurt dışı seyirci ve eleştirmen notunun oldukça yüksek olduğunu belirtelim. Şimdiye kadar sınırlı festival gösterimi yapılan film vizyon için gün sayıyor.

73. Rec: Ölüm Çığlığı, 2007

Gazeteci Angela'nın istediği fırsat ayağına kadar gelmiştir. Çünkü tam da

TV muhabiri Angela ile kameramanı Pablo'nun, itfaiyecileri konu alan bir

program yaptıkları sırada gelen bir ihbar üzerine, itfaiyeyle beraber ihbarın

geldiği eve gidip haberi canlı canlı yaşama imkanına kavuşmuşlardır. Yaşlı bir kadının ev kazası geçirdiğini sandıkları olayın gerçeklerden çok uzak ve dehşet verici boyutlarda olduğunu eve vardıkları zaman öğrenmeleri ise kötü bir sürpriz olarak karşılarına çıkacaktır. İspanya sineması, korku sinemasına

farklı boyutlar getirmeye devam ediyor.

Bu anlamda görüntülerini bütünüyle filmdeki kameraman Pablo’nun çekimlerinden izlediğimiz [Rec], Jaume Balaguero ve Paco Plaza'nın birlikte yazıp yönettiği, birçok organizasyondan ödüller ayrılmış dikkate değer bir korku/gerilim örneği. The Blair Witch Project ile ortaya çıkan, Cloverfield ve 

The Last Horror Movie gibi örnekleriyle de devamı gelen standart el kamerası çekimiyle çekilen film, yarattığı ürkütücü atmosfer ve özellikle gerilimin tavan yaptığı son 15 dakikasıyla klasikler arasına girmeye aday.

72. Henry: Bir Seri Katilin Portresi, 1986

Hapishaneden çıkmış olan katil Henry, birkaç yıl önce burada tanıştığı arkadaşı Otis ile birlikte, Chicago'da yaşamaktadır. Başlarda Henry'nin cinayet dürtüsünden haberdar olmayan Otis, iki fahişeyle birlikte arabalarında ilerlerken fark eder. Henry, ortada hiçbir sebep yokken, iki kadını acımasız bir şekilde öldürür. 

Böylece Otis, ev arkadaşının karanlık yüzüne şahit olmaya başlar. Cesetlerden kurtulmaya çalışırken Otis'in tek kaygısı yakalanmaktadır. Bu görev başarıyla sona erer ve Henry, arkadaşına seri katillik sanatı adını verdiği bu dehşeti tanıtmaya başlar...

71. Opera, 1987

Sahnelerde fırtına gibi esen genç, alımlı bir opera sanatçısı... Ve ona delicesine bir tutkuyla hayran, saplantılı, sadist, manyak bir takıntılı hayran... Dario Argento, 1987 tarihli bu filminde, korku ve gerilim sineması tutkunlarını 'Terör Operası'nın gösterimine davet ediyor.

Sahnelenecek olan bu operada başrolde 'Kötülük' var. 'Gore' unsurların ve çığlıkların başa baş gittiği bu klasik film 'irkilmek isteyenler için' biçilmiş kaftan.

70. Sis, 1980

Ürkütücü sisin içine sıkışan Antonio körfezi sakinleri, dehşet verici bir intikamın habersiz kurbanları olurlar.Tam yüzyıl önce,sisli bir gecede cüzzamlıları taşıyan bir gemiye tuzak kurulur.Gemi kayalık kıyıya doğru yönlendirilir, batar ve içindeki

herkes boğularak ölür.Kasbalılar gemiden çaldıkları altınlarla bugünkü Antonio

Bay kasabasını kurarlar.Şimdi,hayalet denizciler ölümlerinden sorumlu olanların

nesillerinden kalanları bulup onlardan intikam almak için dehşet verici sisle birlikte geri dönerler.Böylece Antonio Bay'de kabus dolu günler başlar.

Korku sinemasının usta yönetmenlerinden John Carpenter'ın bir önceki filmi Halloween'ın hemen ardından çektiği The Fog(sis),belki bugün izlendiğinde çok basit bulunabilir ama yapım yılı dikkate alındığında bir korku başyapıtı olduğu anlaşılıyor.Zamanın en iyilerinden...

69. Frankenstein'ın Oğlu, 1939

Frankenstein'ın Oğlu Universal'ın Marry Shelley'nin romanının üçüncü ve son cildinden uyarladığı 1939 tarihli korku filmidir. Daha önceki iki filmi James Whale'ın yönetmesine rağmen bu filmi Rowland V.Lee yönetmiştir. Bu Boris Karloffun yaratığı canlandırdığı son filmdir. Ayrıca Universal'ın Frankenstein serisinde Mary Shelley'nin romanına dayanan son filmdir. Daha sonraki filmler orijinaldir.

Başrollerinde Basil Rathbone, Boris Karloff ve Bela Lugosi yer almaktadır. Colin Clivein 1937'de ölmesi üzerine Henry Frankenstein yerine oğlu Wolf Von Frankenstein'ın ana karakter olarak yer almasına karar verilmiş ve bu rol Basil Rathbone'a verilmiştir.

68. Zombi 2, 1979

Anne Bowles, bir muhabirle birlikte kaybolan bilim adamı babasını bulmak üzere bir adaya gider ve voodoo törenleri ile zombilerle dolu bir ortamla karşılaşır.

George A. Romero’nun klasiklerini yarattığı zombi filmlerinin en ünlüleri arasında yer alan Zombie (Zombi 2) İtalyan korku sinemasının usta isimlerinden Lucio Fulci tarafından yönetildi. 

Yönetmenin başyapıtı değil fakat en çok bilinen çalışması. Sualtında zombi-köpekbalığı kapışması ve ölülerin köprü yürüyüşü gibi unutulmaz sahneleri olduğunu hatırlatalım.

67. Dead & Buried, 1981

Küçük Potter’s Bluff kasabasında her şey olağan gözükmektedir. Ta ki kimliği belli olmayan ama kasaba dışından olduğu tahmin edilen kişilerin cesetleri bulununcaya kadar. Şerif Dan Gillis, kendi deyimiyle “pul kadar” bir kasabada, kısa sürede bu kadar çok “şüpheli ölüm” görülmesinden rahatsız olur ve olayları araştırmaya başlar. 

Kasabanın asayişinden sorumlu tek kişi olduğu için işi kişiselleştirir ve kazaların cinayet, cinayetlerin ise anormal olduğunu farkettikçe yoğun bir strese girer. Görünen o ki olanlardan memnun bir kişi vardır o da cenaze evinin sahibi Dobbs’dur.

66. Peşimdeki Şeytan, 2015

Jay, yaşıtları gibi günlerini yakın arkadaşları ve ailesiyle geçiren sıradan bir gençtir. Bir gün hoşlandığı gençle birlikte şehir dışındaki bir harabeye gider ve sonrasında kendini baygın vaziyette bulur. Jay'in sıradan hayatı bu an itibarıyla

deneyimlemeye başladığı tuhaf sanrılarla kabusa dönüşür. Peşinde birileri ya da

bir şeyler tarafından izlendiğine emindir ve arkadaşlarıyla bir araya gelip kendini izleyen ürkütücü şeyden kurtulmanın bir yolunu bulmak zorundadır.

David Robert Mitchell'ın Cannes Film Festivali'nde övgüyle karşılanan filminin başrollerinde Linda Boston, Heather Fairbanks ve Aldante Foster bulunuyor.

65. Karanlık Bastığında, 1987

Caleb Colton isimli genç çifti, küçük bir kasabada sıradan bir hayat sürmektedir. Ancak bu yerde yaşanan hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Mae isimli genç ve çekici bir kadınla karşılaşan Colton, bu gecenin sonlarına doğru vampir olduğunu öğrendiği bu kadın tarafından ısırılır. Sonrasında ise Mae, kendisi gibi vampirlerden oluşan ailesini de yanına alarak Colton'ı almak için geri döner

Mae ve ailesinin avlanmaya çıktığı bu gecede genç adamın oldukça zor bir karar vermesi gerekecektir. Colton, seçme hakkını ya ailesinden ya da ölümsüzlükten yana kullanmak zorunda kalacaktır. 

Sinema tarihinin Oscar ödülüne layık görülen ilk ve tek kadın yönetmeni olan Kathryn Bigelow'un imzasını taşıyan film, yönetmenin henüz politik sulara girmemiş olduğu ilk dönem filmlerinden.

64. Testere, 2004

Filmde son derece sıra dışı bir seri katilin, kurbanlarına yaşamın anlamını

ve değerini anlatmak gibi bir takıntısı vardır. Kendilerine ölümcül oyunlar

oynayarak hayatta kalma şansı tanımaktadır. İmkan dışı seçimlerde bulunması

gereken kurbanlar, ellerinden gelen mücadeleyi verirlerken farkında olmadan

yaşamak uğrunda neleri feda edebileceklerine de şahit olmaktadırlar.

Bu katilin

son kurbanları Adam ve Dr.Lawrence Gordon’dur. Bu adamlar birbirlerini hiç

tanımazlar ama gözlerini açtıklarında aynı odadadırlar. Yerde kanlar içinde

başka bir yabancı yatmaktadır. Adam kendini başından vurarak intihar etmiştir.

İpuçlarını kullanarak neler olup bittiğini çözmeye çalışırlar. An itibari ile

sekiz saatleri vardır. Bu sürenin sonunda ya içlerinden biri ölecek ya da katil

her ikisini de öldürecektir.

63. Kedi Kız, 1942

Joe Oliver Reed, genç bir Amerikalıdır ve hayvanat bahçesini ziyarete ider. Orada karşılaştığı New Yorklu ressam Irena onu adeta büyüler. İkilinin arasında büyüyen aşk, evlilikle devam eder. Her şey oldukça yolunda girmektedir ve ikisi de çok mutludur. Ta ki, Joe'nun Irena ve ailesi hakkında bilmediği korkutucu bir gerçek ortaya çıkana kadar...

62. Drakula'nın Dehşeti, 1958

Jonathan Harker, Dracula'ya kendi kalesinde saldırmıştır. İntikam peşindeki

vampir, Jonathan'ın yaşadığı şehrin yakınlarındaki bir şehre gelerek onun

ailesini ve nişanlısını tehdit etmeye başlamıştır. Onlara yardım edebilecek

olan tek kişi ise Harker'ın dostu ve okul arkadaşı olan Dr. Van Helsing'dir.

Helsing'in tek arzusu, Dracula'yı yok etmektir.

61. The Omen, 1976

Amerikan Elçisi Robert Thorn’un eşi hüsranla sonuçlanan bir doğum yapar. Adam karısının acı gerçeği öğrenmesini engelleyip bir başka bebeği sahiplenmelerini sağlar. Fakat çocuk büyümeye başladıkça bazı tuhaf olaylar gerçekleşmeye başlayacaktır.

İntihar ve ölümlerin ardından baba, oğlunun gizemini çözmeye karar verir. Ve onun şeytanla olan yakın ilişkilerine dair ipuçları keşfetmeye başlar.

Zamanında bolca eleştiri almasına rağmen kült bir korku filmi olmakta gecikmedi. Devam filmleri de bulunmaktadır. Ve pek çok kaynağa göre seri bir bütün olarak başarılı kabul edilir. Senaryodaki bazı açıklar ise, izleyeni dehşete düşüren sahneler nedeniyle fazla dikkat çekmez.

60. Vahşet, 2000

Rehabilitasyon

merkezinde hem kız kardeşi hemde kız kardeşi Gingeri ısıran kurtun hayaleti ile

savaşmak zorunda kalan Brigitte, bu işin içinden nasıl çıkacağını

düşünmektedir. Aslında bunun nedeni ise Ginger’in ölümünden Brigitte’nin

sorumlu tutulmasıdır. Ve onunda kendisi gibi bir kurt kıza dönüşerek ölmesini

istemesidir…

59. Ölüm Kitabı, 1990

Dehşetli bir hikayenin muhteşem bir sahicilikle sinemaya aktarıldığı olağanüstü bir gerilim 'Ölüm Kitabı'... Tabi bu hikayede, canlandırdığı Annie Wilkes karakteriyle harikalar yaratan -belki de kabuslar yaşatan dememiz daha doğru olacaktır- başarılı aktrist Kathy Bates'in parmağı büyük. Dikkatli sinema izleyicisi, oyuncunun bu filmindeki sıradışı performansı sonucunda Oscar'ı kazandığını da anımsayacaktır. 

Filmin konusuna gelince, Paul Sheldon kolay okunan popüler romanlar yazarıdır. Artık kariyerinde bir dönüm noktasında olduğunu düşünür, seri maceralarını yazdığı karakteri Misery Chastain’in öldürüp diziyi bitirir. Paul taşrada geçirdiği bir araba kazasından yaralı kurtulur. Onu bulup evinde bakmaya başlayan Annie Wilkes, şans eseri Paul’un sadık okurlarından biridir ve kahramanı Misery Chastain’in de sıkı bir hayranıdır. Son kitabı okuyup Misery’nin ölümüyle şoke olan kadın öfkeye kapılır ve Paul’u ayağından feci şekilde yaralayarak onu yatağa hapseder. Hem bölge şerifi hem de menajeri umutsuzca Paul’ü ararken o, gardiyanı Annie’ye özel bir Misery macerası daha yazmak zorundadır.

58. Cadılar Bayramı Katliamı, 2007

Bir okul müdürü olan Steven (Dylan Baker) ay ışıgıyla birlikte gözü dönmüş seri bir katile dönüşür ve beklenen dönüşüm için bir bakirenin (Anna Paquin) kanına ihtiyacı vardır. 

Bir grup genç son derece ölümcül sonuçlara yol açacak bir şaka yaparlar, bu sırada yaşlı bir cadı (Brian Cox) haylaz 'şaka yada şeker şeytanı'na karşı savaş vermektedir.

Halloween filmleri arasında zirveye oynayan Cadılar Bayramı Katliamı, ürkütücü dört hikaye ile adına yakışır şekilde Cadılar Bayramı gecesinde korkunun derinliklerine iniyor... 

Film, Los Angeles’ta düzenlenen 2008 Screamfest’te Seyirci Ödülü’ne layık görülmüştü

57. Kevin Hakkında Konuşmalıyız, 2012

Eva, Kevin'a hamile kaldığı gençlik yıllarında bütün kariyer planlarını ve hedeflerini bir kenara koyarak çocuğunu dünyaya getirmeye karar verir. Fakat annenin oğlu için hayatından yaptığı bu fedakarlık maalesef Kevin'in çocukluk yıllarından itibaren başlayarak hayatlarını ters yönde etkilemeye başlar. Kevin 15 yaşına geldiğindeyse lisedeki çete gruplarıyla takılmaya başlar ve hiç kimsenin hoş görmeyeceği olaylara karışır. 

Eva oğlunun hatalarından dolayı derin sorumluluk ve suçluluk duyarak, nerede yanlış yaptığını sorgulamaya başlar. Bu arada Kevin'in ayrıldığı babası ile yeniden iletişime geçmek durumundadır... 

Eleştirmenler tarafından Tilda Swinton'ın şimdiye kadarki en üstün oyunculuk performası olarak değerlendirilen filmin diğer başrollerini bugüne kadar komedi filmlerindeki performanslarıyla hatırladığımız John C.Reilly ve genç oyuncu Ezra Miller yer alıyor. Lionel Shriver'ın romanından Lynne Ramsay ve Rory Kinnear tarafından uyarlanan filmin yönetmenliğini ise gene Ramsay üstleniyor.

56. Onibaba, 1964

14. yüzyıl Japonya’sında savaş atmosferindeyiz... Ailenin erkekleri savaşa gittiği için yalnız kalan gelin ve kayınvalide, bataklığa giren samurayları öldürerek açtıkları çukura atarlar ve zırhlarını yiyecek karşılığında satarak geçinirler. Bir gün çalıların arasında komşuları Hachi’yle karşılaşmalarıyla işler değişir. Hachi, genç kadına ilgi duymaktadır ve ona kocasının öldüğünü söyler. Yaşlı kadın oğlunun öldüğüne inanmazken Hachi amacına ulaşmakta, genç kadına gittikçe yaklaşmaktadır. Bir gün, Hachi ve genç kadın birlikteyken, kaybolmuş bir samuray, yaşlı kadınla karşılaşır. Maskeli samuray yaşlı kadından onu bataklıktan çıkarmasını söyler. Yaşlı kadın onu tuzağa düşürerek maskesini alır ve kendine takar. Fakat maskeyi yüzünden bir daha çıkaramaz ve maskeyle birlikte bir şeytan ruhu, içine girer...

Japonca’da 'şeytan kadın' anlamına gelen Onibaba, Budist bir hikayeye dayanan ve Japon korku sinemasının ilk örnekleri arasında yer alan başarılı bir korku filmi.

55. Şeytanın Gözleri, 2014

Gündelik işlerle geçinmeye çalışan Sarah Walker'ın en büyük hayali günün birinde çok başarılı bir oyuncu olmaktır. Bu nedenle birçok kereler oyuncu seçmelerine katılmış olsa da başarılı olamaz. Son başvurduğu filmlerden birinde nihayet role kabul edildiğinin haberini alınca talihinin döndüğünü düşünmeye başlar. Ancak bu filmle ilgili her ayrıntı biraz tuhaftır. Zira prodüksiyon hakkında bilgi verilmemiştir ve her şey oldukça gizemli görünmektedir. Sarah yine de kontratı imzalar. Bu an itibarıyla da hayatında oldukça tuhaf bazı durumları deneyimlemeye başlar. Sarah Walker artık zihinsel ve fiziksel anlamda ele geçirilmiş gibidir...

Yönetmenliğini ve senaristliğini Kevin Kolsch ile Dennis Widmyer ikilisinin üstlendiği filmin başlıca rollerinde Alex Essoe, Amanda Fuller ve Noah Segan var.

54. İşkence Odası, 2008

Kısa bir süre önce ortadan kaybolan Lucie bir gün tekrar ortaya çıkıverir.

Henüz 10 yaşında olan kızcağızın vücudunda işkence izleri bulunur ancak herhangi bir cinsel saldırıya ilişkin bulgu yoktur. 1970'li yılların Fransa'sında bu durum merak ve korkuyla karşılanmıştır. Kimse küçük kızın neden ve nasıl kaçırıldığını anlayamaz. Çünkü küçük kız konuşmayı unutmuş ve bilinci

yarı kapalı bir haldedir. 

Hastanede Anna adında bir kızla arkadaşlığı biraz iyi gelse de zamanla olay unutulur gibi olur. Ancak aradan geçen 15 koca yıl sonra ilginç bir gelişme yaşanır. Sıradan bir ailenin kapısı çalar. Evin babası kapıyı açar ve elinde av tüfeğiyle bekleyen Lucie'yi karşısında bulur. İşkencecisini bulduğuna ikna olan Lucie tetiği çeker. Hit Fransız korku filmi, sert sahneleri kadar, farklı bir kurguya sahip olan senaryosuyla da ilgi çekiyor. Türün meraklılarından tam not aldı.

53. Black Sabbath, 1963

İtalyan sinemasının büyük korku ustası Mario Bava’dan birbirinden tekinsiz üç hikaye. İlkinde, gizemli bir telefon yalnız yaşayan bir kadına ve komşusuna zor anlar yaşatıyor. İkincisi bizi vampirlerin dünyasına, üçüncüsü ise hırsın neden olduğu bir lanetin peşinden ölülerin arasına götürüyor.

Mario Bava’nın filmi birden çok isimle biliniyor ve Amerikan versiyonu ile İtalyan versiyonu arasında ciddi farklar var. Fakat her şekilde gerçek bir korku klasiği. 

'Giallo' türünü anımsatan ilk hikayenin ardından gelen film, yaklaşık 30 dakika sürüyor. Projenin en çarpıcı filmi ise üçlemeyi tamamlayan son kısa film. Gotik bir atmosfer, düşsel renkler ve zamanının çok ötesinde makyajlar bu filmi Bava’nın başyapıtları arasına koyuyor.

52. Çığlık, 1996

Bir lise öğrencisi olan Casey tuhaf bir telefon alır. Telefonun öteki ucundaki sesi tanımamaktadır. Bir süre sonra yaşanan bir cinayet üzerine polis ve medya olayın üzerine gitmeye başlar. ‘Hayalet surat’ adı verilen bir katil, çevresinde gördüğü gençleri birer birer öldürmektedir. Korku filmlerinin belli klişelerle örüldüğünü düşünen bir grup genç ise, naklen yaşadıkları bir korku filminin içerisinde hayatta kalmaya çalışacaktır. 

Katille bir kedi-fare oyununa tutuşacaklardır. Wes Craven’ın kendi filmografisiyle ve korku türüyle inceden alay ettiği ancak buna müteakip korkutmayı da başardığı filminin başrollerinde Drew Barrymore, Roger Jackson ve Neve Campbell gibi oyuncuları görmek mümkün.

51. Sinek, 1958, 1986

Seth, kendine güvenen, işine bağımlı ve kafayı bozmuş bir bilim insanıdır. Veronica ise bir maddeyi ışınlamak gibi planları, daha da tuhafı icatları, olan bu adamla röportaj yapmak isteyen bir gazetecidir. Veronice, Seth'in deneylerinden ilk sonuç alışına tanık olur. Seth kadının önünde kendisini bir noktadan bir diğerine ışınlamayı başarmıştır. Ancak deney esnasında tüpe giren bir sineğin

varlığından kimse haberdar değildir. Seth, kısa bir süre sonra karmaşık başkalaşımının sonucu olarak sinek özellikleri edinmeye başlar. Bu kendi

kimliğinden uzaklaşmasına sebep olacaktır.

1958 yapımı orijinal Sinek'in Cronenberg üslubuyla yeniden çevrimi olan The Fly, yönetmenin sinemasına dair her elementi bünyesinde barındırıyor.

50. Yetimhane, 2007

Fantazmatik unsurlar, dramatik bir yapı ve korku elementleri birleşirse ne olur? Ortaya Yetimhane filmi çıkar. İşte yönetmen Juan Antonio Bayona'nın 2008'de vizyona soktuğu bu Meksika - İspanya ortak yapımı filmde öksüz ve yetimlerin korku dolu hayatları işleniyor. The Orphanage (Yetimhane), yaşamın kırılganlığı, kaybedilmişlerin ıstırabı ve bir annenin sonsuz sevgisi üzerine kurulmuş bir dram. Laura, çocukluğuna dair en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. 

Yetimhanenin çalışanları ve Laura'nın birlikte büyüdüğü arkadaşları ona her zaman ilgi ve şefkat göstermişler, sevgilerini asla esirgememişlerdir. Şimdi, 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon'la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir.

49. Yüzü Olmayan Gözler, 1960

Doktor Génessier, kızı Christiane’ın bir trafik kazası sonucunda mahvolan yüzünü normal hale getirmek için ona söz verir. Maske takarak yaşayan kızına yeni bir yüz nakletmek için yardımcısı Louise ile birlikte genç kızları kaçırıp onların yüzünü alır. Fakat hiçbir deri Christiane’ın dokularıyla uyuşmaz. 

Her seferinde başarısız nakiller gerçekleştiren doktor, genç kızları kaçırmaya devam eder. Bu sırada Christiane, nişanlısıyla iletişime geçme çabası içerisindedir. Kaçırılan genç kızlar ise tek tek ölmektedir...

Georges Franju tarafından yönetilen film, Jean Redon’un romanından uyarlandı.

48. Cehenneme Bir Adım, 2005

Kocası, kızı ve arkadaşları ile birlikte tatile çıkan genç ve hoş bir kadın, trajik bir kazaya şahit olurlar. Aradan bir yıl geçtikten sonra genç kadın yine arkadaşları ile bir gün yürüyüşe çıkar. Bir mağara içinde düşen bir kaya nedeni ile orada mahsur kalırlar. Sahip oldukları donanım yetersizliğinden ötürü hayatta kalmak adına zorlu bir mücadele başlar. 

Bu sırada da kana susamış yaratıklarla karşılaşırlar. Gruptaki herkes bir takım sebeplerden ötürü birbirleri ile zıt düşerler. Artık herkes tek başınadır. Hayatta kalma yolunda kendilerinden sorumlu olduklarının farkındadırlar.

47. Yabancı, 2005

Hastalığa yakalanan bir yazarın öyküsü. Genç yazar (Yalçın Gülhan) fakir kişilerin yaşamlarını gerçekçi bir anlatım içinde yazabilmek için, bir balıkçı meyhanesine gider. Meyhanecinin kızı (Canan Ceylan) bu genç yazara aşık olur. Ne var ki, yazar sonu ölümle bitecek bir hastalığa yakalandığı için, kıza yüz vermez. Günün birinde meyhanecinin kızı ünlü bir şarkıcı olur. Sonunda her ikisi de karşı karşıya gelirler.

46. Videodrome, 1985

Max Renn, genelde cinsellik içeren, bel altı basit ve ucuz hikayeleri kovalayan bir televizyon yöneticisidir. Rating oranlarını yükseltemek arzusu ile bir çare ararken enteresan bir korsan yayın dikkatini çeker. 

Videodrome isimli underground yayın, ilk başta gerçek cinayetlere yer veren bir 'snuff' tv havasındadır. Videodrome’u keşfettikçe altüst edici görüntüler, teknolojiye tapınma, sado-mazoşizm ve cinsellik içerikli yayınlar Max’ın profesyonel ilgisinin kişisel merakına yenik düşmesine sebep olur. Çok geçmeden perde arkasındaki garip ve tehlikeli karakterlerle tanışır.

45. Karanlığın Gölgesi, 1973

Venedik... Sulara gömülmüş bu fantastik şehir, çoğu kez aşk öykülerine konu olmuştur. Gondol sefasındaki turistler, San Marco meydanı güvercinleri...Tüm bu romantizmi bir şehrin içinden söküp almak ve onu gerilimli bir kader sorgulamasına sahne etmek, yönetmen Roeg'in başyapıtına giden yolu döşemiştir - kanlı bir yoldur bu elbette... Kanlı, fakat fazlasıyla duyarlı ve olgun...

44. Tiksinti, 1965

Londra’da kız kardeşi ile yaşayan Carol’un (Catherine Deneuve) oldukça güzelliğinin ve sıradan yaşamının arkasında kimsenin bilmediği takıntılı tiksintileri saklıdır. Özellikle cinselliğe olan tiksintisi kız kardeşinin tatile çıktığı bir zamanda oldukça şiddetli ve şizofrenik bir görünüm kazanır. 

Tiksinti, yönetmenin en karakteristik filmlerinden biri. Başrolünde genç bir Catherine Deneuve ile klostrofobik bir karabasan, siyah beyaz bir görsel ustalık gösterisi... Filmin, tüm zamanların en iyi gerilim filmlerinden biri olduğunu iddia etmek hiç de yersiz olmaz.

43. Günah Tohumu, 1976

Carrie White baskıcı annesi yüzünden bir türlü kabuğunu kıramamış, kendi halinde, dış dünyaya uzak bir kızdır. Artık ergenliğin arifesindedir ve kadın olmuştur. Okulda yaşadığı oldukça travmatik bir olayın neticesinde gerçeküstü yeteneklerini birer birer keşfetmeye başlar. Öğretmenleri ve bazı arkadaşları onun durumuna üzülerek onu topluma kazandırma çabası içerisine girerler. Yakınlarda gerçekleşecek olan okul balosuna götürmek üzere bir oğlan onu davet eder. Ancak bu baloda ona hazırlanan korkunç bir şaka, herkes için ölümcül olacaktır. Hitchcock'un mirasçılarından Brian De Palma'nın yönettiği Carrie, sinema tarihinin en iyi Stephen King uyarlamalarından biri olarak gösteriliyor.

42. Kan Kokusu, 2013

Parker yaşadığı kasabada ketum bir adam olarak tanınır. Kapalı kapılar ardında ailesini katı kurallarla idare eder. Fakat ailede annenin ani ölümüyle birlikte, küçük Frank ve kız kardeşler Iris ve Rose'un tüm sorumluluğu ona kalır. Çocuklar kendilerine yüklenen yeni sorumluluklar karşısında, babalarının artan otoritesine itaat etmekten başka seçenek bulamazlar; zira Parker her ne pahasına olursa olsun atalarından gelen bir geleneği de sürdürmeye kararlıdır. Ta ki kasabada kopan büyük bir fırtına Parker'ın sakladığı korkunç sırrın ipuçlarını açığa çıkartıncaya dek... 

2010 tarihli Jorge Michel Grau imzalı Meksika yapımı Kan Kokusu filminin yeniden çevrimi olan yapımın yönetmeliğini bu sefer Stake Land ve Mulberry Street filmleriyle tanıdığımız Jim Mickle üstleniyor.

41. Bir Seri Katilin Anatomisi, 2006

İki kameraman ve bir sunucudan oluşan bir belgesel çekim ekibi yaptıkları anlaşma neticesinde Myers, Krueger ya da Voorhees gibi örneklerinden beslenen Leslie Vernon isimli katilin bütün hazırlıklarını filme çekmek için Glen Echo isimli kasabaya gelir. 

Leslie Vernon ile tanışan ekip, Vernon'un onlara işin nasıl yapıldığı, malum gece öncesinde nasıl hazırlanıldığı ve kurbanların olay gecesi nasıl davranacakları ile ilgili ayrıntılı detayları kayıt altına alır...

40. Vahşet, 1987

Geleneksel olarak 'korku filmi' denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri, şüphesiz ki, günümüzde bir kült film mertebesine ulaşmış 'Evil Dead'tir. İşte, Sam Raimi’ye ait Evil Dead filminin, aynı yönetmen tarafından gerçekleştirilmiş bu devam filmi, aslında aynı filmin yeni bir versiyonu olarak

da kabul edilmektedir. Bu kez aynı öyküde, Ash ve iblise dönüşerek en büyük kabusu haline gelmiş olan kız arkadaşı Linda hayatta bırakılacaktır... Tabi Ash ise aynı kabusla yüzyüze kalacaktır ve şimdi bir gece daha hayatta kalmak için çetin bir mücadele verecektir... 

Bu kez sahneye, orijinal öyküde kötülüğü icat edip dünyaya salan Profesör’ün kızı, bir tamirci, Profesör’ün ortağı ve tamircinin kız arkadaşı da dahil oluyor. Gece boyunca tüm bu karakterler beyazperde'de tuhaf sekanslarla arzı endam eyleyecek... Filmde ecinniler ordusu, grotesk derecede bir komiklikle korku-severleri doyurmak için ellerinden geleni yapacaktır... Kan, vahşet, bir elektrikli testere, bir çifte,

havada uçan bir göz ve espri anlayışı olan kesik bir elin marifetlerini içeren

Evil Dead'in bu versiyonu, karikatürize edilmiş bir korku komedi...

39. Karabasan, 2014

Kocasını 6 yıl önce kaybeden ve bu süreçte oğlu Samuel'ı yalnız büyüten Amelia, bir gün oğlunun kitapları arasında Mister Babadook adlı esrarengiz bir masal kitabı bulur. Kitabı okuduktan sonra, Samuel rüyasında Badabook canavarını gördüğünü söyler. Bu günden itibaren esrarengiz şeyler yaşanmaya başlar. Amelia kitabı yok ettikçe gizemli kitap bir şekilde yeniden belirmeye başlar. 

Öte yandan Samuel'ın kabusları gittikçe şiddetlenmeye, bu durum Amelia'yı da derinden sarsmaya başlayacaktır. Hem Amelia'nın hem de Samuel'ın kabuslarını süslemeye başlayan gizemli Badadook gerçek olabilir mi?

38. Cinler, 1985

Bir sinema salonu dolusu insan, insan bedenine giren ve insanları vahşice

öldüren iblislere karşı kendilerini savunmak için kanlı ve vahşi bir mücadeleye

girişirler. Evil Dead tarzı bu korku filminin senaryosunu yazanlar arasında

ünlü italyan korku filmi yönetmeni ve yazarı Dario Argento'da bulunuyor.

37. The Witch, 2016

17. yüzyılda İngiltere'de yaşayan William ve Katherine çifti, beş çocuğuyla

birlikte ıssız bir ormanın içerisinde hristiyan kurallarına sıkı sıkıya bağlı bir şekilde yaşamaktadır. Aile düzenleri ise beklenmedik garip olayların ortaya

çıkmasıyla sarsılmaya başlar. 

Yeni doğan çocukları Sam, ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur, büyük kızları Thomasin ilahi sesler duyduğuna inanmaktadır, ikizleri ise tuhaf kafiyeler mırıldanmaya başlar. Bu durumlar ailenin başına gelecek büyük felaketlerin başlangıcı olur. Robert Eggers'in yazıp yönettiği filmin oyuncu kadrosunda Anya Taylor-Joy, Ralph Ineson, Kate

Dickie ve Harvey Scrimshaw gibi isimler bulunuyor.

36. Yaşayan Ölülerin Gecesi, 1968

Barbra ve kardeşi Johnny, babalarının mezarını ziyaret etmek için şehir merkezinden bir hayli uzakta, izbe bir bölgede olan mezarlığa giderler. Burada

dua rutinlerini tamamladıkları esnada kendilerine yaklaşmakta olan yabancı bir

siluetle karşılaşırlar. Kız kardeşinin aksine bir hayli rahat davranan Johnny, bu yabancının saldırısına uğrar ve oracıkta hayatını kaybeder. Ancak bu bir son

değil, ürkütücü bir başlangıcın habercisi olur. 

Genç kadın ağır bir travmaya girer ve canını kurtarabilmek için bulabildiği ilk yere sığınır. Ancak burada yalnız olmadığını fark etmesi uzun sürmez. Bir anda kasabayı saran bu yaratıklardan korunmaya çalışan tek insan kendisi değildir. Ben de kendisi gibi canını zor kurtarmıştır ve kapıda diğerleri de vardır...

35. Dr. Caligari'nin Muayenehanesi, 1920

Alman sinemasının dışavurumcu akımın en önemli temsilcileri arasında yer alan yönetmen Robert Wiene tarafından 1919 yılında çekilen film, bir Alman kasabasında işlenen esrarengiz seri cinayetleri ve gelişen olayları konu alıyor. 

Sinema sanatında 'Caligarism' teriminin doğmasına neden olan kurgu ve kamera kullanımıyla büyük ses getiren film, sessiz sinema döneminin baş yapıtları arasında yer alıyor.

34. Black Sunday, 1960

İtalyan korku sinemasının bir örneği olan film, Mario Bava'nın ilk uzun metrajlı filmi ve başrolde mezarından kaçan lanetli bir cadı ile bir büyücünün güzel torunu olmak üzere iki farklı karakteri canlandıran Barbara Steele yer alıyor. Hikayenin başlangıcı Orta Çağ Rusya'sında bir büyücü ile onun yardımcısının öldürülmesine dayanır. 

Aradan yüzyıllar geçip tabutları birkaç gezgin tarafından keşfedilince büyücü için yeniden hayata dönme zamanıdır. Yeniden canlanan cadı, bedenini geri kazanabilmek için kendi soyundan gelen torununu bulmak zorundadır ve bu yolda kendini engelleyen herkesi öldürmekten çekinmeyecektir...

33. Şeytanın Bel Kemiği, 2001

1930'lu yılların son demleri... İspanyol İç Savaşı sona ermek üzeredir. Diktatör Franco'nun ulusalcı partisi, Sol Parti'yi alt etmenin eşiğindedir. Solcu babası tarafından bir yetimhaneye bırakılan 10 yaşındaki Carlos, bir gün babasının geri gelip onu yeniden yanına alacağının hayallerini kurmaktadır. Carlos bu ortamda oldukça zor günler geçirmektedir. Bir gün yine aynı yetimhanede yıllarını geçirmiş olan Jacinto isimli bir hayalet tarafından taciz edilmeye başlayacaktır. 

Del Toro yeniden sinemasal dünyası ile ülke tarihini bir araya getiriyor erken dönem başyapıtında...

32. Altıncı His, 2000

Uzun yıllardır mesleğinden uzakta yaşayan psikiyatr Crowe geçmişinde yaşadığı korkunç bir tecrübenin canlı anılarını halen daha taşımaktadır. Crowe yıllar önce ağır bir saldırıyı uğramış ve ölüm tehlikesi atlatmıştır. Şimdilerde küçük bir çocuğun, Cole'un doktorluğunu yapan bu adam zamanla Cole ile yakınlaşacak, küçük çocuğun daha önce kimseyle paylaşamadığı bir sırra tanık olacaktır. Küçük çocuğun sahip olduğu bu sır hem kendisinin hem de doktor Crowe'un hayatında fırtınalar koparacak bir kırılma noktasını doğuracaktır. 

'Unbreakable', 'Signs' ve 'The Village' gibi kendi türlerinde sıyrılıp dikkat çeken filmlere imza atan, genellikle de eleştirmenler tarafından tartışmalarla karşılanan filmlerin yönetmeni olan M. Night Shyamalan'ın belki de en önemli yapıtı olan Altıncı His, korku-gerilim türünün en kült örneklerinden biridir. Film ayrıca dönemin sinemasında 'sürpriz son' kavramının öncüsü olmuş, ardından gelen bir çok yapıtı etkilemiştir.

31. Elm Sokağında Kâbus, 1984

Korku sinemasının en uğursuz antikahramanı Freddy yine ergen gençlere

kabuslar yaratmakla meşgul. Tabi sadece bu kabusları görmelerini sağlamıyor, bizzat rüyalarının içine girerek meşhur penceleriyle onlara hadlerini bildiriyor. Çünkü kendisi de 'muhafazakar ailelerin bir kurbanıdır'

ve bilinç altında onları suçlamakta, temiz aile çocuklarını katlederek intikamını almaktadır. Freddy Krueger karakterini Watchmen'de Rorshach

karakterini oynayan Jackie Earle Haley canlandırıyor. Filmin yönetmen

koltuğunda ise Samuel Bayer oturmaktadır. Filmin prodüktörlüğünü Michael Bay, Brad Filler ve Andrew Form üstlenmiş ve filmin senaristi olarak Wesley Strick görev almıştır. Filmin başrol oyuncuları arasında Rooney Mara, Katie Cassidy, Thomas Dekker ve Kellan Lutz da bulunuyor. Los Angeles'taki bir mahallede gençler esrarengiz bir şekilde katledilmeye başlarlar. 

Parmaklarında jilet keskinliğinde bıçakları olan korkunç bir adamın bulunduğu kabuslarda uyurken canlarını vermektedirler. Rüyalardaki bu 'yanık tenli' katil, yıllar önce çocuklarını öldürdüğü aileler tarafından linç edilerek öldürülen sapık Fred Krueger'dan başkası değildir. Freddy her nasılsa şimdi geri dönmüş, yeni yetmeleri bir bir rüyalarında öldürerek kendini rahatlatmaktadır.

30. Lanetli Ada, 1973

Neil Howie isimli bir dedektif polis İskoçya'daki Summerisle Adası'nda meydana gelen gizemli bir davayı çözmek için bölgeye gider. Bir genç kız esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştur ve Howie onu bulması için görevlendirilmiştir. Adaya vardığında bir sürprizle karşılaşan dedektif yerli halktan aslında öyle bir kızın asla var olmadığını işitir. 

Koyu bir Pagan inancına sahip olan yerli halk genç kızın varlığını kabul etmedikçe Neil Howie burada paganizme dair öğrendiği şeylerle birlikte olayların göründüğü gibi olmadığına kanaat getirecek, genç kıza ne olduğunu öğrenebilmek için ada halkına karşı zorlu bir mücadeleye girişecektir.

29. Dehşet, 1980

John Russell, işinde oldukça başarılı bir müzik profesörüdür. Bir gün eşini

ve kızını ağır bir trafik kazası sonrasında kaybeder. Aylar boyu bu korkunç

kazanın etkisinden kurtulamayan Russell, birazcık olsun bu sorunlarından

uzaklaşabilmek adına bir üniversitede ders vermeye başlar. Sakin bir çalışma

alanı için yeni bir ev ararken uzun zamandır boş olan bir malikaneye taşınır. Bir

süre sonra bu malikanede yalnız olmadığını anlayacak ve evin sırrını çözebilmek adına çaba sarf etmek zorunda kalacaktır.

28. Suspiria, 1977

Amerikalı genç kadın Suzy Bannion, dünyanın en iyi bale okullarından birine gitmek için Almanya'ya gider. Bir akşam vakti okulun kapısını çalar ve tam da bu andan itibaren esrarengiz durumlara tanık olmaya başlar. Taksiden indiği an bir başka öğrencinin okuldan çıkıp ormana doğru koşturmaya başladığını gören genç kadın olaylara anlam veremez. Öte yandan kendisine kapıyı açan biri de olmaz. Ertesi gün tekrar geldiğinde okula alınır ve ardından yavaş yavaş uyum sağlamaya başlar. Fakat zamanla tanık olacağı tuhaf olay ve durumlar ürkütücü bir gerçeği keşfetmesine neden olur. 

Gerilim türünün en yetkin isimlerinden olan Dario Argento’nun başyapıtı olan Suspiria, sinema tarihinin en başarılı birkaç gerilim filminden biri. Argento'ya has müzikleri bile üzerinden geçen yıllara meydan okur niteliktedir.

27. Ceset Yiyicilerin İstilası, 1978

Araştırmacı Elizabeth Driscoll, son zamanlarda gökyüzünden yağmakta olan

çiçek sporlarından birini alıp incelemek üzerine evine getirir. Kısa bir süre

sonra erkek arkadaşı Geoffrey'in bir anda tuhaflaşmasına ve mesafeli tavırlarına tanık olur. Bu değişimin ciddiyetinin boyutlarını keşfetmekte olay kadın iş arkadaşı Matthew Bannel'a gider ve birlikte durumu araştırmaya

başlarlar. Ortaya çıkan sonuç ise ürkütücü olur. Gökyüzünden yağan sporlar, uzaydan gelmekte olan bir istilacı bitki türünün örnekleridir. Şehri kurtarmak ise Elizabeth ve arkadaşlarına düşmüştür.  1956 tarihli klasiğin bu tekrar çevrimi, oyuncu kadrosunda Donald Sutherland ve Jeff Goldblum gibi önemli isimleri barındırıyor.

26. Lanetli Ev, 1963

Son dönem Amerikan sinemasının sıklıkla ele aldığı psişik konular, paranormal durumlar ve metafizik etkileşimler üzerine yaslanan bir diğer yapım da Lanetli Ev. Gerçek bir olaydan esinlendiği iddia edilen bu filmde, Amerika’nın Connecticut eyaletinde bir ailenin başına gelen paranormal olaylar aktarılıyor. Campbell ailesi, kanser olan oğullarının tedavi gördüğü kliniğinin yakınlarında bir eve taşınırlar. Fakat Viktorya tarzı bu güzel evde, açıklanamayan doğaüstü güçlerin saldırısına uğrarlar.

25. Röntgenci, 1960

Mark Lewis, küçükken, insanların sinir sistemleri üzerinde korkunun etkisini inceleyen bilim adamı babasının deneylerine maruz kalmıştır. Londra’da bir film stüdyosunda çalışan Mark, babasının kendisine yaptığı deneyler nedeniyle bir takım kişilik bozuklukları yaşayan yalnız, içine kapanık, cinsel dürtülerini bastıran bir adam haline gelmişti.

Kızların fotoğraflarını çektiği süre içinde kendine bir de hobi edinmiştir. Kadınları kamera önünde öldürmekte ve babasının deneylerindeki gibi öldürdüğü kadınların yüzlerindeki dehşet ifadesini kameraya almaktadır. Bir gün Helen isminde bir kadınla tanışan Mark için bu kadın, yaptığı şeyden vazgeçmesine mi neden olacaktır yoksa daha öncekiler gibi bir kurban mı olacaktır? 

Michael Powell’ın yönettiği Peeping Tom, bugün bile seyirci üzerinde aynı

etkiyi bırakabilen başarılı bir korku filmi.

24. Kapan, 2017

Chris sıradan bir siyahi gençtir. Sevgilisi Rose ile mutlu bir ilişkisi vardır. Rose bir gün Chris'i ailesinin mülküne davet eder. Avrupalı Amerikalı sevgilisinin ailesinde bir tuhaflık olduğunu sezen Chris bir süre sonra mülkte kalmakta olan siyahi kişilerin bir bir kaybolduğunu öğrenir. Bunun üzerine tuz biber olan şey ise başka bir siyahi adamın kendisine iş işten geçmeden gitmesi yönündeki uyarısı olur. Chris bir şeylerin ters gittiğini sezmeye başladığında kurtulması sandığından çok daha zor olacaktır...

Jordan Peele imzalı korku türündeki yapımın başrollerini Daniel Kaluuya, Allison Williams, Bradley Whitford üstleniyor.

23. Ölülerin Günü, 1985

Zombilerin hakimiyet kurduğu bir dünyada yaşamaya devam etmeye çalışan bilim adamları ve askerlerden kurulu bir topluluk, bu saldırılardan korunabilmek için gizli bir füze silosuna saklanırlar. Burada sıkı bir çalışmaya başlamış, dünyayı kurtarma mücadelesini sürdürmektedirler. Bu çalışmalar sırasında yakaladıkları zombileri deneylerinde kobay olarak kullanan bilim adamları öte yandan askerlerin gönüllerini hoş tutmak zorundadır. Ancak bir süre sonra ortaya çıkan tehlikeli durum herkesi korkunç bir sona sürüklemek üzeredir. 

Ölülerin Şafağı’nın kaldığı yerden devam eden filmde, yeni bir grup insanın hayatta kalma mücadelesi, önceki iki filmden daha da kanlı bir şekilde anlatılıyor.

22. Rosemary’nin Bebeği, 1968

Tanınmış bir aktör olmak için çabalayan Guy ve güzeller güzeli karısı Rosemary, New York'taki yeni hayatlarına başlamak için eski bir binada mütevazi bir daire kiralarlar. Genç çiftin bu yabancı yere alışmalarındaki en büyük yardımcısı üst katlarında oturan yaşlı Castavet çifti olur. Castavet çiftinin 'fazlaca' misafirperver olan tavırları güzel Rosemary'i şüphelere sürüklerken kocası Guy olan bitenin farkında değildir. Günden güne tedirginleşen ve şüpheleri kocası tarafından önemsenmeyen Rosemary gördüğü tuhaf ve korkutucu bir rüyayla derinden sarsılır. Rüyasında şeytani bir varlık tarafından tecavüze uğradığını gören kadın gerçek hayatında da hamile kaldığında komşuların gizemi giderek artacaktır. 

Ira Levin'in kült romanından Roman Polanski tarafından sinemaya uyarlanan film korku-gerilim sinemasının en başarılı örneklerinden biri.

21. Re-Animator, 1985

Başarılı bir tıp öğrencisi ve bir hastanede asistan olarak görev yapmakta olan Dan, dekanın kızı Megan’la birlikte güzel bir hayat sürmektedir. Bir gün ev arkadaşı ilanıyla Herbert West isimli birisi ilgilenir. West, ölenleri hayata döndürme üzerine deneyler yapan İsviçreli garip bir bilimadamıdır.

West’i evine kabul eden Dan, bu adamın evinin bodrumunda deneyler yapmasına izin verir. Megan’la sahip oldukları ölü kedileri üzerinde deney yapan West’in daha büyük deneklere ihtiyacı vardır. West’in çalışmalarından çok etkilenen Dan, yardım etmeyi kabul ettiğinde başına geleceklerden habersizdir. 

Cthulhu hikayelerinin yazarı H.P. Lovecraft’ın yazdığı bir öyküden sinemaya uyarlanan film, Stuart Gordon’ın yönetmenliğinde izlenmesi oldukça zor, kanlı ve şiddetli bir korku klasiğine dönüşüyor.

20. Nosferatu, 1922

Thomas Hutter Almanya'nın Wisborg isimli bir şehrinde, Knock isimli patronu için çeşitli işler yapan sıradan bir adamdır. Patronu genç adamı, Kont Orlok isimli yeni bir müşteriyi ziyaret etmesi göreviyle Transylvania'ya gönderir. Yolcuğa çıkan Hutter, Carpathian dağlarına eriştiği sırada mola verir ve burada karşılaştığı yerli insanlarla sohbete başlar. 

Kont Orlok'u görmek için geldiğini söylediğinde ise herkes dehşete kapılır. Yerliler Hutter'a bir an önce geri dönmesini, Orlok'un esrarengiz bir kişilik olduğunu ve civarda bir kurt adamın dolaştığını söyleyerek onu vazgeçirmeye çalışsalar da Hutter tehlike ve gizem dolu bu yolculuğa atılmak için bir an bile tereddüt etmeyecektir. 

Stoker'ın Draculası'ndan izinsiz olarak uyarlanan Nosferatu, ünlü Alman yönetmen W. Murnau tarafından yönetilmiş bir başyapıt.

19. Poltergeist: Kötü Ruh, 1982

Sam Raimi'nin yapımcıları arasında bulunduğu film, 80'li yılların efsanevi korku filmlerinden Poltergeist'ın yeniden çevrimi. Steve ve Diana'nın sakin ve huzurlu aile yaşantısı, yeni taşındıkları evlerinde yaşanmaya başlanan paranormal olaylarla sarsılmaya başlar. 

Üç çocuklarından en küçük olanı, bir gece evlerinde esrarengiz bir varlık olduğunu keşfeder ve ansızın ortadan kaybolur. Sonrasında aile, kendilerini hedef alan ve savaşı bırakmaya niyeti olmayan bir varlığın farkına varırlar. Gizemli bir geçmişi olan bu bölgede, geçmişin terörü yeniden ortaya çıkmıştır artık; her birinin hazırlıksız olarak yakalandığı bu savaşta hiçbir şey eskisi kalmayacaktır.

Filmin yönetmenliğini Gil Kenan üstlenirken filmde yer alacağı duyurulan oyuncular arasında Sam Rockwell, Jared Harris ve Rosemarie DeWitt gibi isimler bulunuyor.

18. Hellraiser, 1987

Berduş bir gezgin olan Frank Cotton Kuzey Afrika’da bir yerde, eski çağlardan

kalma gizemli bir akıl küpünü satın alır. Küpün, doğru biçimde oynandığı

takdirde, cennetin ve sonsuz zevkin kapılarını açacağına dair bir rivayet

bulunmaktadır. Küpü, tam bir izbe durumundaki evinin çatı katında kurcalayn

Frank, başka bir boyutun kapılarını açmayı başarır...

17. Yaşayan Ölülerin Dönüşü, 1985

Son derece gizli çalışmalar yürütülen bir laboratuvarda albay Reynolds, önemli bir iş üzerindedir. Askeri güçlerde kullanılabilmesi için, ölüyü diriltme deneyleri yapılmaktadır. Albayın oğlu Curt ve sevgilisi Julie de güvenliği aşarak deneyleri gizlice izlemektedir. Babasıyla kavga eden Curt, Julie'yi de alır ve motorsikletle oradan uzaklaşır. Ancak korkunç bir kaza sonrası Julie ölür. Curt adeta yıkılır ve onu hayata döndürmek için yeniden laboratuvara götürür. Denemesi başarılı olur ve Julie canlanır. Fakat bir şeyler artık eskisi gibi değildir. Curt hem değişime uğrayan sevgilisine yardım etmek hem de durumu fark eden askeri güçlerle ve peşine düşen çeteyle başa çıkmak zorundadır.

16. Eraserhead, 1977

Henry Spencer, uzun zaman önce yaşadıkları bir ilişki sırasında Mary'nin hamile kaldığını öğrenir ve onu kendi evine getirir. Mary, zamanı geldiğinde doğumu gerçekleştirir ancak dünyaya getirdiği şey insandışı bir yaratıktır. Mary evden kaçar ve Spencer için kabus dolu günler böyle başlar. Spencer, birlikteliklerinin ürünü olan 'yaratık', hayali bir kadın ve sıradışı karşı kapı komşusuyla başbaşa kalır. 

Sinemanın en ayrıksı dehalarından David Lynch imzalı film, yönetmenin ilk uzun metrajı olmasının yanısıra ardından gelecek başyapıtların habercisi niteliğindedir.

15. 28 Gün Sonra, 2002

Ölümcül bir virüs, İngiltere’yi tehdit altına almıştır. Bir araştırma laboratuarındaki hastalıklı şempanzelerden yayılan bu virüse yakalanan insanlar zor  durumdadırlar. Bu işle mücadele eden kişiler sadece virüsü yok etmek değil, hastalığa yakalananlarla da büyük sorun yaşamaktadırlar. Çare olarak askerler tarafından yönetilen sığınağa taşındıklarında çok başka sorunlar ortaya çıkmaya başlar. 

İngiltere yapımı filmin yönetmeni Danny Boyle, oldukça başarılı bir iş çıkartmış. Kumsal adlı filmini de uyarladığı romanın yazarı olarak bildiğimiz Alex Garland, filmin senaryo yazarı.

14. Kwaidan, 1964

Lafcadio Hearn'ın Kwaidan: Stories and Studies of Strange Things isimli farklı hayalet hikayeleri anlattığı kitabından uyarlanan film içinde 4 farklı öykü barındırıyor:

Black Hair; eski çağlarda Kyoto'da geçen hikaye, zengin olmak isteyen bir Samurai'nin çok sevdiğini karısını zengin bir kadınla evlenmek için terk etmesini anlatıyor. Başarısız evliliğinin ardından eski karısına dönen adam, karısı hakkında bilmediği bir gerçeği de öğrenecektir. 

The Woman in the Snow: bir gün kar fırtınasına yakalanan genç bir oduncu, kadın suretinde kendisine gözüken ?Buz Ruhu? tarafından kurtarılır. Karşılığında oduncunun tek yapması gereken bu sırrı kimseyle paylaşmaması gerektiğidir. Fakat yıllar sonra sözünü unutur ve bu sırrını karısına söyler.

Hoichi the Earless: Hoichi bir manastırda yaşayan gözleri görmeyen bir müzisyendir. O kadar başarılıdır ki kendisini dinleyen herkesin göz yaşlarına boğulduğu söylenir. Günün birinde bir Samurai Hoichi'nin kaldığı manastıra gelir ve efendisi için de çalmasını ister. Bu soylu adamın evine gittiğinde ise başına garip şeyler gelecektir. 

In a Cup of Tea: Son hikaye ise çay içerken fincanın içinde başka bir yüz gören Samurai'nin eski bir Samurai'nin hayaleti tarafından rahatsız edilmesini anlatıyor. 

Kaynağını Japon Halk Hikayelerinden alan Kwaidan, yönetmeni Masaki Kobayashi'ye de 1965 yılında Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandırmıştı.

13. Frankenstein’ın Gelini, 1935

Frankenstein, bir canavar olarak gerçekten ölmüş ve dünyaya yaydığı korku ve dehşete bir son vermiş midir? Onun yerine devam edecek olan biri olmadığı kesin midir? Bu konuda Lord Byron, yazar Mary Shelley ve kocası Percy farklı düşüncelere sahiptirler. Mary, Frankenstein’ı korku temalı sıradan bir hikaye olmaktan çok, insan ruhunun karanlıklarına ışık tutan bir yapım olarak görmektedir. Hatta bir devamının olduğunu savunur. Mary’nin anlattıklarına göre Frankenstein canavarı, herşeyi bitiren yangından sağ kurtulmayı başarmıştır. Gittiği yerlere yıkım ve ölüm taşımayı sürdürür. Bu sırada bilim adamı Doktor Pretorius’un çalışmalarına devem ederek canavar kıvamında dişi bir canlı yaratır. 

Artık kendine bir eş bulduğunu düşünen Frankenstein onun peşine düşer ama işler hesapladığı gibi gitmez çünkü reddedilir. Artık dünyada yeri kalmamıştır.

12. Teksas Katliamı, 2015

Sally ve kardeşi Franklin'in dedelerinin mezarını kontrol etmeleri gerekmektedir ve arkadaşları Jerry, Kirk ve Pam'i de yanlarına alıp yola çıkarlar. Sonrasında dedelerinden kalma eski çiftlik evini ziyaret etmeye karar verirler. Yolculuk esnasında otostop çeken birini arabalarına alırlar. Hiç normal görünmeyen bu yolcu Franklin'in çakısını alıp sırf eğlencesine elini keser, sonrasında ise Franklin'in kolunu yaralar. Bu zorlu anların ardından otostopçuyu zor bela karavandan indirerek yola devam ederler. Ancak gerilim bununla sınırlı kalmayacaktır. Eve vardıklarında hayal dahi edemeyecekleri bir kabusun ortasında sıkışıp kalacaklardır.

Ardından çeşitli versiyonlarının da çekildiği ve kendinden sonra gelen teen-slasher tarzı korku filmlerine ilham kaynağı olan Teksas Katliamı, 1950'lerde ortaya çıkan Ed Gein adlı bir seri katilin gerçek hikayesindeki parçalardan esinlenilerek beyazperdeye uyarlandı. Tobe Hooper'ın yönetmenliğini yaptığı unutulmaz klasik, 2015'te restore edilmiş yeni kopyasıyla vizyona giriyor.

11. Kuzuların Sessizliği, 1991

Akademiden mezun olmuş genç FBI ajanı Clarice Starling, FBI ajanı kurbanlarının derilerini yüzen sapık bir katilin elinden bir kadını kurtarmaya

çalışır. Clarice, katila ulaşmak için başka bir psikopat olan ünlü doktor

Hannibal Lecter ile yakınlaşır. Lecter’dan bilgi alması için önce onun güvenini

kazanması gerekmektedir. 

1992 yılında 7 dalda Oscar’a aday olan film, yönetmeni ve başrol oyuncularına altın heykelciği getirirken en iyi film ve en iyi senaryo uyarlaması dalında da ödüle hak kazanmıştı.

10. Kurtadam Londra’da, 1981

David, bir arkadaşı ile birlikte hiç umulmadık bir olayla dehşet bir saldırı içinde kalır. Kim tarafından bu saldırıya maruz kaldıklarını anlamak bile başlangıçta pek mümkün olmaz. David ile arkadaşı Amerika’dan gelmişlerdir ve olay İngiltere’de gerçekleşir. David yaşamak şansına sahip olur ancak arkadaşını kurtaramaz ve o ölür. Yaşadıkları olayın sonucunda her ne kadar David tam olarak bunu fark etmese de kanına lanet bulaşmıştır. Saldırının başrolünde yer alan bir kurt adamdır. Olayda o da ölmüştür. David’e bulaşan lanet de buradan gelir. Genç adam hastanededir ve rüyalarında kendini dört ayak üzerinde koşarak avlanırken görür; kan ter içinde uyanır. Başucunda bulduğu güzel hemşire Alex, kâbusun etkisini dindirebilecek tek kişidir. Ancak aşkın bile üstesinde gelemeyeceği bir alınyazısı vardır artık. Dolunayla birlikte kasıla kasıla ellerinin birer pençeye dönüşmesini, bedeninin hayvanlaşmasını dehşet içinde seyreder. Kıllarla kaplanan vücudu vahşi dürtülerle Londra geceleri içinde kendine av arar. Kurt adamlar tarafında öldürülenler, varlık ile yokluk arasında sıkışıp kalmaktadır. Yitirdiği arkadaşı da, kendisinin öldürdüğü zavallılar da, birer hortlak görünümünde karşısına çıkıp konuşurlar onunla.

9. The Innocents, 1961

Kraliçe Victoria İngilteresi’ndeyiz. Deneyimsiz dadı Bayan Giddens, bir papazın kızı olarak yetişmiş, deneyimsiz bir mürebbiyedir. Annesiz babasız kalmış iki kardeş Flora ve Miles’e bakmak için amcaları tarafından tutulur. Zamanla bu yeni yerleştiği evin sırlarını keşfetmeye başlar.

Çocukların eski dadıları Bayan Jessel, bir yıl önce intihar etmiştir ve ilişkisi olduğu uşağın da bu evde öldüğü ortaya çıkar. Bir süre sonra bu iki kişinin hayaletini görmeye başlayan Giddens, onların çocukları ele geçirip yeniden bir araya gelmeyi planladıklarını anladığında çocukları korumak ister. Fakat çocuklar, hayaletleri görmelerine rağmen bunu itiraf etmedikleri için Giddens’ın işi daha da zorlaşır. 

Henry James’in Yürek Burgusu (The Turn of the Screw) adlı romanından sinemaya uyarlanan The Innocents’ın senaryosunu yazar Truman Capote

ve Edgar Award beraber yazdılar. Film ayrıca En İyi İngiliz Filmi ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında Bafta Ödülü’nün sahibi oldu.

8. Ölülerin Şafağı, 1978

Bir devam filmi olan Ölülern Şafağı kaldığı yerden aynı heyecan ile devam ediyor. Özel polis Peter ve Roger, et yiyen zombiler tarafından ele geçirilen bir apartmanı temizledikten sonra yakındaki bir televizyon istasyonuna sığınırlar. Burada tanıştıkları iki televizyoncuyu da yanlarına alarak helikopterle binadan

kaçarak bir alışveriş merkezine ulaşırlar.

Erzak almak üzere kısa bir süre için uğradıkları alışveriş merkezinde hesapladıklarından daha fazla kalmaları gerekecektir, çünkü anlaşılmayan bir nedenle tüm zombiler bu binaya girmeye çalışmaktadır. Zombiler aracılığı ile tüketim toplumu eleştriliyor.

7. Jaws, 1975

Küçük bir tatil beldesi olan Amity Adası obur, beyaz bir köpekbalığı tarafından ziyaret edilmeye başlanır. Yaşanan birkaç ölüme rağmen belediye başkanının kârı ve turizmi önde tutan tavrı nedeniyle olay fazlaca su yüzüne çıkarılmaz. İlgililer, konuyu gizlemeye çalışıp konu hakkında konuşmaktan geri kalırlar. Plajın kapatılması başkan tarafından yasaklanır. Bir gün bir çocuk ölümü gerçekleştiğinde ise artık kamu bu köpekbalığını aramak ve bulmak için hazır kıta olacaktır. 

Steven Spielberg’in döneminin ‘eğlence’ sineması açısından en değerli yapıtlarından biri olarak kabul edilen filmi, üzerinden geçen zamanla doğru orantılı olarak bir klasiğe ve külte dönüşmüştü.

6. Gir Kanıma, 2008

Sürekli hor görülen bir ergenin kankası vasıtasıyla hayattan, kaderden ve berbat okul arkadaşlarından hesap sormasının hikayesi 'Gir Kanıma'. Son dönem korku sineması örneklerinden klişe kullanmaması ve bir hayli özgün içeriğe sahip olmasıyla öne çıkan 'Låt den rätte komma in', Stockholm'ün varoşlarında annesiyle birlikte yaşayan küçük Oskar'ın tuhaf hikayesini anlatıyor. 

Kahramanımız Oskar, sık sık da şehir dışında yaşayan babasını ziyarete gitmektedir. Arkadaşları tarafından çoğu zaman aşağılanan ve sürekli alay edilen bir çocuk olan Oskar öc alacağı günlerin hayalleriyle yaşamaktadır. Bir gece soluk benizli bir kızla tanışan Oskar, Eli adındaki bu 'değişik' kızla çok yakın arkadaş olur. Birlikte güzel zaman geçirseler de Eli'ın bir sırrı vardır. Bir vampir olan Eli, Oskar'la arasındaki arkadaşlığa bunu yansıtmasa da zamanla ikilinin başına büyük dertler açılır. Son dönem Kuzey Avrupa sinemasından çıkan en çarpıcı yapıtlardan biri olan 'Gir Kanıma', sanat sinemasıyla vampir filmleri janrının başarıyla harmanlandığı yapımlardan biri.

5. Şey, 1982

Kuzey kutbunun buz tutmuş topraklarında bir kurdun peşinden koşan Norveçli bilim insanları Amerikan Antartik araştırma üssüne kadar gelmişler fakat burada esrarengiz bir şekilde can vermişlerdir. Neler olduğunu anlayabilmek için dışarı çıkan Amerikan bilim adamları Norveç araştırma üssüne gidip esrarengiz olayı çözmeye karar verirler. Norveç bölgesine yaklaştıklarında buldukları şeyler esrarengiz ve tüyler ürpeticidir. Bir cesetle karşılan adamlar, bedeni otopsi için yanlarında getireceklerdir. Ancak bu ‘şey’ tahmin edilemez boyutlarda bir ürkütücülüğe sahiptir. 

John Campbell'ın kısa öyküsünden uyarlanan The Thing, hangi türe eline atsa üstün başarı elde eden usta yönetmen John Carpenter'ın, bilimkurgu ve gerilim türlerini harmanladığı, zamanla kültleşen filmidir.

4. Sapık, 1960

Türünün en önemli örneği olan Sapık, yönetmen Alfred Hitchcock’un başyapıtı olarak kabul edilir. Marion Crane’e patronuyla iş yapan zengin bir adam para emanet eder ve ardından Marion yola koyulur. Polisler Marion’un şüpheli davranışları üzerine peşine takılır. Ancak Marion’un peşine takılan sadece polisler değil, aynı zamanda tanıdıkları da Marion’un peşindedir. Sevgilisi ile buluşmayı planlayan Marion geceyi bir otelde geçirmeye karar verir. Otelden içeri girer girmez garip şeyler olduğunun farkın varan Marion uyumadan önce otel sahibi Norman Bates ile biraz sohbet eder. Norman ın kişiliğinde sorunlar olduğunu, annesine ve kuşlara karşı bir takıntısı olduğunu öğrenen Marion, odasına gidip duş almaya karar verir.

3. Yaratık, 1979

Tarihin en ünlü uzay gemisi Nostromo görevini tamamlamış bir şekilde Dünya’ya geri dönerken başka bir gezegenden bir yardım çağrısı alır. Çağrıyı karşılıksız bırakmayan gemi mürettebatı bu bilinmedik gezegene iniş yapar. Bu çağrının bir uyarı sinyali olduğunu geç fark eden ekip bilinmeyen bir yaşam formuyla karşılaştıklarında olağan dışı bir tecrübeye, ürkütücü bir maceraya atılırlar. 

Ridley Scott 1979 yılında Yaratık serisinin bu ilk filmini yarattığında sinema tarihini bambaşka bir deneyimle tanıştırmış, bilim kurgu türünün en önemli örneklerinden birine imza atmıştır. Yaratık serisi, ilk filmin ardından çeşitli yönetmenler tarafından devam ettirilse de, Ridley Scott imzalı bu film hem serisinin, hem de ait olduğu bilimkurgu türünün en önemli yapıtlarından biri olarak kabul görmüştür.

2. Cinnet, 1980

Stephen King’in aynı isimli romanından usta yönetmen Stanley Kubrick tarafından beyaz perdeye uyarlanan film; yazar Jack Torrance’ın, kış sezonunda kapalı olan Overlook Oteli’nin bakımını üstlenerek, ailesiyle birlikte otele taşınması sonrasında gelişen metafiziksel olayları konu alır. 

Jack’in doğaüstü sezgilere sahip olan küçük oğlu, zamanla otelin içerisinde yalnız olmadıklarını, geçmiş ve gelecekten gelen hayaletlerle birlikte yaşadıklarını görür ve ailesini buna inandırmaya çalışır. Aile bir kar fırtınası sebebiyle dağda konuşlanan bu otelde mahsur kaldığındaysa Jack doğaüstü varlıklar tarafından ele geçirilir ve yavaş yavaş aklını kaybetmeye başlar.

1. Şeytan, 1973

Yeni filminin çekimleri sırasında 12 yaşındaki kızı Regan'ın tuhaf eylemler sergilemeye başladığını fark eden aktris Chris MacNeil, kızını doktora götürür. Doktorlar beyninde geçici bir hasar olabileceğini söyleseler de bu vaka daha önce rastlanmamış türdendir. Bir seri tıbbi testten sonra küçük kızın hiçbir sorunu olmadığı ortaya çıkar. Ancak Regan'ın tuhaf halleri sona erecek gibi değildir. Küçük kız son derece şiddetli bir şekilde titremekte, garip sesler çıkarıp hiçbir anlamı olmayan hareketlerde bulunmaktadır. Bu ürkütücü durum karşısında çaresiz kalan Chris, kızını aynı zamanda psikiyatr olan Peder Merrin'e götürür. Peder, Regan'ın içine şeytan girdiğini tespit edecek, aile çaresizce bu durumdan kurtulmaya çalışacaktır. 

Korku-gerilim sinemasının en esaslı öncül filmlerinden biri olan 'Şeytan' William Peter Blatty'nin aynı isimli romanından uyarlanmıştır.

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
24.06.2018

O kadar saçma sapan bir liste ki "Ölü Ozanlar Derneği" filmi bile korku filmi sayılmış. :) Listede ki diğer filmlere gelince... Sinema üzerine akademik eğitim almış birisi olarak, böyle ucu açık bir türün top 100'ünün yapılmasını saçma buldum. Bu türün belli başlı devrimci filmleri var(Blair Witch, Caligari, The Exorcist gibi) , gerisi ise kopyala/yapıştır filmleri. Ayrıca The Shining gibi, sırf metaforları için belgeseli dahi çekilmiş, bir dehanın ürünü olan filmin; çoğunluğu üçüncü sınıf filmlerin doldurduğu bu listenin zirvesine yazılması da Kubrick'e hakaret olmuş. Psycho'ya girmiyorum bile.

24.06.2018

Ölü ozanlar derneği :):):) Editör keşke kopyala yapıştır yapmadan önce listeyi kontrol etseydin :):)

24.06.2018

pardon ama #81 ölü ozanlar derneği filmi korku filmi mi ? o film bir baş yapıt ve korku ile alakası yok

TÜM YORUMLARI OKU (18)