Bir Katarlı yetkili ise bu sayının sadece 400-500 civarında olduğunu pişkince açıkladı. Sanki olağan bir durummuş gibi…
Katar, İnsan Hakları konusunda erozyona uğrayan uluslararası itibarını yeniden kazanmanın yolu olarak Dünya Kupasına ev sahipliği yapmayı görmüştü. Bu amaçla FIFA başkanı Sepp Blatter başta olmak üzere pek çok FIFA yetkilisine rüşvet dağıttığı ortaya çıktı. Nitekim Blatter, Platini ve bazı diğer üyeler gözaltına alınmış ve mahkemece mahkum edilmişlerdir.
Katar’la ilgili rüşvet iddiaları FIFA yöneticileri ile sınırlı kalmadı. Fransa, Almanya, Çin gibi ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkeye de çeşitli ekonomik avantajlar teklif edilerek, oylarını satın almaya çalıştığı iddia edildi.
Yaz aylarında yapılması planlanan bu Dünya Kupasının, pek çok ülkedeki liglere ara verilerek, kış aylarına aldırılmış olması da bu rüşvet iddialarını doğrular niteliktedir. Bu yıl yapılan turnuvaya kadar hiçbir ülkede liglere ara verilmemiştir. Bu bir ilktir.
Bu konudaki haberlere internet sayfalarından ulaşabileceğiniz için fazla detaya girmiyorum.
Katar ile ilgili en son rüşvet iddiası, Avrupa Parlementosu Başkan Yardımcısı Eva Kaili’ye yapılan operasyon ile ortaya çıktı. Katar, Yunanlı parlamenter Kaili ve dört diğer yetkiliye, Katar’daki İnsan Hakları ihlallerini aklamak için rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Sicili böyle bozuk bir ülkede, rüşvet iddiaları eşliğinde düzenlenmiş olan bir turnuva ‘kirli’dir.
Peki önceki turnuvalar temiz miydi?
Elbette hayır!
Kirlenme ve yozlaşma sporun endüstrileşmesi ile paralel gelişmiştir. FIFA kadar Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) de rüşvet skandalları ile çalkalanmıştır. Örneğin, Çin’in 2008’de ev sahipliği yaptığı Olimpiyat oyunlarını da rüşvetle aldığı uzun bir süre konuşulmuştur.
***
Endüstrileşen sporda paranın açamayacağı kapı yoktur. Şikenin nasıl organize bir sürece dönüştüğünü en iyi anlatan, Declan Hill’in Şike: Futbol ve Organize Suçlar adlı kitabını okumanızı kuvvetle tavsiye ediyorum. Bu kitabı okuyunca pek çok kazanılan zaferin aslında çeşitli güçlerin yazıp, sahneye koyduğu birer senaryodan ibaret olduğunu göreceksiniz.
Son Dünya şampiyonu olduğundan, bu konudaki örneğimi Arjantin olarak seçtim:
Arjantin’in bugünkü futbol popülaritesinin perde arkasında Kempes, Riquelme, Passarella, Batistuta gibi pek çok efsane futbolcu var. Ama özellikle de Maradona… Bunun yanı sıra Arjantin’in bir Üçüncü Dünya Ülkesi olması ve diktatörlüğe karşı halkının verdiği mücadele de dünya halklarının ilgi ve sempatisini kazanmasına neden olmuştur. Devrik Başkan Peron’un eşine yazılmış olan “Don’t Cry For Me Argentina” şarkısı halen en çok söylenen ve en çok beğenilen şarkıların başında gelmektedir.
Bu kadar paranın döndüğü bir sektöre pislik bulaşmaması mümkün değil zaten.
Komünistin yazdığı belli olan, kısmen katılabilir bir yazı