Ne taht kavgaları ne savaşlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun yok olmasındaki asıl sebep aslında bir fincan kahveymiş!
Ne taht kavgaları ne savaşlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun yok olmasındaki asıl sebep aslında bir fincan kahveymiş!
Bu hikaye ne kadar gerçektir bilinmez ama Avrupa'nın kahveyle tanışmasında Osmanlı kültürünün etkisi hayli büyük. Bu tanışıklık ardından önce Avusturya ardından tüm Avrupa'da kahve yaygınlaşır, kültürün bir parçası olur ve bu alışkanlık bugüne dek devam eder...
Peki, diğer kültürlere transfer ettiği kahve Osmanlı Devleti için pek iyi sonuçlara yol açmamış olabilir mi?
Sultan Süleyman döneminde tanıştığımız ve Sırbistan'da Sırp kahvesi, Yunanistan'da Yunan kahvesi dense de ortak bir kültürün yansıması her fincanda taşınıp durur, 16. yüzyılda bu özel isimlerle bezenmiş içecek sadece 'kahve' olarak anılıyordu.
Basit bir içecek olarak düşünmeyin, Osmanlı'nın kahveyle tanışması ve bu çalkantılı ilişkinin gelişimiyle ilgili anlatacaklarımız kafanızı karıştıracak.
Yani meşhur kahve, lokum ve su üçlüsü ilk olarak onun fikriydi, kahvenin acılığını dengelemek için ortaya atıldı ve herkes tarafından beğenildi. Herkes dediysek biraz genellemiş olabiliriz, halkın büyük bir kısmı kahveye karşı ön yargılıydı.
Bu ön yargının sebebi kalabalık sayılmayacak ama etkili bir kesimin Kur'an-ı Kerim'de kahvenin yasak olduğunu düşünmesiydi. Neden yasaktı? Kahve kavrulup ateşte pişiriliyordu ve Kur'an da yakılarak tüketilen şeyleri yasaklıyordu. Bu konuda bir fetva bile verildi.
1555'te ilk kahvehane bir Suriyeli tüccar tarafından açıldıktan sonra her şey resmiyet kazandı ve daha hızlı yayıldı. Önce birkaç kahvehane, ardından kırsal kesimde de yayılan kahvehaneler sonrası onlarca, yüzlercesi...
Kahvehaneler erkekler için toplanma, sosyalleşme noktası haline geldi. Bu durum hangi sonucu doğurdu? Pazarlar, camiler ve evler sosyalliği sağlama görevini yitirmeye başladı.
Sokakta paylaşılması tehlikeli ayrılıkçı fikirler kahvehanelerde rahatça dillendiriliyor ve bazı planlar burada hazırlanıyordu. Yıllar ilerledikçe devletin hakimiyetinin hissedilmediği tek yer kahvehaneler olmaya başladı ve bu durumdan otoritenin haberdar olması uzun sürmedi.
Yöneticiler kahvehaneleri kapatmayı çok istese de yarattığı ekonomik getiriler sebebiyle daha büyük isyanlar çıkmasından korkuldu. Bu yöntemin çalışmayacağı anlaşıldığında casuslar kahvehanede bir köşede herkesi dinlemeye, takip etmeye başladı.
Hatta kahvehaneler bağımsızlık hareketlerinde karargah olarak kullanılmaya başlandı, özellikle Selanik ve Sofya'da bu durum en üst seviyelere ulaştı. Onlarca isyanın planlandığı kahvehaneler artık Osmanlı'nın parçalanma sürecinin de başladığı yer haline geldi ve bu planlar Yunanistan 1821'de, Bulgaristan'ın 1878'de Osmanlı'dan ayrılmasıyla sonuçlandı.
Acaba yakın gelecekte de tüm dünyada kahvehaneler, yeni isimleriyle kahveciler tarih boyunca olduğu gibi devrimlerin doğduğu yerler haline gelir mi?
Ne kahvesi Yozlaşma yıktı Devleti Aliyi aynı yozlaşma şimdi de Türkiye yi yıkıyor.
bu ne dangalakça bir içeriktir.. clickbait oldu her şeyiniz. kendinize gelin size zahmet.
Aynen aynen. Koskoca Avrupa yeni kıtalar, yeni güzergahlar keşfederek değil de Osmanlı Ordusunun arkada bıraktığı bir çuval sayesinde kahveyle tanıştı. Çuvalı benim büyüüüük büyük atam bırakmış hatta oraya düşman da olsa kibarlık edeceksin diye ta ben küçükken anlatmıştı. Yaşımı sormayın. Top secret.