Koca Bir Yalan! Plastik Cerrahi ve Kozmetik Sektörünün Yönlendirdiği Güzellik Algısı ve Düşündürdükleri

Hanımlar!

Ne iş yaparsak yapalım, hangi yaşta ya da ekonomik sınıfta olursak olalım; bize görüntümüz ve güzelliğimiz üzerinden değer biçen bu sistemde akıl sağlığımızı korumak adına bazı şeyleri tekrar tekrar hatırlamamızda fayda var.

Evet, konumuz yine beden olumlama, öz sevgi gibi şu aralar bayağı popüler olan ve zaten bizim de daha önce yazıp çizdiğimiz meseleler... Ama tek bir farkla! 

Bir noktada 'beden olumlama' akımında dahi konunun esas noktasını kaçırdık, ana fikri anlamadık ve yapay bir öz güvenle kozmetik markalarına para döker hale geldik. Yepyeni bir sektör oluşturduk; güzellik standartlarını paramparça etmek yerine, sadece yönünü değiştirdik sanki! İşte bu yüzden bu 'güzellik' meselesini bu sefer daha derinden ve net bir şekilde ele alalım dedik.

Sabah uyandığımızda başlıyor her şey...

Yüzümüzün erken yaşlanmaması için yüzüstü yatmamamız gerektiğine dair bir bilgi dahi zihnimizde yer etmiş. Bilincimiz kapalıyken dahi bir şekilde 'görev' belletilen güzelliğimizi/gençliğimizi korumamız yönünde iyi niyetli tavsiyelere televizyon programlarında, kadın dergilerinde ve İnternet'te bolca maruz kalıyoruz. Çocukluğumuz zaten esas kızın çoook güzel ve genç- bu yüzden de değerli olduğu Yeşilçam filmleriyle, Disney çizgi filmleriyle dolu. Bu şartlanmışlıkları kırmak elbette kolay değil.

O yüzden, sabah yüzümüzü yıkamak için banyo aynasına baktığımızda 'asla bu şekilde dışarı çıkamam' düşüncesi, sizin güçsüzlüğünüz ya da öz güvensizliğiniz değil, önce bu konuda anlaşalım. Yüzyılların dayattığı zihniyeti, kendi kafanızda çat diye yıkabilmek kolay iş değil.

Bir erkek yüzünü yıkayıp, hızlıca evden giyinip işe koyulurken; biz hazırlanıyoruz, süsleniyoruz, kısacası hayata geç kalıyoruz ve vakit kaybediyoruz.

Makyaj ve süslenme aşamasını eziyet gibi görenler de var; eğlenceli bulanlar da... Mesele, çizgiyi nerede çizdiğimiz!

Elbette süslenmek pek çok insan için harika olabilir; sonuçta tuval kullanmadan resim yapmak gibi bir şey! Renkli boyalar, güzel kokular... Daha ne olsun?!

Ama maalesef ki toplum standart belirliyor; buna makyajın ve süsün ne kadarının makul olup iş yerinde ya da sokakta saygı uyandıracağı önemli. Hiç makyaj yapmazsanız, sosyal hayatta 'bakımsız, çaba göstermeyen, tembel, profesyonellikten uzak' biri gibi bir ön yargı yaratabilir, fazla yaparsanız da 'ilgi çekmeye çalışan, vasıfsızlığını görüntüsüyle örtme çabasında, yüzeysel, salak ve yine profesyonellikten uzak' olarak görülebilirsiniz.

Çizgiyi nerede çekiyoruz? Çizgiyi, biz çekmiyoruz. Maalesef ki mesele işte tam burada başlıyor. 

Çizgiyi, bize kendimizi yetersiz hissettirerek bir şeyler satmak isteyen dünya çekiyor. Biz de (kadın - erkek, hepimiz) bu oyuna dahil oluyoruz.

Makyaj çantalarımız annelerimizin zamanında kullandıklarının neredeyse üç katı!

Annemin sadece özel günlerde kullandığı bir pudrası vardı. Rimel, göz kalemi ve ruj mükemmel bir makyaj için fazlasıyla yeterliydi.

Benim ise çantamda highlighter'dan kapatıcıya, kontür için farklı tonlarda pudralardan fondötene, allığa ve bronzer'a kadar sadece cilt için onlarca makyaj malzemem var. Neden? Çünkü sektör bana bunları satmak istiyor. Çünkü bunları kullanmazsan, sana dış dünyada yer yok.

Estetik operasyonlar artık çok ucuz ve çok yaygın!

Dudağını ha mat ruj ile kalın göstermişsin, ha birkaç iğne ile... Ne farkı var?!

Ama bir noktada kemiklerimizi törpületmek adına hayati risk dahi alıp ameliyat masasına yatıyorsak; bunu sadece 'Bir kadın kendini nasıl iyi hissediyorsa onu yapmalı!' diyerek kestirip atmak biraz yetersiz sanki...

Önce kendimize şunu sormalıyız: 'Neden kendimi daha küçük bir burunla iyi hissedeceğim? Neden iyi hissetmek için illa güzel olmaya ihtiyacım var? Güzel olmak zorunda mıyım? Güzellik ne ki?!'

Onlarca estetik operasyon geçirmiş halinizle, güzelliğinizi Victoria's Secret seviyesinde tescillemiş olsanız bile fotoğraflarınıza photoshop yapmak isteyeceksiniz.

Bella Hadid gibi...

Koskoca bir sultanın biricik aşkını canlandırabilecek kadar dünya güzeli biri olsanız bile, bu size yetmeyecek.

Meryem Uzerli gibi mükemmel suratınızla oynamaya devam edeceksiniz.

Atletik vücuduna gıpta ile bakılan ve "Ebru Şallı gibi zayıf" deyimi bile kullanılan bir pilatesçi olsanız bile fotoğraflarınızı zayıflatacaksınız.

Bu böyle...

Çünkü tüm bu mükemmel gülüşlerin arkasında dünyanın bindirdiği yetersizlik, güvensizlik duygusu var.

Ve sizin güzellik borçlu olduğunuzu düşünen dünya, onu sunduğunuz takdirde dahi memnun olmayacak!

Doğal olanını isteyecek!

Sizden sanki bir şişme bebek, bir araba, satın alınabilen bir malmışsınız gibi 'hortumla yıkamak'tan bahsedecekler.

Kısacası dostlar; biz bu oyunu kuralına göre oynasak da asla kazanamayacağız. 

O yüzden önce bir derin nefes alalım. Anlamaya çalışalım ve bedenlerimizi biraz rahat bırakalım!

Güzellik nedir ki?

Bereket ve güzellik sembolü Tanrıça figürlerine baktığımızda, 'ne kadar dolgun, o kadar iyi' meselesini görüyoruz. Zira o dönemlerde dolgun demek, iyi beslenmiş, sağlıklı demek! Süt dolu memeler, bebekleri sağlıklı bir şekilde doğurabilecek kadar geniş kalçalar demek.

Zaman ilerledikçe de; daha kolay kontrol altına alınabilen, olabildiğine genç, beyaz, kırılgan bedenleri 'güzel' olarak görmüşler.

Şimdilerde kocaman göstermek istediğimiz dudaklarımız, 20'lerde ince görünmesi için azıcık boyanırmış.

Kaşlar da yukarı değil, aşağı doğru... İncecik!

"Zayıf olursanız erkekler size bakmaz, kilo aldırıcı ilaç alın!" reklamları yapılırmış...

Tıpkı şimdilerde Instagram'da karşımıza çıkan kilo verdirici haplar gibi!

Şu fotoğraflarla bu dönemde dünya yıldızı olmayı bir kenara bırakalım... Böyle fotoğraflarımızı Instagram'a koymaya çekiniriz!

'Ay basenlerim kocaman çıkmış! Sil sil sil!!!'

Hadi kilo meselesini beden olumlama ile aşmaya başladık. Ama gerisi?!

Delicesine makyaj yapmak hala 'öz sevgi' dahilinde görülüyor. Neden? Çünkü bunca markanın satış yapması lazım!

'Kimse için zayıflamak zorunda değilsin! Ama şu ruju mutlaka dene, dudakların iki katı görünsün!' İroni değil de nedir?

Daima baskın kültürün belirlediği güzellik standartları adına, kökenimize dahi ihanet mi edeceğiz?

Asyalılar gözlerini büyütmeye çalışsın, Hintliler ten renklerini aydınlatmaya, Orta Doğulular da burun ameliyatı...

Güzellik, ahlak ve adalet; daima baskın kültür tarafından belirlenir. Son yüzyıllarda da bunun Batı olduğunu düşünürsek... Sanki biraz beynimizle oynamışlar ve bize asıl güzelliğin kendileri gibi olmak şartıyla gerçekleşebileceğine inandırmış olabilirler mi?

Birkaç cesur kadın, güzelliğin koskoca bir illüzyon olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.

Güzellik, sağlıktır.

Asıl önemlisi... Milyonlarca çok ama çok güzel kız var! Instagram, Tumblr onlarla dolu... Peki isimlerini bilen var mı?

Kimliğimiz, ismimizdir, a dostlar.

Kendini sevmek de, 'bakılacak ve beğenilecek güzel bir görüntü' olmaktan fazlası, şüphesiz...

Bir durup düşünmek lazım; Estetik ameliyatlar, kuaför masrafı, her ay kozmetik alışverişine dökülen paralar...

İsmimizi, sıfatlarımızı, hayatta asıl yapmak istediklerimizi gerçekleştirmek yolunda harcansalar daha iyi olmaz mı?

On bin liralık bir burun ameliyatı, istediğiniz bir kursu almanıza ya da harika bir yurt dışı seyahatine denk...

Şu dünyadaki herkes gibi biz de uyum sağlamak, sevilmek istiyoruz. Ama önce kendimizi sevmemiz lazım, şüphesiz!

Bunu da o bedenimizi olduğundan farklı göstererek, hırpalayarak, bayıltıp ameliyat masasına yatırarak değil de; gerçek arzularına, gelişimine, hedeflerine odaklayarak yapabiliriz sanki...

Ne dersiniz? Yorumlarda buluşalım!

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
01.12.2020

Şu zamana kadar kullandığım yüz sabunu ve BB-CC'den yola çıkarak şunları söylemek istiyorum: Bir kozmetik ürünü ne kadar cildimizi temizlese veya güzel gözüktürse de aslında bir o kadar bizi kendisine muhtaç bırakıyor. Beyaza yakın esmerimdir ancak yaz zamanı -hele okul varken- kararıyordu yüzüm. Ben de BB -daha sonra- CC kullanmaya karar verdim renk tonumu eşitlesin diye. Bir buçuk yıl aralıksız kullandım neredeyse. Ne kadar ''bitkisel'' yazsa da yine de anlımda hafif sivilcelenmelerim oldu. Onu kullanmayınca kendimi kapkara falan hissediyordum. En sonunda yüzümün normal olduğunu ve saçmaladığımın farkına vardım. Sonra bir baktım ha sürmüşüm ha sürmemişim. Yüzüm hala aynı. Aynı şey yüz sabunları için de geçerli. Teniniz temizse ve bariz bir kusur yoksa asla kullanmayın.

Güzel bir noktaya değinmişsiniz. İşin içinden biri olarak diyebilirim ki kozmetik ürünlerin çoğu hiçbir işe yaramıyor yalnız belli başlı firmaların bazı ürünleri hariç. Onlar da zaten gençler kullansın diye değil yaşlanma belirtileri geciksin diye kullanılan preparatlar.

Pasif Kullanıcı
01.12.2020

Birbirinizi en çok yine siz gömüyosunuz kızlar inkâr etmeyin! Estetik yaptırmış olsa, doğal değil, şişme bebek diye, yaptırmamış olsa her haline binbir türlü kusur bulup dalga geçiyosunuz. Sebebi de kıskançlığınız.

01.12.2020

valla doğru. Kendi kısır döngülerinde hem şikayet edip hem de şikayet ettikleri olguları yaratıp daha da büyütüyorlar. Yıllar içinde milletin güzellik algısı hokka burun, 0 selülit vs. gibi abuk subuk şartlara kaydı ama bu tam bir gerizekalılk. Güzellik oransal bir olgu. Olmadık surata hokka burunu koyunca daha güzel olmuyorsun. Benim bile çevremde var, burnu hokka yaptırıp çirkinleşen, özgünlüğünü kaybedenler... Güzellik, estetik önemli ama günümüzde her 3 estetikten 1'i daha estetik bir görünüş sağlamaktan uzak.

Zayıf olmanın toplum sebepli sağlıksız bir durum olduğu kadar obezite de endüstri kaynaklı sağlıksız bir durum. Yükselen trendlerin ve sjw saçmalığının her yeri yağ tulumlarıyla doldurmasından korkuyorum açıkçası :D

TÜM YORUMLARI OKU (16)