ilk başta çok çekici görünen ama daha sonra hiçte öyle olmadığı acılı bir şekilde anlaşılan hayat biçimi, önce lay lay lomm burası özgur bir ülke kıçımı da açarım başımı da kimse bakmaz, kendim gibi olurum, istediğime inanır, istediğimi okurum, yaya geçitlerinde arabalar bana yol verir, herkes teşekkür eder, özur diler gerektiğinde diye geyik ve sırıtkan bir biçimde başlayan bu yasam, daha sonra yavaş yavaş güneşsizliğin tak etmesi, insanların birbirlerine fazla mesafeli (ayıkken geçerli bu tabii ki) olması...
... her şeyin fazla otomatiğe bağlanmış olması gibi etkenlerle "hay kafama, nereden geldim buraya, paşa paşa İSTANBUL'da oturuyordum", "uhhuuu ben arkadaşlarımı, ailemi özledim", "hep yağmur mu yağacak böyle" örneklerinde görüldüğü gibi sürekli bir yakınma biçimini alır. Bu devreyi de atlatıp iyice alışıp, Türkiye ye tatile gittikten sonra bu sefer de anlarsınız ki siz artık ancak İngiltere de yaşayabilirsiniz. İste böyle karmaşık bir durumdur İngiltere de yasamak, İngiltere de çalışmak ise çok kolaydır ve uygardır.
Sen inek pisliğinin olduğu yerde yaşıyorsan biz ne yapalım Türkler bile Türkiye'yi gömüyorsa diyecek bir söz yok.
Türkiye'de inek boku var diyor. ulen kimbilir hangi köylüsün elin memleketinde girdiğin şekillere bak.
ilk başta çok çekici görünen ama daha sonra hiçte öyle olmadığı acılı bir şekilde anlaşılan hayat biçimi, önce lay lay lomm burası özgur bir ülke kıçımı da açarım başımı da kimse bakmaz, kendim gibi olurum, istediğime inanır, istediğimi okurum, yaya geçitlerinde arabalar bana yol verir, herkes teşekkür eder, özur diler gerektiğinde diye geyik ve sırıtkan bir biçimde başlayan bu yasam, daha sonra yavaş yavaş güneşsizliğin tak etmesi, insanların birbirlerine fazla mesafeli (ayıkken geçerli bu tabii ki) olması...