Kolaysa Yüzleşin: Dünyayı Saran Kötülüğün Nedenini Sorguluyoruz Ama Hepimiz Kötü Olmaya Mecburuz!

Kimse kötü olduğunu kabullenemiyor ama dünya kötülükle dolu, aslında kötülük bizim kaderimiz mi?

Kötülük problemini açıklarken şu kaynaktan, burada yer alan makaleden ve bu çalışmadan faydalandık.

Huzur ve barış içinde yaşamak varken neden kötülük var?

Asla yanıt bulamadığımız bir soru bu. Her şeyin başarılı iletişim manevralarıyla çözülebileceğini biliyoruz, söz bize düştüğünde herkese iyilik önerilerinde bulunuyoruz ama kendi başımızdan geçen olaylarda kötücül yanımızı dizginleyemiyoruz. Çoğunlukla da bunun kötülük olduğunun farkında bile değiliz.

Mevzuyu kişiler ve olaylardan soyutlayıp kötülük kavramına biraz odaklanırsak durum daha da karmaşık hale geliyor.

Yani biz kötülük içinde bulunuyoruz ama kötülük neden var? Teolojik bir problem olarak da görebiliriz bu soruyu. Milyarlarca insanın kabul ettiği birçok inanca göre  mükemmel bir yaratıcı varsa, bu yaratıcı yarattığı dünyada kötülüğün varlığına nasıl izin verir? Bu soru öyle kuralları yıkan, kafa karıştıran bir soru da değil.

İki basit açıklama var. İlk özgür iradenin kötülüğü yarattığı, ikincisi bunların yaşadığımız evrendeki sınavlardan biri olduğu. İkisi de mantıklı tezler ama asıl soru halen çözümlenmiş değli.

Felsefe tarihinde kötülük problemi hayli geniş bir alana sahip, bu sorunun peşinden karanlık patikalara onlarca filozof gitmiş.

Aziz Augustinus da onlardan biri ve tartışmaya bakış açısı bugün zihinleri aydınlatacak kadar berrak. Kendisi kötülüğü tartışırken 'Madem yaratıcı var o halde neden kötülük var' gibi soruların konuyu anlamayı zorlaştırdığını düşünüyor. Yani Tanrı iyilikleri mükafatlandırırken kötülükleri cezalandırır, o kötülükleri yaratmaz fakat özgür irade vererek sorumluluğu bizlere bırakır.

Kötülüğün varlığı halen ortadaki soru, ona da bir açıklama getirir.

Kötülük iyiliğin var olmadığı durumda ortaya çıkar yani sürekli yanıbaşımızdadır.

Ama onu hissedebilmek imkan dahilinde değildir çünkü sesin olmadığı durumdaki sessizliği duyamıyorsak yani algımız yok oluyorsa kötülük de ölçüp tartabileceğimiz bir varlık değlidir. 

Var olmayan bir şeyin kaynağını nasıl bulacağız? En iyi ihtimalle 'varlık' adını verdiğimiz şeyde bulunan iyiliğin izini sürebilir ve onun kaybolduğu anların peşine düşebiliriz. Bunu da iyilikten uzaklaşıldığı anlarda deneyimleriz.

Ayrıca kötülük için dünyaya, insanlara yahut olaylara duyduğumuz nefret bir ölçü değil.

İnsanın peşinde olduğu hedefler onun iyi ya da kötü olmasını belirler. Şayet evrensel değerler yerine geçici heveslerin yoluna kapıldıysak kötülük için gerekli zemin hazırdır. Burada 'öteki dünya' için çabalamaktan bahsedilmediğini belirtelim, tartışmanın çözüme ulaştığı nokta da zaten bunu anlamak.

Kötülüğe geçiş yolunu anladık ama hiçbirimiz kötü olmayı öğrenmiyorsak kötülükten kaçınmayı öğrenebilir miyiz?

Öğrenme özünde iyi bir davranış kalıbı olduğu için kötülüğün onun içerisine sığmasına imkan yoktur. Bu yüzden ancak iyiliği öğrenebilir ve kötülüğe çıkan yollarda kendimizi koruyabiliriz.

Tüm önlemleri alsak da kötülük denen şeyden kaçabilmemizin imkanı yok. Niye mi?

Çünkü kötülük iyi olan şeylerin içerisinde de gizlenmiş durumda. Arzuyu ve cinselliği düşünelim, 'aldatma' dediğimiz şeyle 'bağlılık' arasındaki tek fark ilişkilerimizdeki kodlar. Aldatan kişi de eşine bağlı olan kişi de aynı davranışlarda bulunuyor ama isimlendirmeler değişiyor. İyilik ve kötülük arasındaki bağlantı da bunun aynısı, iyilikler her zaman kötülüğün rayına sapabilir çünkü onlarla ince sınırlarla ayrılırlar.

Kötülük her zaman yanımızdaysa ondan nasıl korunacağız?

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
YORUMLAR
24.11.2019

Size başlığa resmini koyduğunuz Lord Voldemort'un bir sözü ile açıklama yapayım "İyi veya kötü diye bir şey yoktur, yalnızca güç vardır" kötü dediğiniz şey aşırı göreceli bir kavram. İnsanların iyi-kötü dediği şeyler tamamen çıkarları ile ilgili. Örneğin tuvalete domestos döküp oradaki bakterileri öldürdüğünüzde veya evinizin içerisinde gezen bir karafatmayı ezdiğinizde hiç vicdan azabı yaşamazsınız, hatta gülersiniz. Şayet bir Tanrı varsa, insanoğlu onun için kesinlikle tuvaletteki bir mikroptan farksızdır. "Eğer Tanrı varsa neden insanların ölmesine izin veriyor" lafı en çok güldüğüm şey. Arkadaşım, yaşamının değere sahip olduğunu söyleyen kim? O yaşama bu değeri yükleyen sensin. Olası bir Tanrı'nın gözünde insanlık, kıç kadar bir gezegende sürünen ilkel canlılardan ibarettir. Kanalizasyon farelerinin yaşamı ne kadar değerli ise, Tanrısal bir bakış açısı ile insanın yaşamı da öyledir.

24.11.2019

Dünya koşulları ile bakıldığında eline neredeyse Tanrısal bir güç geçirmiş olan Cengiz Han, Büyük İskender, Fatih Sultan Mehmet, Adolf Hitler gibi kişilerde tüm eylemlerini bu bakış açısı ile hayata geçirmiştir. Cengiz Han, sizce bir an için olsun bile durup "ya ben dünyayı ele geçireceğim ama çok insan ölecek böyle" demişmidir? Şimdi Hitler dünyanın en kötü insanlarından birisi değil mi? milyonlarca insanı öldürdü, savaş çıkardı vs. vs. Ancak ona göre ve onu destekleyenlere göre çok "iyi" birisi, nitekim tüm bu yaptıkları onun tarafının çıkarlarına hizmet ediyordu. Şayet Hitler savaşı kazanıp tüm dünyayı ele geçirseydi, bugün siz onu bir katil ve şeytan olarak değil, dünyayı Yahudi zorbalığından kurtarmış olan bir kahraman olarak anıyor olurdunuz. Türkler, Japonlar, İtalyanlar, gibi Nazilerin sevdiği ve koruduğu halklar onu kahraman, Zenciler, Araplar, ve Yahudiler gibi ağzına sıçtığı halklar da canavar olarak anacaktı. Dediğim gibi tüm iyi-kötü olayı güç ve çıkar ilişkisi ile ilgili.

24.11.2019

sırf bu konu üzerinde düşünmeye ittiği için bile onedioda son dönemde gördüğüm en iyi içerik diyebilirim. Beğenmeyen kötüdür :)

24.11.2019

Böyle sohbet, tartışma tadında bir içerik olması ve buna yorum yaparak insanların kendi düşünce ve fikirlerini de açıklaması çok hoşuma gitti. Hem eğlenceli hem öğretici hem de düşündürücü olduğunu düşünüyorum. Umarım hem bu konunun devamı niteliğinde hem de farklı konular kapsamında daha fazla benzer içerikler gelir.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ