Süleyman Şah Türbesi’ne gidecektik ya, türbeyi kaçırmak zorunda kaldık. İlkeye bakın. Musul başkonsolosluğumuz basıldı, 49 kişi rehine alındı.
Rehine alanlar IŞİD, IŞİD terör örgütü, ama IŞİD demekten korkuyorlar. Şu öngörüye bakın. Şu ilkelere devlet yönetimlerindeki anlayışa bakın. Kişisel hırslarla ayağa kalkıp bir ülke mi yöneteceksiniz siz? Bu da yetmedi. TIR’larla silah gönderdiler. Silah göndermeyin dedik. Silah gönderirseniz Müslümanı Müslümana kırdırırsınız, yapmayın etmeyin dedik. “Biz silah göndermiyoruz, insani yardım gönderiyoruz” dediler. Sonunda belgeler çıktı. Silah gönderilmiş. Bu da ciddi bir dramdır aslında.
Sayın Davutoğlu’nun yaptığı açıklama var. “MİT TIR’larına operasyon yapanlar bu katliamda sorumludur” diyor. Yani “biz silah gönderiyorduk, izin vermediler ve sorumlular.” İtiraf ediyor. Devlet yönetiminde vatandaşa yalan söylemek var mıdır? Aynı kabinede bir bakan, ne söylüyor? “Burada bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum' diyor sayın Tuğrul Türkeş ‘Vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu. Bilerek söylüyorum' diyor. İddia ile söylüyorum, bizim o bölgeyle irtibatımız var. Bayırbucak Türkmenleriyle irtibatımız var o silahlar oraya gitmedi diyor. O silahlar nereye gitti? Bu sorunun cevabını hep beraber vermeliyiz, nereye gitti o silahlar?
Az önce mektuptan bir bölüm okumuştum. Olay uluslararası boyuta ulaşabilir diye. Şimdi Suriye’de kim var? ABD var, Rusya var, İran var, Fransa var. En son BM karar aldı, isteyen herkes oraya gidebilecek.
Türkiye nerede? Biz onlara zamanında dedik ki gelin şu Türkiye’de uluslararası konferans toplayın. Ortadoğu’nun sorunu varsa sorunun çözümünde adres Türkiye olsun dedik. Ortadoğu’da sorun çıktığında bu sorunları ancak Türkiye çözer algısının olmasını istedik.
Hayır dediler. Bizim önerimizi onlar kabul etmedi. Rusya aynı öneriyi yaptı ve bizimkiler Cenevre’ye gittiler. Niye gittiniz o zaman? Biz öneri yapınca kabul etmiyorsunuz da, başkaları yapınca neden koşa koşa gittiniz?