Franz Liszt için çıldıran sadece kadınlar değildi. Erkekler de onu severdi. O kadar ki, ne kadar yakışıklı olduğuna dair uzun şiirler bile yazdılar. Liszt'i şahsen gördükten sonra Rus eleştirmen Yuri Arnold şunları yazdı: 'Eve gelir gelmez ceketimi çıkardım, kendimi kanepeye fırlattım ve en acı, en tatlı gözyaşları ile ağladım.'
Bunları hisseden tek kişi o değildi. Liszt'i gördükten sonra Stasov ve Serov adlı iki arkadaş; “Sonsuza dek, o gün, 8 Nisan 1842'nin bizim için kutsal olacağına ve ölene kadar bir saniyesini bile unutmayacağımıza yemin ettik.' demişti. Hans Christian Andersen 'Küçük Deniz Kızı' hikayesini yazmakla meşgul olmadığı vakitlerde, zamanını Liszt'in cazibesi hakkında yazarak geçirirdi. Liszt'i ilk kez gördükten sonra günlüğüne ”Liszt salona girdiğinde sanki içimden bir elektrik çarpması geçmiş gibiydi.' diye yazmıştı. 'Sanki her yüzün üzerinden bir güneş ışığı geçti.”
Bana ilginç gelmedi. Tarikat liderlerine yapılan muameleden farkı yok.
tanıdık geldi bu.. aşı fikri iyiymiş