Bir Varoluş Şekli Olarak Sosyal Medya

Ağaçların birbirini tehlikelere karşı uyarabildiğini biliyor muydunuz? Birbirine sık yetişen ağaçlardan biri bir parazit sebebiyle hastalanır ya da bir böcek istilasıyla karşılaşırsa, yapraklarından koku ya da ses frekansı salarak yanındaki ağaca sinyal veriyor. Aynı zamanda kökleriyle insan beyin hücreleri gibi sinyal gönderebiliyorlar. Durumu fark eden ağaç ne yapıyor dersiniz? Yaprakları üzerinde salgıladığı bazı zehirli maddelerle böcekleri uzak tutuyor ya da yine bir koku yayarak yaban arılarını parazit temizlemeye çağırıyor. Ne enteresan değil mi? Peki ya biz insanlar? Nereden ve nasıl öğrendiğimiz belli olmayan 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.' tavrımıza devam mı edeceğiz?

Doğada her şey bir kural ve sisteme bağlı. Bunu sadece insanoğlu bozuyor.

Bizim dostumuzu kollama biçimimiz onun nasıl olduğunu sormaktır. Bir sıkıntısını ortadan kaldırmasına yardım etmek, elimizden bir şey gelmiyorsa sabrı tavsiye etmek, hiç olmadı sadece onu dinlemektir. Şimdilerde mesaj bile atmaya üşeniyoruz. Nasıl olsa sosyal medyadan takip ediyoruz birbirimizi, bir şeyler paylaşıyorsa derdi yoktur diye düşünüyoruz. Halbuki ellerimize yapışan şu telefonlar yalnızlığın en büyük göstergesi. Bir insan sosyal medyada var oluyorsa kendi hayatında kaçtığı bir şeyleri vardır. Hiç böyle düşünmüş müydünüz?

Bizler işin kolayına kaçıyor ve görüş alanımıza çok fazla insan girdiği için özel olanları seçme eyleminde bulunmuyoruz bile. Bu maruz kalma durumu aslında biz istemeden bizim sistemlerimizi bozuyor. Black Mirror kafasında konuşmayacağım ama evet halimiz budur ve geleceğin teknolojisinin insanoğlu üzerindeki etkilerini hepimiz yaşayarak görüyoruz. 

Hasta olduğunda serumla fotoğraf atmazsa arkadaşları aramayacak diye korkuyor insanlar mesela. Doğum gününü hikâyesinde paylaşmasa hatırlamıyor insanlar birbirinin özel günlerini. Sadece fotoğraf odaklı tatil beldelerinden rezervasyon yaptırmayı tercih ediyoruz. Sessiz sakin bir köşede dinleniyor olmak kimsenin ilgisini çekmeyebilir çünkü. Desinler diye yaşamaktan, görsünler ve beni unutmasınlar çırpınışlarına doğru gidiyor bakış açımız. Çünkü sosyal medyadaki görsellere bu kadar çok maruz kalma, unutkanlık yapıyor. Dostlarımızı ve anılarımızı unutmaya başlıyoruz.

Yakında sanal gözlüklerimizle burnumuzun ucundakileri de görmemeye başlayacağız muhtemelen. Bugün yemek masasında birbirine mesaj atanlar, gözlükleri takınca masaya oturup oturmadıklarını fark etmeyecekler belki de.

Biraz daha yavaşlamak, yaşamayı, tat almayı unutmamak gerekiyor. Daha durgun eylemlerde bulunmak, teknoloji bağımlılıklarımızı azaltabilir. Sosyalleşmek, sosyalleşirken geçmişi anmak, duyguların üzerine konuşmak faydalı olabilir. Kitap okumak en tek düze eylemdir, telefonlara karşı en zor katlanılabilen ama istikrarla yapıldığında yepyeni dünyalar açan bir eylem. Bazen uzun uzun denizi, ağaçları seyretmek de zihni yeniden kapatıp açmanın anahtarı olur.

Böylece ne kendimizi ne sevdiklerimizi unuturuz. Sahip olduklarımızı kaybettikten sonra ahlanmak yerine, hâlâ vaktimiz varken koşulsuz sevmenin ve bunu göstermenin tadını çıkarabiliriz.

Sevgiyle kalın.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
YORUMLAR
23.08.2023

Başlığı okur okumaz aklıma black mirror 3. sezonun 1. bölümü geldi yazının devamında diziyi gördüm. Sahte hayatlar, yapmacık insanlar..

23.08.2023

"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" tavırları da beyaz ayı bölümünü.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ