Neden ihtiyaç duyduğunu görmeden herhangi bir durumdan özgürleşebilmek mümkün değil. Öncelikle, herhangi biriniz, herhangi bir hâl ve durumda kendini eksik, yetersiz hissediyorsa bu yetersizlik hissinin dengelenmesi için tahterevallide olduğu gibi, bir tarafta kibir varsa, diğer tarafta mutlaka aşağılık duygusunun olması gerekir. Ya da bir kişinin kendini eksik, aşağı, yetersiz gördüğü bir alan varsa onu dengelemek için mutlaka kibre ihtiyaç duyar. Öyleyse bu bir denge ve eğer herhangi bir konuda kendini aşağı, eksik, yetersiz görüyorsan sende mutlaka kibir var demektir. Bu bir.
İkincisi dünya, hayat, maneviyat ya da ruhsallık; bunlardan herhangi birini eksik ya da aşağıda görüyorsan yine kibre ihtiyacın vardır. En azından çevrendeki kibirli insanlar üzerinden kendini izlersin.
Her birimizin zaman zaman kendini eksik, yetersiz hissettiği alanlar olmuştur. Benim de geçmişte çeşitli alanlarda, “Bu alanda kendimi yeteri kadar güçlü hissetmiyorum, daha güçlü olayım, daha iyi olayım.” dediğim zamanlar, bir sürü hâller ve durumlar olmuştu ve o alanlarda kibirli tarafımı görememiştim. Oysa eksik ve yetersiz bir hâl varsa orada kendini aşağı ve eksik gören bir taraf vardır. Bu sebeple de başka bir tarafta kendini daha iyi, daha yüksek ya da kibirleneceğin hâl ve taraflara yönelmen gerekir.
Bu bir mekanizma. Sadece şöyle bir durum var ki bunları görmediğinde, kibirle yaşadığında bir taraftan negatif enerjinin oyuncağı ve tutsağı olabiliyorsun ve birçok kişi bu sefer, sahip olduğu arabasıyla, kıyafetiyle, birikimleriyle, ailesiyle, yeteneğiyle ya da bir apoleti ve mevkisi ile kendini başka insanlardan yüksek veya daha farklı görebilir.
Öncelikle bu durumu kabul edeceğiz. Evet bazı insanların buna ihtiyacı vardır. Ama neden? Çünkü bu insanların aslında kendini eksik ve yetersiz gördüğü alanlar vardır.
Mesela şunu diyebilir: “Evet, senin şunların var ama benim de param var. Senin paran var ama benim de aklım var, bilgim var, okulum var, mevkim var. Benim mevkim senin paranı döver.”
Buna benzer, içeride bir sürü rekabet ya da farklı kibir unsurları vardır. Bu kişiyi negatif bir hâle alarak, yavaş yavaş aşağıya, negatif enerjilerle temasa götürür ki bu sefer, kişi başta kaybetme korkusu olmak üzere, endişe, kızgınlıklar, öfke, yani güç frekansının olumsuz kullanımıyla ilgili hayatında çeşitli zorluklar, zorlanmalar yaşamak durumunda kalır. Peki öyleyse nasıl fark edip, kibirden nasıl özgürleşebiliriz?
Burada şöyle bir konuyu göreceğiz:
Bir kere kendini neden yetersiz, neden eksik ya da neden aşağıda hissediyorsun? Ya da birilerini neden daha yukarıda, senden daha özel, daha iyi zannediyorsun?
Şunu diyebilirsin: “Tamam da ben şu jimnastikçi gibi böyle bir salto, böyle bir takla atamıyorum. Şu adam gibi tramplenden tak diye havuza atlayamıyorum. Şunun kadar iyi yüzemiyorum, bunun kadar iyi konuşamıyorum. Evet bunlar her birimiz için geçerli. Hangimiz her şeyi yapabiliriz ki?
Hangimiz hem müzik hem resim hem şiir hem ilim hem de maneviyatta iyi olabiliriz ki?
Evet, hepimiz her alanda zirvede olamayız ve her birimizin bir alan seçmesi gerekir. Peki sen kendi seçtiğin alana yeteri kadar emek veriyor musun? -Ki bu ayrı bir konu ve ayrı bir çalışmanın alanına girer.- Diğer taraftan şöyle bir şey var:
Her birimiz aslında bu hayat içerisinde bir ve bütünün eşit bir parçası olarak buradayız. Her birimizde aynı özellikler var: iki gözümüz, iki kulağımız var. Yetenek olarak her birimizde belli birikimler var ve bunların birçoğunu da biz -bu da başka bir çalışmanın konusu- kendimiz seçiyoruz ve bunu da defalarca kanıtlıyoruz. Yani doğduğun aileyi, yeteneklerini ve bütün kader planını sen seçiyorsun.
Diğer taraftan, sen kendini bütünden ayırdığın zaman, aşağıda ya da yukarıda görmeye çalışırsın. Ya da ruhunla maddeyi, bedenini ayrı gördükçe, bedenini ve ruhsallığı küçümsedikçe tüm bunların tam tersi olarak birini daha çok, daha kocaman zannettikçe ayırdıkça ayrılıyorsun.