Muhalefettekiler sık sık iktidarın gerçek dışı argümanlarla algı değiştirdiğinden şikâyet ediyorlar. Ancak farkında değiller ama asıl algısı değiştirilen muhalefet ve CHP’lilerdir. Çünkü iktidar doğal ve hakkı olarak kazanmak için yüz küsur yıllık kökeni olan kitle psikolojisi esasların kullanmıştır. Tam da bu doğrultuda bilinçli ve bilgili olarak sıkça “muhalefet yok” ya da “CHP yetersiz, lideri yetersiz, beceriksiz” ifadeleri kullanmıştır. (Sık tekrarlar, büyük yalanların bile doğru kabul edilmesini sağlayabilir. Sigmud Freud) Bir süre sonra bu tekrarlardan etkilen tüm toplum gibi birçok CHP’li seçmenler de “muhalefet yetersiz!” Yani Kılıçdaroğlu yetersiz ifadelerini yüksek sesle dile getirir olmuşlardır. Yani algıları değiştirilmiştir.
Bunun doğru olduğu çok açıktır. Çünkü hem kendileri söylüyor hem de tarafsız yabancı gözlemciler tarafından seçimin eşit şartlarda, adil ve demokratik olmadığını doğrulayan raporlar yayınlanıyor. Bunu bildikleri halde şunu göremiyorlar: şartların orantısız bir şekilde eşit olmadığı söylenen bir seçimin, sadece kazananı olur, kaybedeni olmaz! Dolayısıyla yönetimi seçimi kaybetmekle suçlamak, dediğim gibi algı değişimi sonucudur.
Tabi, bu arada CHP yöneticilerinin, seçim kampanyası düzenleyenlerin vahim yanlışları da var. Bunlar, “Cumhuriyet tehlikede, rejim tehlikede, köprüden önce son çıkış” gibi panik içeren sloganlarla kendi destekleyicilerini korkutarak gruplaştırmıştır. Kısaca, eski ve basit bir yöntem olan biz ve onlar diyerek gruplaştırma, eylemine CHP, bizzat kendisi katkıda bulunmuştur. Kendisine oy vermeyen karşı gurubu hasım haline getirmiştir. Bunu yaparken de toplumun tamamına endişe ve korku empoze etmiştir. Doğal olarak da tüm toplumu kucaklayarak her kesimden destek görme esnekliğini yitirmiştir. Böylece CHP kendisini, son yıllardaki kendi seçmeninin oyuna mahkûm etmiştir. Yani yüzde yirmi beşe.
Ayrıca kendi aralarındaki tartışmaları sürekli kamu önünde sergilemişler. Yani birlik ve beraberlikten uzak bir görüntü vermişlerdir.
Bu durumda etrafında sürekli savaş tehdidi ve ekonomik problemleri olan ülkemiz insanları, iktidardan memnun olmasa da birlik ve beraberliği olmayan, kendi taraftarlarınca da yetersiz, zayıf ve panik görüntüsü veren bir partiye oy verip riske girmez. İstese de giremeyeceği, zira eli varmayacağı bilimsel bir sonuçtur. Ayrıca devlet yardımlarıyla yaşayan milyonları unutmayın.
Yukarıda verdiğim yazıyı 2015 yılı seçim sonrası yazdığımı belirtmiştim. Gördüğünüz gibi bu seçimde de durum aynı oldu. Yine muhalefet ısrarla “durumun çok kötü olduğunu hatta beka sorunu” olduğunu “bu son seçim” gibi yine korku empoze etti. Oysa bu, iktidarların kullandığı yöntemdir. Korku, doğası gereği insanların mevcut iktidara, güçlü gördüğü lidere sarılmasını sağlar. Hani dilimizde bir atasözü var ya “dere geçerken at değiştirilmez.” İşte bu durumu çok iyi anlatır.
Kılıçdaroğlu altılı masa oluşturarak bu bölünmüşlüğü düzeltmek için doğru bir adım atmıştı ama seçim kampanyası bayat vaatler ve çok kötü sloganlar üzerineydi. Kaç seçimdir işe yaramadığı bilinen vaatler tekrarlandı. Hele emeklilere önümüzdeki bayram on beş bin lira ikramiye verileceği tüy dikti.
Sloganların, afişlerin birçoğu gereksiz ve kötü ifadeler içeriyordu. Örneğin “Sana Söz” sloganı. Herkes aşinadır ki bu ifade güven talep etme ifadesidir. Genellikle de güvenilmek için ikna etme çabasıdır. Ayrıca madem “sana söz” ifadesini kullanıldı, hiç değilse içeriğini çok genel bırakmak yerine, toplumun yüzde doksanının rahatsız olduğu, endişe duyduğu göçmen sorununu koysaydı daha iyi olurdu. Yani “Sana söz, öncelikle göçmen sorununu çözeceğim herkes vatanına gönderilecek” diye ısrarla tekrarlasaydı muhtemelen ilk turda iş bitebilirdi. Bu sorun partiler üstü, tüm toplumun sorunudur.
Bu seçimde de hala değişmeyen bir başka yanlış “biz ve onlar” bölünmüşlüğüdür. Yine muhalefeti destekleyen birçok yazarlar, uzman yorumcular, bilerek, bilmeyerek gruplaşmanın ekmeğine yağ sürmüştür. Yaşam tarzları nedeniyle bu iktidara oy veren insanları çeşitli medyada, paylaşımlarında cehaletle, geri kalmışlıkla nitelemeye başladılar. Hatta bu insanları hırsızlığa, kanunsuzluğa meyilli insanlar olarak nitelendirenler bile oldu. Ayrıca milyonlarcası devletin yardımlarıyla yaşayabiliyorlar. İşte asıl cehalet bu geçekleri görmeden yapılan yorumlardır, suçlamalardır.
Şunu bilin ki, Anası babası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 80 milyon insan, aynı bir vücut gibiyizdir. Hemen hemen tamamı bu ülkenin iyiliğini ister, bilerek asla ihanetin içinde olmaz. Olan varsa da yanıltılmışlardır. Peki, toplumun yanlışları var mıdır? Elbette vardır, hatta vahim hatalar da yapabilirler. Ancak bu hataları onları dışlayarak, cehaletle suçlayarak değil, yalnızca bilim ve doğru bilgilendirme yoluyla düzeltilebilir. Başka yolu yoktur. Kaldı ki böyle sosyal yanlışlıkları, hataları yalnızca cehaletle izah edemezsiniz
Böyle düşünenler unutulmamalı ki, geçmişte dünyanın en büyük bilgi toplumlarından olan Almanya, o kadar bilimsel ilerlemişliğine rağmen, Hitler gibi bir kaçığın peşinden gitmiştir. Hatta aralarında Nobel ödüllü olanlar da dahil birçok bilim adamı kimyasal silahlar ve başka gereçler üreterek Hitler’in amacına hizmet etmiştir. Demek ki, toplumlardaki böylesi hatalar her zaman cehalet sonucu değildir. Ve kesinlikle bilimsel açıklaması vardır. Kısa bir bilgiyi de Le Bon’dan okuyalım:
“Cahil bir insan ve bir bilgin, bir kere kitle içinde yer alınca olayları objektif olarak değerlendirme bakımından aynı kabiliyet seviyesine inerler. Çok yüksek bir zekaya sahip olmanın hiçbir önemi yoktur.”***
Bilineceği gibi cehalet ancak o toplumdaki aydınlar tarafından giderilebilecek bir marazi durumdur. Eğer bu toplum asırlardır cehalete sürüklenmişse, sorun tümüyle yöneticilerde ve cehaleti giderecek aydınların cesaretsizliği veya ihmalleri yüzündendir.
Unutulmasın ki, cahil denilen bu toplum, okuma yazma oranı yüz de on bile değilken Atatürk gibi bir liderin arkasında neleri başarmıştır. Yani çözüm yine Atatürk’te!
Sonraki bölüm “Entelektüel Yobazlık”...
* Sigmund Freud. Kitleler Psikolojisi ve Ego Analizi, s.19
** Gustave Le Bon (1895). The Crowd: A Study of the Popular Mind
*** Gustave Le Bon. Kitleler Psikolojisi, s.31
Instagram
Twitter
Facebook
Linkedln
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Hacı biz bunu zaten biliyoruz, kendini biraz olsun geliştirebilen insan zaten bunun farkında olur. Bizde problem halkın cehalet seviyesinin yerlerde olması. CHP'nin hatası bence halkı aydın insanlar olarak görmesi ve buna göre bir siyaset izlemesi.. İktidar halkın durumunu çok net görüyor ve veriyor mehteri....Boşuna biz cahil halkı seviyoruz demiyor adamlar, boşuna eğitim öğretim sisteminin içinden geçmiyorlar. CHP yada başka bir parti kim olursa olsun bir sonra ki seçimde iktidardan daha sert bir siyaset izlemezse seçim yine kaybedilecek....