Allah vermesin: Diyalize girmeyen, diyalizin ne denli çileli bir iş olduğunu bilmez…
Daha ilk cümleyi okudunuz ve: “Aman bu rahatsızlık benden uzak olsun” diyerek,
hızla sayfadan kaçmaya çalışıyorsunuz. Durun! Hastalıklar, maalesef,
ummadığımız kadar yakınımızda. Siz değilse, arkadaşınız, eşiniz, dostunuz;
yakınımızda biri, Allah korusun, bu dertten muzdarip olabilir.
Empati yapmak ve diyaliz hastalarını yakından tanımak için bu metne kayıtsız kalmayın…
Eğer bir kişi diyalize giriyorsa, bunun iki yolu var: Klinikte diyaliz veya evde diyaliz...
Türkiye’de klinikte diyalize giren hasta sayısı 50 binin üzerinde… Bir klinik hastası,
haftada ortalama 3 gün kliniğe gidiyor ve o günlerde en az 4 saat boyunca
diyalize giriyor. Zaman kaybının yanı sıra halsizlik, yorgunluk, kas krampları,
tansiyon düşmesi gibi şikâyetler, hastaları sosyal hayattan alıkoyuyor. Sağlık
Bakanlığı ve SGK, diyaliz hastalarına ev ortamında hemodiyaliz sunabilmek için
bir çalışma başlattı ve 2010 yılında “Ev Hemodiyalizi”ni uygulamaya koydu. Ev
hemodiyalizi şu an 300’den fazla hasta tarafından uygulanıyor.
İki diyaliz yöntemini karşılaştırdığınızda, Ev hemodiyalizinin klinik diyalize göre
pek çok üstünlüğü var.
İstanbul’daki Ev Diyalizi hastası Serdar Kabaş’ın gerçek hayat öyküsü üzerinden size, Ev
hemodiyalizinin klinik diyalize üstünlüklerini anlatmak istiyoruz…
30 yıllık hemodiyaliz hastasıyım, ilk uygulama başladığında (Türkiyede, İstanbulda) bana da teklif edilmişti 12-13 sene önce ben iğneleri girmekte zorlanırım diye kabul etmemiştim haftada 3 bir merkezde diyalize devam etmekteyim şikayetçi de değilim, yaşam kalitemde yaşıma göre gayet iyi. Tüm diyaliz hastalarına sağlıklar dilerim.
çok zor bir süreç allah yardımcıları olsun umarım tüm hastalar ev ortamında bu imkana kavuşabilir
Orada durmanın sıkıntısı yeter pek çok hasta gördüm çoğu sinirli bazen çalışanlara bağırdıkları oluyor :/