Dünya Sefalet Endeksi'nde rakiplerini bir bir egale eden, enflasyonun rekor üstüne rekor kırdığı, ekonomiyle ilgisiz diğer endekslerde de diplerde yer bulan ülkemizde gündem yoğun. Yerli arabanın renk tonu, anayasa tartışmaları, parti ziyaretleri... Ancak o kadar yakıcı bir gerçek var ki ne kadar gündeme getirilmeye imtina gösterilse de bir şekilde sosyal medyada yayılıyor.
"Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk." Victor Hugo... Yardım etmemeliyiz. Ortadan kalkması için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Ekmekten, sudan vergi kesen/ödeyen bir milletiz. Benim aylık kazancımdan kesilen vergiler bu çocukların kursağından geçmedikten sonra neyleyeyim bu düzeni? Tez elden değişmeli!
Halk sadaka, makarna, kömür, TOGG, TOKİ istemiyor, halkın çoğunluğu kendi ekmeğini kendi kazanmak, kimseye minnet etmemek, kimseye borçlu ya da ezik kalmamak istiyor. Halk çalışıp, kazandığı para ile ailesini, kendini geçindirmek istiyor. 5, 6 maaş alanlar, ATM memurları, 3, 5 yıl çalışıp avanta emeklilik koparmak isteyen parazitler gibi değiller. Trafik sıkıştığında elinde balon, simit, su satmaya çalışan genç, sağlıklı erkekleri gördükçe içim yanıyor, dışım utanıyor. Hepsi bir fabrika, atölye, büro, işlikte olması gereken yaş ve durumda. Onları sadece ben mi görüyorum?
Aç kalarak dünyayı yöneteceğini zanneden kaderci bunak sürüsü ve bu şeylere arka çıkmak için fırsat kollayan hümanist ve apolitik tuzu kuruları adam etmek gerekiyor önce. Yoksa devran dönse bile döndüğü ile kalır. Hoşgörü paradoksunun numunelik bir örneğiyiz şu an.