Bugün tarih sayfalarından etkileyici bir yaşam öyküsüyle karşınızdayız. Kendi ülkesinde bir prens olan, köleliğe mahkum edilen ve en sonunda yeniden özgürlüğüne kavuşan Abdulrahman Sori'nin hikayesi. Gelin anlatalım...
Bugün tarih sayfalarından etkileyici bir yaşam öyküsüyle karşınızdayız. Kendi ülkesinde bir prens olan, köleliğe mahkum edilen ve en sonunda yeniden özgürlüğüne kavuşan Abdulrahman Sori'nin hikayesi. Gelin anlatalım...
1788'de esir alındığında toplamda beş dil konuşabiliyordu ve hem siyaset hem de İslam alanında eğitimliydi.
Köle alınan 12,5 milyon Afrikalıdan sadece biriydi. Evinden koparıldıktan sonra memleketini bir daha asla görmedi.
Burada hayatının 40 yılını kontrolü altında tutacak adamla, çiftçi Thomas Foster'la tanıştı.
Foster'a kendisini serbest bırakması için yalvarsa ve bir prens olduğunu söylese de hiçbir şey fayda etmedi. Üstüne artık çiftlikteki herkes kendisiyle dalga geçmek için ona 'Prens' şeklinde hitap ediyordu.
Uzun bir süre de kaçmaya devam etti. Ta ki bir gün kendi isteğiyle çiftliğe dönene dek!
Artık kendini bir prens olarak görmüyordu. Onun yerine pamuk yetiştiriciliği konusundaki bilgilerini konuşturarak Foster'ın zamanla civardaki en büyük pamuk yetiştiricilerinden biri olmasını sağladı.
Sori kendisine tanınan özgürlüklerle evlenip dokuz çocuk sahibi oldu.
Sori'yi sebze satarken tanıyan bu kişi, gemisi önceden Sori'nin krallığında kaza geçirmiş John Cox idi.
Krallık onu misafir ederek iyileşmesine yardımcı olmuştu. Sori'yi gördüğünde ona ve halkına olan borcunu Sori'yi özgürlüğüne kavuşturarak ödemek istedi.
Cox'ın ölümünden yıllar sonra ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Henry Clay, Foster ile görüşerek Sori'yi 22 Şubat 1828'te özgürlüğüne kavuşturdu.
Foster bunu iki şartla kabul etti: Kendisine tazminat ödenecekti ve Sori ülkesine dönecek, böylelikle ABD'de özgür biri olamayacaktı.
Amerika Sağırlar Okulu'nun kurucularından Thomas H. Gallaudet, Sori'nin vatanına dönmesini Hristiyanlığı Afrika'da yazmak için bir fırsat olarak görerek İncil'den kısımları Arapça not düşüp halkına iletmesini istedi. Sori bunun yerine Kuran'ın ilk bölümünü Arapça yazarak Gallaudet'i kandırdı.
Eşini ve çocuklarını özgürlüklerine kavuşturmak için bağış topladıysa da sadece eşini özgür kılabildi.
Eşiyle 1829'da Monrovia'ya vardılar. Çocuklarına kavuşabilme konusunda umutlulardı, ancak Sori bundan dört ay sonra şiddetli bir ateşe yakalanarak 67 yaşında, Liberya'da hayatını kaybetti.
herkesin derdi çocuklarını özgür kılabilmek. insanı doğarken köleleştiren bir toplumda özgürlük ancak ölünce kazanılabiliyor. maalesef.