'HERKES KENDİSİNİ CUMHURBAŞKANI GİBİ SORUMSUZ ADLEDİYOR'
En çok ihtiyaç duyduğumuz siyasi ahlak. Eğer siyaseti kirlilikten arındırmazsak, ahlaki ilkeleri yani etik değerleri güçlü kılmazsak emin olun bu ülkede hiçbir şey olmaz. Bizim amaçlarımızdan birisi ilk bir yıl içinde kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkarmaktır. Siyasette etik kuralları ortaya koymaktır. Bu olmadığı taktirde Türkiye'de değişen bir şey olmaz. Letonya'da bir alışveriş merkezinin çatısı çöktü diye bakan istifa ediyor. Norveç'te terör eyleminde Norveçliler öldü, Adalet Bakanı istifa etti. Kendilerini siyasi sorumlu olarak görüyorlar. Bizde siyasi sorumluluk yok. Yetki var; ama sorumluluk yok. Herkes kendisini Cumhurbaşkanı gibi sorumsuz addediyor. Olmaz, olmaz. Bütün uygar dünyayı kendimize güldürüyoruz. Sayın Davutoğlu ile görüşürken Suudi Kralı'nın bile bazı önlemler aldığını, bakanı görevi aldığını ifade ettim. Bakanlar istifa etmiyorsa siz görevden alın dedim. Yeni bir başlangıç yapmamız lazım. Demokraside bir olgunluk çıtasını yakalamamız lazım. Bunun olması lazım; ama yok.
'MEDYANIN GÜCÜ SINIRLANDIRILDI'
Değerli arkadaşlar hukukun üstünlüğü içinde medya özgürlüğünün ayrı bir yeri vardır. Bütün demokrasilerde yasama, yargı yürütme bir de dördüncü güç olarak medya var. Bizde medyanın gücü sınırlandı. 1'incisi medya patronunun üzerine baskılar kuruldu, cezalar yağmur gibi yağdı. 2'nci aşama gazetecilerin görevlerine son verildi. 3'üncü aşama gazeteciler ölümle tehdit edildi. 4'üncü aşama doğrudan doğruya gazetelerin kendisi milletvekili gözetiminde ve eşliğinde basıldı. Bütün dünyayı kendimize güldürüyoruz. Böyle bir şey olamaz. Her gittiğim toplantıda söylüyorum. Politikacıların alkıştan çok eleştiriye ihtiyacı vardır.
'DIŞ POLİTİKA MİLLİ OLMAK ZORUNDADIR'
Dış politika ikinci sorun alanımız. Son 7-8 yılda ortaya çıkan tablodur. Eskiden bir sorun alanı değildi dış politika. Vardı sorunlarımız; ama temel sorunumuz değildi. Şimdi Türkiye'nin temel sorun alanı oldu. Sayın Davutoğlu koalisyon görüşmelerinde geldiğinde ve en son kendisini ziyaretimde de söyledim; Türkiye'nin dış politikasının 180 derece değişmesi lazım. Dış politika milli olmak zorundadır. İktidarı ile muhalefeti ile herkes ülkenin izlediği dış politikayı desteklemek zorundadır, kural budur. Ama siz dış politikayı mezhepçi bir anlayışa indirgerseniz, başka ülkelerin içişlerine karışırsanız, o ülkelere Türkiye'den TIR'larla silah gönderirseniz, binlerce çocuğun ve masum insanın ölümüne seyirci kalırsanız ve onun nedeni olursanız; biz bunu nasıl destekleyeceğiz, bu dış politikaya nasıl doğrudur diyeceğiz?
Kılıçdaroğlu programdaki konuşmanın ardından iş adamlarının sorularını yanıtladı.
'MERKEZ BANKASININ BAĞIMSIZLIĞI ÖNEMLİ'
Merkez Bankası'nın bağımsızlığı üzerine sorulan soruya Kemal Kılıçdaroğlu, 'Merkez bankasının bağımsızlığı önemli. Merkez bankasının hangi görevleri yapacağı yasalarla tanımlanmış. Eğer yasada ve görevlerde eksiklik varsa bu giderilir. Bizim burada kastettiğimiz sıcak siyasetin doğrudan müdahale etmemesidir. Hükümetin bir politikası vardır, bir programı vardı. O programın gerçekleşmesi için Merkez bankası araçlarını kullanarak, programın gerçekleşmesine katkıda bulunur ve çaba harcar. Bizim yaptığımız yanlışlık, zorla faizi yükselteceksin veya düşüreceksin diye talimat veriyoruz. Bu merkez bankasının dünyadaki itibarının sıfırlanmasına yol açıyor. Ve bu merkez bankası bağımsız değil, dolayısıyla bunun aldığı kararlara güvenilmez deniyor. Bir kurumun güvenilir olması kurumun aldığı kararları kendi özgür iradesiyle almasına bağlıdır' şeklinde yanıt verdi.
'ANADOLU'NUN GÜÇLENMESİNİ İSTİYORUZ'
'Ülkemizdeki asgari ücret AB üyesi bir çok ülkeden daha yüksek. Önerdiğiniz asgari ücret artışı gerçekleşirse iş dünyası rekabetçiliği nasıl koruyacak? Çözüm süreci nasıl yeniden başlar? Bölgesel kalkınma için özel bir model olacak mı?' sorularına Kılıçdaroğlu şöyle cevap verdi:
'Seçim bildirgemize koyduk. Asgari ücreti verginin tümüyle dışına çıkaracağız ve asgari ücreti 1500 TL yapacağız. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Sizin üzerinize bu konuda özel bir yük gelmeyecek. Bu konuda çalışmalarımızın hepsi yapılmış vaziyette. Önünüzdeki engelleri kaldıracağız, yeter ki üretin, yeter ki yatırım yapın. Bizim tek isteğimiz bu. Çözüm süreci bu sorun çözülebilir. Yani Kürt sorunu çözülebilir. Çözülmemesi için bir neden yok. Bizim bilgimiz ve kapasitemiz buna müsait. Gelecek önerilerden asla korkmamak lazım. Düşüncelerin rahatlıkla ifade edilmesine ortam hazırlamak lazım. Bölgesel kalkınma evet. Doğu ve Güneydoğu'da özel sektörün yatırım yapması için özel teşvikler getirmeyi düşünüyoruz. Eğer özel sektör gitmeyecekse kamu-özel işbirliğini düşünüyoruz. Eğer kamu-özel işbirliği de olmazsa doğrudan devletin yatırım yapmasını istiyoruz. O bölgede mutlaka bir şeyler yapmamız gerekir. Anadolu'nun güçlenmesini istiyoruz'
'SURİYE'DE İÇ KAVGANIN SONLANDIRILMASI GEREKİYOR'
'Suriyeli mültecilerle ilgili sosyal içerme modeli düşünülüyor mu?' sorusuna ise Kılıçdaroğlu,
'Suriyeli mülteciler... İki aşamalı bir uygulamanın olması lazım. Birincisi süratle Suriye'de iç kavganın sonlandırılması gerekiyor. Bunun için Amerika'nın, Rusya'nın, İran'ın, Türkiye'nin ve Avrupa Birliği ile Arap liginin mutlaka görüşlerinin alınması ve Suriye'de çarpışan tarafların bir araya getirilerek sorunun çözülmesi lazım. Olay giderek büyüyor. Rusya orada, Çin de gemilerini gönderdi. Amerika zaten orada. Büyüttüğümüz olay şimdi bizim başımıza dert olmaya başladı. Ve Türkiye bütün bu sürecin dışına itilmiş vaziyette. Böyle bir sorunla da ayrıca karşı karşıyayız. İkincisi Avrupa Birliği'nin elini cebine atması lazım. Suriye'nin yeniden inşa edilmesi lazım. Ancak o zaman Suriyelilerin büyük bir kısmı kendi ülkelerine giderler. Yüzde yüzünü de göndermek te bu saatten sonra mümkün olmaz.' diye yanıtladı.
TÜSİAD'ın etkinliğine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu bir gazetecinin, “Ankara'daki patlamayla ilgili medyaya gelen yayın yasağı, aynı zamanda sosyal medya da bir yasak söz konusu. Bununla ilgili ne diyeceksiniz? AB'nin 'Avrupa'ya göçmenleri göndermeyin biz de size vizeyi kaldıralım gibi bir pazarlığı gündemde bununla ilgili ne diyeceksiniz?' sorularına yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Bu pazarlık insani bir pazarlık değil ve bu pazarlığın kabul edilmesi mümkün değil. Türkiye'de toplama kamplarının kurulması hele hele hiç doğru değil' dedi.
DAVUTOĞLU'NA BİR CAĞRI DAHA YAPIYORUM; BAŞBAKANLIĞINI KULLAN VE BUNLARI AZLET
Kemal Kılıçdaroğlu, 'Neden korkuyorlar. Hangi gerekçe ile yayın yasağı getiriyorlar? Kendi yaptıklarını örtmek için mi? Olayın sağlıklı tartışılmasını engellemek için mi? Bunu asla doğru bulmuyoruz, asla. Sayın Davutoğlu çıkıp halkın önüne, hangi gerekçe ile yayın yasağı getirdiğini açıklamalı. Söyledim; failler belli, ellerindeki listelerde yazılı. Failler belliyken neden önlem almadınız? Hangi gerekçe ile önlem almadınız? Bunu çıkıp halka anlatın. Sorumluları var bu işin. 12-11 saat önce 'bomba patlayacak diye' tweetler atılmış. Doğru. Neden olay meydana geldikten ve 99 vatandaşımız hayatını kaybettikten sonra soruyorsunuz? Neden daha önce sormadınız? Hangi gerekçe ile sormadınız? Bombanın patlamasını mı bekliyordunuz? İnsanların ölümünü mü bekliyordunuz? Hala iki bakanın istifa etmemesi yüreğimde derin bir yaradır. Hala istifa etmemeleri. Sayın Davutoğlu'na bir çağrı daha yapıyorum; Başbakanlığını kullan ve bunları azlet yeter artık, yeter. Bu 99 kişinin en azından ailelerine sayı duy. Bunların vebali var. Hangi gerekçe ile siz bu bakanları tutuyorsunuz orada. Sorumlular onlar, şimdi sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi ortalıkta geziyorlar. Anlamakta zorluk çekiyorum' ifadesini kullandı.
DHA