Napolyon, hem utanç verici derecede duygusal aşk mektupları hem de yakın zamanda keşfedilen romantik bir novellanın yazarıydı.
Napolyon'un 26 yaşında, 1795'te yazdığı 'Clisson et Eugénie' isimli eser, genellikle onun kayıp bir edebi yazar olduğunu kanıtlama konusunda başarısız olan duygusal bir öz yaratılış üzerine kısa bir çalışmadır.
Napolyon Bonaparte'ın ilk eşi Josephine, daha önce Terör Dönemi'nde giyotin ile idam edilen aristokrat Alexandre de Beauharnais ile evliydi. Josephine, Beauharnais'ın üç çocuğunun annesiydi.
Ancak, Terör Dönemi'nin baş mimarı Robespierre'in giyotinle idam edilmesi sonrasında Josephine beş gün içerisinde serbest bırakıldı. Bu olaylar Josephine'in hayatında dönüm noktası oldu ve tarihe damga vuran bir figür haline gelmesini sağladı.
Napolyon, gücünün doruk noktasında halkın içinde dolaşmayı ve sıradan bir burjuva gibi giyinmeyi tercih etmişti.
Rivayete göre, yolda karşılaştığı rastgele kişilere İmparatorunun faziletleri hakkında sorular yöneltmiştir.
Napolyon'un alışılmadık ve en az sevilen alışkanlıklarından biri, heyecanlandığında şarkı söyleme eğilimiydi. Bu, genellikle mırıldanma ve mırıldanma şeklinde kendini gösterirdi.
Tarihin unutulmaz liderleri Büyük İskender, Jül Sezar, Cengiz Han, Mussolini ve Hitler'in yanı sıra, Napolyon'un da Ailurophobia adı verilen kedi fobisine sahip olduğu düşünülüyor.
Hatta bazıları, Napolyon'un bu korkusunun kökeninin, çocukken yaşadığı bir yaban kedisi saldırısına dayandığını öne sürer.
Rosetta Taşı, Londra'daki British Museum'un en değerli eserlerinden biridir. Bu granit levha hiyeroglif Mısır, demotik Mısır ve antik Yunan dillerinde yazılmış metinler içerir.
1799 yılında Napolyon'un Mısır seferi sırasında askerleri tarafından bulunmuştur ve bu keşif, tarih biliminde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Napolyon'un kendine özgü bir güvencesi vardı o da boynunda asılı duran bir şişe zehirdi. Yakalanma ihtimaline karşı bu hızlı çözümü her daim yanında taşıdığı düşünülürdü.
Fakat zehrin etkisi zamanla azalmıştı ve Napolyon'u öldürmek yerine, sadece ağır bir hastalığa yakalanmasına neden oldu.
Napolyon'un Waterloo'da yaşadığı hezimet sonrası, Saint Helena adı verilen ve en yakın kara parçasından 1200 mil uzaklıkta bulunan minik bir ada onun sürgün yeri olarak belirlendi.
Yine de bu cezaevinin aşılmaz olması, İmparator'un kurtarılması amacıyla iki eski denizaltı ve bir mekanik sandalyenin yer aldığı atılgan bir plan da dahil olmak üzere bir dizi planın yapılmasını engellemedi.
Napolyon'un adı, kısa boylu ve aşırı saldırgan bireyleri tanımlamak için kullanılan 'Napolyon kompleksi' nedeniyle genellikle kısalıkla ilişkilendirilir.
Napolyon'un ölüm anında boyu, Fransız ölçülerine göre 5 ayak 2 inçti, bu da günümüz ölçülerine göre 5 ayak 6,5 inçe denk gelir. Bu boy o dönem için oldukça normal bir yükseklikti.
51 yaşında Saint Helena'da uzun ve acı verici bir hastalığın sonucu olarak hayatını kaybeden Napolyon'un ölüm sebebi, her zaman belirsizliğini korudu ve komplo teorilerine ev sahipliği yaptı.
Bu iddiaların sebebi ise Napolyon'un saç örneklerinde aşırı derecede arsenik bulunması. Hatta yatak odasının duvar kağıdında bile arsenik olduğu öne sürülür.