Koku.
İnsanı rezil de, vezir de edebilen bir salgı.
Algılayış biçimine göre insanı deli de, mutlu da edebilen şey.
Algılamak içinse burun ve beyin gerekli tabii.
İşte koku ile alakalı okudukça şaşırıp kalacağınız birbirinden ilginç bilgiler!
Koku.
İnsanı rezil de, vezir de edebilen bir salgı.
Algılayış biçimine göre insanı deli de, mutlu da edebilen şey.
Algılamak içinse burun ve beyin gerekli tabii.
İşte koku ile alakalı okudukça şaşırıp kalacağınız birbirinden ilginç bilgiler!
Koku, ölmekte olan insanı en son terk eden duyudur; görme, duyma ve hatta dokunma gittikten sonra, ölmek üzere olanlar koku duyularına tutunurlar.
Koku duyusunu incelediğimizde, algımıza yönelik ve Cicero’yu mahcup etmeyen böyle bir acı gerçekle karşılaşıyoruz. 20 ila 35 yaş arası zirvede olan koku algımız, 35’ten sonra yavaş yavaş azalmaya başlıyor. 65 yaşından sonra da, istisnalar hariç, pek de öyle keskin bir burnumuz kalmıyor.
Bazı bilim insanları, daha keskin ve genel tanımlar koyup, bütün kokuların başlangıçta nötr olduğunu ve bizim bunları olumlu veya olumsuz diye sınıflamamızın, o kokuları ilk duyduğumuzdaki ruh halimize bağlı geliştiğini söylüyorlar.
Parfümlerin her kadında farklı koktuğu düşüncesi, 1950’lerdeki bir parfüm reklam kampanyasının temel fikriydi. Ancak, kadınların bu fikre inanmaya dünden hazır oldukları görülünce, kampanya sonrasında da bu inanışı düzeltmek için pek de bir çaba harcandığını söyleyemeyiz.
Hintlilerin, yedikleri köri içeren yemekler nedeniyle belirgin bir kokuları var. Bizler gibi daha doğuda yer alanların da fazla miktarda koyun eti tüketmekten, koyun etiyle beslenmeyen başkalarına farklı ve belirgin bir koku verdiğimiz de bir başka gerçek.
Koku, en eski anılar için bir kanaldır.
Koku, insanı keyiflendirir, hayal gücünü körükler, düşünceleri biçimlendiririr, davranışı değiştirir.
Kokunun hafızada, öğrenmede, beyin fonksiyonlarının çalışmasında hızlandırıcı bir etkisi vardır.
Beyne bilgi ulaştırmada gözden sonraki en hızlı duyu koku duyusudur. Ayrıca koku bilgiyi tazeler, hatıraları güne taşır ve onları yeniden yaşatır.
Durağan bir yaşam tarzı içinde günde yaklaşık 18.000 kere, biraz hareketliysek de 23.000 kere nefes alıyoruz. Bu nefes almalarda çok çeşitli koku kaynaklarından moleküller burnumuza giriyor.
Vücut kokumuz ve özellikle genital bölgelerin kokusu, aynı zamanda cinsel davet mesajları da gönderebiliyor.
Biz farkında olmadan, koku duyumuz sayesinde, eş olarak bize uyumlu ama bizden farklı bağışıklık sistemine sahip eşler seçiyoruz ki bizden sonraki nesil bu uyum ve farktan nasiplenerek daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olsun.
Güvercin, kuşlar aleminin sayılı sıkı koklayıcılarından biri. Hatta bu konuda çok fazla bilimsel kanıt olmamasına rağmen bazı bilim insanları, hipotez boyutunda da olsa, güvercinlerin çevrelerinin kokusal bir haritasını çıkarıp buna göre davranış biçimi geliştirdiklerini öne sürüyor.
İnsanlarda koku alma yetisi çok azalmış olmakla birlikte, koku hafızası hala en güçlü duysal hafızadır.
Sadece antik kültürler veya uzak coğrafyalarda değil, bize daha yakın zaman ve kültürlerde de vücut kokusu ile cinsel çekim arasında kuvvetli bir bağ kurulmuş. Söylentiye göre, Shakespeare dönemi İngiltere’sinde, sıkça rastlanan bir davranış biçimi, bir hanımın soyulmuş bir elma dilimini koltuk altına yerleştirerek bir süre dolaşması (bir diğer söylentiye göre dans etmesi), daha sonrasında ise vücut kokusunu emen bu elma dilimini sevgilisine veya aşığına vererek, ona olan arzu ve ihtirasını bu yolla ifade etmesiymiş. Unutmadan söyleyeyim, kokulandırılmış bu elmaya da aşk elması denilirmiş.
okumayı sevenlere " Koku - Patrick Süskind " tavsiye olunur
İzlemeyi sevenlere; Perfume :The story of Murderer.
Sonuncusu çok ilginçmiş. Koltuk altı kokusu nasıl bir ifade yolu ola ki? :D