Kısır Tartışmaların Gölgesinde Bir Ölüm! Türk Askeri Er Sevag Balıkçı Cinayeti Nasıl Gerçekleşti?

24 Nisan, yıllardır kısır tartışmalarla, karşılıklı olarak benzer retoriklerin tekrarlanmasıyla anımsanan bir tarih. Oysa bugün Türkiye Ermenisi Er Sevag Balıkçı'nın Batman'da askerlik görevini yaparken bir 'dost' kurşunuyla yaşamını yitirmesinin de tarihi. 

Sevag'ın hikayesini anımsamak ve öğrenmek, bu topraklarda birlikte yaşama iradesini de savunmak anlamına geliyor.

Neler yaşandığını sizler için derledik.

1 Nisan 1986 günü İstanbul'da, Ermeni bir ailenin erkek çocuğu dünyaya geldi. Anne Ani Balıkçı çok zor ve sancılı bir doğum gerçekleştirmişti. Ne yazık ki dünyaya gelen bebek yeteri kadar gelişmemişti.

Doğumundan günler sonra annesinin kucağına verildi küçük bebek. Yavrusuna kavuşan anne Ani; buruşuk, minik ve kırılgan bir bedenin üstüne kondurulmuş iki kara göze hayranlıkla baktı. Dökülen göz yaşlarının arasında ağzından Sevag adı çıkıverdi. Bu kelime Ermenicede 'Kara Göz' anlamına geliyordu.

Hayata tutunan minik Sevag, adını böyle almış oldu. İsmiyle müsemma kara yağız bir bir çocuktu. Ailesi üstüne titriyordu. Siyasete ve tarihe pek de ilgisi olmayan, kendi halinde, neşeli bir çocuktu Sevag.

Futbolu çok seviyordu. Fanatik bir Beşiktaş taraftarıydı. Bir diğer tutkusuysa yemek yemek ve yapmaktı. Ablası Lerna ile birlikte İstanbul Ermenileri’nin mutfağını tanıtmak amacıyla bir lokanta açmak istiyordu.

Ermeni kökeni ve Hristiyan olması da Sevag'ın hayatı için pek önem arz etmemişti. O, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir İstanbulluydu. 1915 hakkında neredeyse hiçbir yorumu yoktu. Nitekim ailesi de arkadaşlarıyla sorun yaşamaması, ülkesinden soğumaması adına tarihin acı hatıralarına ilişkin pek bir bilgi vermemişti kendisine.

Sevag da ülkesini severek yetişti. 25 yaşına geldiğinde zorunlu askerlik görevini yerine getirmek için için Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katıldı. Askerlik yeriyse Batman’ın Kozluk ilçesinde bir jandarma karakoluydu.

Elli beş askerin bulunduğu jandarma karakolundaki görevi günde 6 saat nöbet tutmak ve karakolun çevresine tel örgü örülmesine yardım etmekti. Rutin bir askerlik dönemi geçiriyor, sabırsızlıkla tezkeresini almayı ve İstanbul'a dönüp hayallerini gerçekleştirmeyi bekliyordu. Terhisine sadece 20 gün kalmıştı.

Er Sevag Balıkçı, 24 Nisan sabahı nöbeti olmasına rağmen, tel örgü örme görevine gönderildi. Bu görevlendirme usule uygun değildi. Zira karakol komutanının bilgisi olmadan nöbet yerlerinde değişiklik yapılamazdı.

Askerler nöbetten dönerken mutlaka doldur - boşalt istasyonuna uğrayıp silahlarının boş olduğunu teyit etmeliydiler. Sevag bu görevi yerine getirmişti. Ancak kendisiyle birlikte silahlarını boşaltması gereken arkadaşları Er Kıvanç Ağaoğlu ve Er Naim Çelikbaş doldur - boşalt istasyonuna hiç uğramadılar. Bu durum çok vahim bir olaya sebebiyet verecekti.

Er Kıvanç Ağaoğlu, Er Sevag Balıkçı ve Er Halil Ekşi birlikte tel örgü örmeye başladılar. Yaklaşık yarım saatlik çalışmanın ardından olanlar oldu.

O anda neler yaşandığını görgü tanığı Halil Ekşi şu cümlelerle anlattı:

'Çalışırken Kıvanç bir anda tüfeği tam dolduruşa aldı. Normalde tüfek yarı dolu vaziyetteydi. Kıvanç'ın neden böyle yaptığını bilemiyorum, ama tüfeği tam dolduruşa aldıktan sonra, muhtemelen şaka amaçlı olarak karşıda duran Sevag'a doğrultunca tüfek birden ateş aldı ve bir el silah sesi duyuldu. Sevag'ın sağ yanından merminin girip sol yanından çıktığını gördüm.'

Kanlar içinde yere yığılan Sevag, olay yerinde yaşamını yitirdi. Ölüm haberi İstanbul'a ulaştığında ailesi yasa boğuldu. Silahından çıkan kurşunla arkadaşının ölümüne yol açan Kıvanç Ağaoğlu derhal tutuklandı ve hakkında “bilinçli taksirle cinayet” suçlamasıyla 3 yıldan 9 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Ancak bu elim hadise, Batman sınırlarında kalmamış; haber İstanbul'a ulaştığı andan itibaren çok büyük bir infiale yol açmıştı. Çok fazla soru işareti havada uçuşuyordu.

Cinayet 24 Nisan günü işlenmişti. Dünyadaki tüm Ermeniler için bu tarihin ifade ettiği anlam biliniyordu. Ermeni Diasporası’nın Soykırımı Anma Günü olarak kabul ettiği, 1915 Ermeni Tehciri'nin seneyi devriyesi olan bu hassas günde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Ermeni bir personeli, şaibeli bir şekilde öldürülmüştü. 

Üstelik o yıl 24 Nisan, Paskalya bayramına da denk geliyordu.

Kimse olanlara inanamıyordu. Şehit Jandarma Er Sevag Şahin Balıkçı'nın Türk bayrağına sarılı tabutu, 27 Nisan 2011 günü dini törenin düzenleneceği Feriköy Ermeni Kilisesi'ne getirildi.

Cenaze törenine yoğun bir ilgi vardı. Kilisedeki törene, Balıkçı'nın ailesi ve yakınlarının yanı sıra Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Hulusi Akar, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Türkiye Ermeni Cemaati mensupları da yer almıştı.

Devlet cenazeye en üst düzeyde ihtimam göstermiş, zan altında kalmanın verdiği sıkıntıyla korgeneral ve bakanlar seviyesinde temsilciler göndermişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da aileyi arayarak dava sürecini takip edeceğinin ve hiçbir manipülasyona izin vermeyeceğinin sözünü verdi.

Sevag Balıkçı Cinayeti Davası’nın ilk duruşması olaydan yaklaşık beş ay sonra, Diyarbakır Askeri Mahkemesi'nde görüldü. Görgü tanığı asker Halil Ekşi verdiği ifadede, olayın şakalaşma esnasında meydana geldiğini ve asla bir kasıt olmadığını söylemişti. Balıkçı ailesinin itirazı sonucunda Ekşi yeniden ifadeye çağrıldı.

İşler tam da bu noktada karıştı. Ekşi bir kez daha ifadesini güncelledi. Cinayet zanlısı Kıvanç Ağaoğlu’nun yakını Bülent Kaya tarafından tehdit edildiğini ve olayın şakalaşma sonucu meydana geldiğine dair ifadesini baskı altında verdiğini söyledi. 

Yeni ifadesinde, yaşananların şakalaşma sonucu değil kasıtlı olarak gerçekleştiğini kayıtlara düştü.

Olay bir anda bir ırkçılık cinayetine dönüşmüştü. Kaderin cilvesine bakın ki 1915'e dair hiçbir bilgisi olmayan ve hep politikadan uzak duran bir gencin ölümü, tüm yaraları deşmişti.

Dosya 2018 yılında yeniden açıldı. Sevag'ın ailesi, 7 sene önce oğullarını kaybettikleri ilçeye geri dönmüştü. Cinayetten 9 sene sonra, Ocak 2020'de nihai karar verildi. Kozluk Asliye Ceza Mahkemesi, olası kasıtla öldürme suçlamasıyla Kıvanç Ağaoğlu’nu 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Kozluk'ta başlayan süreç Kozluk'ta bitmişti.

Sevag'ın ablası Lerna, tüm bu yaşananlardan sonra Türkiye'den ayrılıp Erivan'a yerleşti.

Kardeşiyle hayalini kurdukları lokantayı da burada açtı. Sevag ile kurduğu hayali gerçekleştirerek ve onun sevdiği yemekleri yaparak acısını bastırmaya çalıştı. Baba Garabet Balıkçı, oğlunun acısıyla geçirdiği yılların ardından 2022’de yaşamını yitirdi. Anne Ani Balıkçı ise İstanbul'da yaşamaya devam ediyor. Olayın ardından oğlunun hatırasını yaşatmak ve adaleti bulmak için çok sayıda medya organına röportajlar verdi Ani Hanım. Kendisine merhum oğlu Sevag'ın 24 Nisan ile ilgili bir hassasiyeti olup olmadığı da sıkça soruldu. 

Ani Hanım ise bu soruları hep şu sözlerle yanıtladı: 

'Onun o gün tek derdi, arkadaşlarıyla çörek paylaşmaktı.'

İlgini çekebilir...

Sevag Balıkçı'nın Babası, Oğlunun Ölüm Yıl Dönümünde Yaşamını Yitirdi

İlgini çekebilir...

Er Sevag'ın Kıyafetlerinden 41 Delik Çıktı

Popüler İçerikler

TikTok Fenomenleri Çağla ve Cansu Arasında ‘Erkek’ Kavgası Çıktı: Cansu, Çağla’yı Silahla Vurdu
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
YORUMLAR
24.04.2024

devlet istediğine babalık yapıyor, istediği kişinin katili oluyor. Onlarca, yüzlerce kez yaşanmış olaylar. faili meçhul cinayetler, geride kalanlar...

24.04.2024

bu dünyadan ırk ve din kavramını kaldırsanız sadece huzur ve mutluluk kalır............

geçmişte çok uluslu kocaman bir imparatorluk kurulmuş topraklarda bu gibi ırkçı yaklaşımlar ne kadar gelişmemiş olduğumuzu gösteriyor maalesef ki.. asıl ırkçılığı kime yapmamız gerektiğini uzun uzun yazmak isterim ama neye yarar. Kendini Türk hisseden, gururla ne mutlu Türküm diyene diyebilen herkesin vatanıdır burası.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ