Kolay olanı seçmek istemiyorum; “sektör böyle” deyip geçmek istemiyorum. Çünkü bu sadece bir sektör problemi değil. Bu, insanın içindeki menfaat terazisinin ne kadar bozuk olduğuyla ilgili.
Birinin başına bir şey geldiğinde görmezden gelmek, yok saymak, “aman şimdi ararsam ne diyeceğim” deyip susmak…
Bu, korkunç bir profil.
Ve evet, tehlikeli bir profil.
Çünkü bugün hastalığında yanında olmayan, yarın kaybında da yanında olmaz.
Bugün ölümle burun burunayken sesini duymadığın biri, yarın mezar taşına da dokunmaz.
Şunu net söyleyeyim:
Bu ölümcül bir rahatsızlıktı. Bir adım sonrası ölüm olan bir yerde… Eğer orada yoksan, ne zaman olacaksın?
Kimseyi Hayatında Ayıp Olur Diye Tutma
Bu süreç bana çok net bir şey öğretti:
Hayatta en büyük ayıp, başkalarına değil, kendine yaptığındır.
Sırf ayıp olur diye hayatında tuttuğun insanlar;
Sırf yalnız kalmamak korkusuyla sırtında taşıdıkların;
Sırf geçmiş hatırına katlandıkların…
Bunların hepsi zamanla ruhsal bir yüke, bir tortuya dönüşüyor.
Ve insan o yükle hafifleyemez.
Kimseyi istemediğin hâlde omuzlarında taşıma.
Kimseyi senin hayatından daha değerli bir yere koyma.
Çünkü en değerli olan sensin. Senin hayatın. Senin sağlığın.
Dost Seçimi Hayat Seçimidir
Bu yüzden lütfen dostlarınızı dikkatle seçin.
Az olsun ama gerçek olsun.
Sessiz olsun ama sağlam olsun.
Menfaatte değil, zor zamanda yanınızda olsun.
Ve şunu unutmayın:
Yanınızda olmayanları suçlamak zorunda değilsiniz.
Sadece yerlerini doğru konumlandırın.
Hayat, kiminle yürüneceğini öğretecek kadar sert bir öğretmen.
Ama dersi alan için bir o kadar da özgürleştirici.
Ben bu dersi, ameliyat masasında aldım.
Umarım siz almak zorunda kalmazsınız.