Güzelliği takdir etmek için binlerce lira harcamak, sırada beklemek ya da o şeyin herkes tarafından talep edildiğini bilmemiz şart mı? Bu hikayeden sonra etrafımızı algılama biçimimiz kökten değişti.
Güzelliği takdir etmek için binlerce lira harcamak, sırada beklemek ya da o şeyin herkes tarafından talep edildiğini bilmemiz şart mı? Bu hikayeden sonra etrafımızı algılama biçimimiz kökten değişti.
Sadece şaşırmakla da kalmayacaksınız, bakmakla görme arasındaki farkı, bir şeyi 'önemli' olarak görme kriterlerinizi sorgulayacaksınız.
Biz bu olayı dinledikten sonra sorguladık.
Sabah herkesin işe gittiği saatlerde şapkasını takmış, sıradan görünüşlü biridir. Tam 45 dakika boyunca J. S. Bach'ın 6 enfes eserini çalar.
O esnada yanından geçen kişilerin sayısı 1000'den fazladır.
Birkaç dakika içinde bir adam müzisyeni fark edip yavaşlar ancak belli ki bir yere yetişecektir, hızlıca oradan uzaklaşır. Mesaiye gecikmeyi istemiyor ya da sıradaki treni kaçırdığında bir sonraki trenle havalimanına yetişmesi imkansızdır, kim bilir?
Çalmaya başladığında bir kadın bir dolarlık bahşiş vermiş, hızlıca yoluna devam etmiştir. Dinlemek için duraklayanlar, duvara yaslananlar olmuş ancak hepsi saatine bakıp bir yere yetişecekleri belli bir hızda oradan ayrılmıştır.
Birçok çocuk benzer kaderi paylaşır, kemancıyı izlemek için durdukları anda anne ve babaları onları kendi koşturmacalarına dahil eder.
Kemancı 45 dakikalık performansının sonunda 20 kişinin ona bahşiş verdiğini görür. Toplamda 6 kişi durup onu dinlemiş, 32 dolar da bahşiş toplamıştır.
Kimse de onu tanımaz, çünkü hem görüntüsü hem de çaldığı yer itibariyle insanların ilgisini çekmeyi başaramamıştır. Peki, kimdir bu kemancı?
Gösterisi bitip de etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse farketmez bile. Kimse alkışlamaz ya da tanımaz.
Çaldığı eserlere şahit olmak için insanlar birkaç gün önce 100 dolar vermiş, biletleri kapış kapış satılmıştı. Ancak herkesin acelesi olduğu bir günde, sıradan biri gibi çalmaya başladığında kimse onu tanıyamamıştı.
Güzelliği takdir etmek için ona binlerce lira vermemiz, sırada beklememiz ya da o şeyin herkes tarafından talep edildiğini bilmemiz şart mı? Belki oradan geçen 1000 kişinin yarısının acelesi vardı, diğer yarısının neden ilgisini çekmemişti?
Ambalaj olmadan sanatın tadına varamayacak kadar körleştik mi?
Malca bir deney sonuçta acelem varken kimseyi gözüm görmez orada ilgi beklemiş budala
Metro gibi yerlerde müziğin sesi uzaktan duyulur. Dinleyerek çıkışa, müzisyenlerin olduğu kısma doğru yürürsünüz. Müzisyenin önünde bekleme yapılmaz. Eğer istersen bahşiş tarzında gönlünden ne koparsa enstrumanın kutusuna atarsın ve devam edersin. Bu sanırım 6-7 yıllık bir olay. Sosyal deney mi, tartışılır.
Kimsenin yozlaştığı falan yok. İnsanlar konsere bir gösteri için gidiyorlar, atmosfer için gidiyorlar. O gösteriyi, atmosferi sunmazsan, işini eksik hatta kötü yaparsan ilgi de az olur hali ile. Konser bir tek ses vadetse kulaklıkla dinlemekten bir farkı kalmaz ve kimse de gitmez. Zaten ortalama bir insan da istediğin kadar pahalı enstrüman al aradaki farklı anlayamaz. Ya da çok amatör biri çalmadıkça profesyonel ile amatörün farkını anlayamaz. Ortalama bir insan için çok az fark vardır arada. Hatta benim için önemsiz bir fark. Vakit geçirmek için değil, başka bir yere gitmek için gittiğin bir yerde, gürültülü ve kötü bir akustiğe sahip bir ortamda, görsel bir estetik sunulmayan... bir gösteriye ilgi duyulmaması en normal şeylerden biri. Ben koluma pahalı bir saat takıp gezsem insanların çoğu aradan bir saatle olan farkını anlayamaz. Zaten dikkat de etmezler. Bu o insanları kötü yapmaz.