Kitaplarda Gördüğünüz Karakterlerin Gerçek Hayatta Var Olduklarını Görünce Gözlerinize İnanamayacaksınız!

Sadece filmlerde ya da kitaplarda karşılaştığınız tuhaf denilebilecek özelliklere sahip gerçek hayattan insanları sizler için derledik!

1. Petrus Gonsalvus

Disney'in 'Güzel ve Çirkin' filmini duymuşsunuzdur. Filmin çirkin karakterinin gerçek hayatta da var olduğunu duyan insan sayısı ise çok az. Her şey 1537 yılında İspanya'da bulunan Tenerife Adası'nda doğan sıra dışı bir çocuk ile başladı. Çünkü çocuğun bütün vücudu tüyle kaplıydı.

Ailesi ilk başta çocuklarının şeytani bir hastalığa sahip olduğunu düşündü çünkü o zamanlar Hipertrikoz hastalığı henüz keşfedilmemişti.

Petrus 10 yaşında geldiğinde ailesi onu Fransız korsanlara sattı. Genç çocuğa 'orman adamı' ismi takarak Fransa kralı II. Henri'ye sundular. II. Henri, Petrus'un çok zeki bir çocuk olduğunu, Fransızca'yı çok çabuk öğrendiğini keşfetti ve Petrus'un iyi bir eğitim almasını sağladı. II. Henri öldükten sonra karısı Catherine de Medici, Petrus ile ilgilenmeye devam etti. Hatta çok güzel bir kadınla evlenmesini bile sağladı. Birbirlerinden çok farklı olsalar da güçlü bir evlilikleri vardı ve 6 çocuklarından 4'ü de babasıyla aynı hastalığa sahipti.

Petrus'un en ünlü çocukları ise Magdalena ve Antoniette'di.

Ancak Catherine de Medici'nin de ölümünden sonra aile daha fazla Fransa'da yaşayamadı bu nedenle bir süre şehir şehir gezmek zorunda kaldılar. 

Petrus'un hikayesi sadece Güzel ve Çirkin filmine konu olmakla kalmadı, Hipertrikoz hastalığının da araştırılmasına ön ayak oldu.

2. Francesco Lentini

Francesco 1889 yılında İtalya'da doğdu. Anne karnındayken her nasıl olduysa ikizinin vücudu Francesco'nun vücuduyla birleşmişti. Sonunda Francesco 3 ayaklı olarak doğdu. Francesco'nun 11 kardeşi daha vardı ancak onların hepsi sağlıklı ve son derece normallerdi. Bir süre sonra ailesi Francesco'yu istemedi ve teyzesine evlatlık olarak verdiler. Teyzesi ise bakamayınca, Francesco'yu engelli çocukların bulunduğu bir yetimhaneye bıraktı.

Francesco bütün olanlardan sonra dünyanın en mutsuz çocuğu olduğunu düşünmeye başladı ancak yetimhanede göremeyen ya da konuşamayan çocukları görünce probleminin çok ciddi olmadığına karar verdi.

Bu yüzden genç çocuk farklı olan vücudunun imkanlarını kullanmaya karar verdi. Bisiklete binmeye ve futbol oynamaya başladı. 8 yaşında geldiğinde ise Amerika'ya gitti ve orada sirk çalışanı olarak büyümeye başladı.

3 ayaklı adamın sirk şovları çok popüler olmaya başlayınca, bu durumu insanlara yardım edebilmek için kullanmaya karar verdi.

Bir otobiyografi yazdı ve şovlarında satmaya başlayıp para kazandı. Kitabında aynı zamanda problemiyle başa çıkmayı nasıl öğrendiğini ve nasıl başarılı biri olduğunu da anlattı. Ayrıca Francesco durumuna neyin sebep olabileceğini de araştırdı ve topladığı bilgilerle kadınlara hamilelik dönemlerinde neler yapmamaları gerektiğini öğretmeye başladı. 

30 yaşında evlendi ve son derece sağlıklı 4 çocuğu oldu. Öldüğünde ise 77 yaşındaydı.

3. Christian Heinrich Heineken

Dahi çocuk Christian, 1721 yılında Almanya'nın Lübeck şehrinde doğdu. Babası Paul ressam ve mimar, annesi Catharina ise ressam ve simyagerdi. Henüz 10 aylıkken eşyaların isimlerini ve cümleleri bile tekrar edebiliyordu. 

Olağanüstü bir hafızaya sahip olan Christian, 1 yaşındayken Latince İncil'den alıntı yapabiliyordu. 3 yaşındayken çok ayrıntılı ve ilginç detaylarla Danimarka tarihi hakkında ders verebiliyordu.

Ne yazık ki, Christian 4 yaşına kadar yaşayabildi çünkü çölyak hastasıydı ve ailesi henüz bu hastalıktan haberdar olmadığı için onu sürekli olarak tahılla beslemişti.

4. Martin ve Anna Bates çifti

226 cm boyundaki bir kızın kendisine eş bulabilmesinin ne kadar zor olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? 1846 yılında Kanada'da doğan Anna bunu başardı. Aslında anne-babası ve kardeşleri ortalama bir boya sahipti ancak 15 yaşına geldiğinde Anna'nın boyu 2 metreyi bulmuştu. 99 kiloydu ve ayakları kocamandı. 

25 yaşına geldiğinde Anna, bir sirkte çalışan Martin Bates'e aşık oldu. Martin'in ailesi de son derece normal boylara sahipti. Martin ise 6 yaşına geldiğinde boyu anormal bir şekilde hızlı uzamaya başladı. 14 yaşına geldiğinde 2 metre olmuştu.

Anna ve Martin tanıştıklarında ikisinin de boyu 2 metreden fazlaydı hatta Anna Martin'den birkaç cm daha uzundu.

İkisi de son derece yetenekliydi bu yüzden insanlar onları anormal boylarıyla değil müzikleri ve oyunculuk yetenekleriyle hatırlıyorlardı. 

2 kez çocuk sahibi olmaya çalışan çiftin iki çocuğu da doğum sırasında öldü. 9 sene geçtikten sonra Anna kalp krizi geçirerek öldü ve Martin tekrar evlendi. Evlendiği kişi ise bu sefer normal boylarda bir kadındı.

5. William Stanley Milligan

William Milligan çok nadir görülen bir psikolojik hastalık olan Çoklu Kişilik Bozukluğu'na sahipti ve 24 ayrı kişiliği vardı. Ve bu kişilikler birbirlerinin eylemlerinden haberdar değildi. William sadece Billy isimli kişiliğini kontrol edebiliyor diğerlerini kontrol edemiyordu. 

Billy'nin kişilikleri arasında güçlü kişilikler de vardı, diğerlerini kontrol edebiliyordu. Aynı zamanda William'a belirli görevler veren ve problem çıkaranlar da vardı. 

Zihninde, kadın-erkek, yetişkin-çocuk, farklı zeka seviyelerine ve farklı aksanlara sahip birçok insan vardı. Tabii bu kişiliklerin hepsi dost canlısı değildi. Hatta bazıları Billy'nin suç işlemesine yol açıp hakim karşısına çıkmasına sebep oldu.

Hakim, uzmanların düşüncelerini dinledikten sonra Billy'yi hapse göndermek yerine psikiyatri kliniğine gönderdi.

Billy, hayatının 10 yılını klinikte geçirdikten sonra sağlıklı olduğuna dair rapor aldı. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra, Billy kendisine küçük bir film yapım şirketi kurdu ancak tek bir film bile yayınlayamadığı için iflas etti. 

Bir süre sonra Billy, tanıdığı herkesle iletişimini kesti ve 59 yaşına geldiğinde öldü.

6. Ella Harper

Oldukça güzel bir kız olan Ella, ne yazık ki ilginç bir hastalığa sahipti. Doğuştan dizleri tersti bu yüzden de dizleri normal dizlerden farklı bükülüyordu. Bu nedenle sadece iki eli ve iki ayağı üzerinde yürüyebiliyordu. 

12 yaşına geldiğinde bir sirke katılan Ella, 'deve kız' olarak anılmaya başlandı. Bütün reklamlarda deve gibi yürüyen güzel kız olarak tarif ediliyordu. Ella haftada 200 dolar para kazanıyordu ve o dönemlerde bu oldukça yüksek bir maaştı. 

16 yaşına geldiğinde Ella sirkten ayrılmaya ve okula gitmeye karar verdi. 35 yaşındayken evlendi ve düğününden kısa bir süre sonra hamile kaldı. Bir kız çocuğu doğurdu ancak bilinmeyen nedenlerden dolayı bebeği öldü. 48 yaşındayken kocasıyla birlikte yeni doğan bir bebek evlat edindiler ancak o da 3 aylıkken öldü. 

Bu olaydan 3 sene sonra ise Ella hayata gözlerini yumdu ve çocuklarının yanına gömüldü.

7. June ve Jennirfer Gibbons ikizleri

1963 yılında Barbados'ta dünyaya gelen Gibbons ikizler bir süre sonra 'sessiz ikizler' olarak anılmaya başladı. Bu kardeşlerin tuhaf bir özelliği vardı: hiç kimseyle iletişim kurmuyorlardı. Bir süre sonra aile asıl tuhaf olan olaya şahit oldu: kardeşler yalnızca yalnız kaldıklarında sadece ikisinin anlayabileceği bir dille birbirleriyle konuşuyorlardı. 

Aile kızları ayırmaya çalıştı hatta ikisini farklı okullara göndererek farklı insanlarla iletişim kurmaya zorladılar. Ancak bu durum işleri sadece daha zor hale getirdi. June ve Jennifer artık kendilerini dünyadan tamamen soyutlamışlardı.

Vakitlerinin çoğunu odalarında yazı yazarak geçiriyorlar, şiirler ve hikayeler yazıyorlardı. Yazdıkları hikayelerin çoğu ise korku hikayeleriydi. Bunların yanında bir de günlük tutuyorlardı. Başka insanların işlediği suçları yazmaktan bıkan kızlar bu defa kendileri suç işlemeye başladı. Birçok kez evde bilinçli olarak yangın çıkardılar ve sıradan insanlara saldırmaya başladılar.

Hakim karşısına çıkan kardeşler daha sonra psikiyatrik tedavi için hastaneye yatırıldı.

Kızlar ayrı yerlerde bulunuyor olsalar da aynı yerde aynı pozisyonlarda duruyorlardı. Gazeteci Marjorie Williams 11 yıl boyunca kızlar için savaştı ve sonunda kızların sıradan bir hastaneye yatırılmalarını sağladı. Ancak diğer hastaneye yatırılmadan önce Jennifer, gazeteciye 'Marjorie, Marjorie, ölmek zorunda kalacağım' dedi. Gazeteci neden diye sorduğunda ise 'Çünkü buna karar verdik.' dedi. Ve bir süre sonra gerçekten öldü.

Gazeteciye göre, kardeşlerden birinin özgürce yaşayabilmesi için diğerinin ölmesi gerekiyordu.

Çünkü ikizler arasında anlaşılamayan garip ve karmaşık bir ilişki vardı. İkisi de birbirinden hem nefret ediyor hem de birbirlerini çok seviyorlardı, günlüklerinde tam olarak böyle yazmışlardı. 

Kardeşinin ölümünden sonra June diğer insanlarla iletişim kurmaya başlamış hatta işe bile girmişti.

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
21.07.2018

vay be ne içerik olmuş👍

22.07.2018

Son hikâye bayağı ilginçmiş. Acaba gizemleri ne?

21.07.2018

2.Ninki bacak dimi?

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ