15 Adımda Sizi Dünyanın Başka Köşelerine Götürecek "Duygular Sözlüğü"

Dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerinde yaşanmakta olan sayısız duygu içinden seçilmiş 154 duygudan oluşan 'Duygular Sözlüğü' kitabından duyguların nasıl algılandığı ve yaşandığı hakkında bir şeyler öğreneceğiz.

Bakalım, bizim gün içerisinde hatta saniyeler içinde hissettiğimiz üzgün, somurtkan, sevinen bedenlerimiz nasıl farklı şekillerde dünyada var oluyormuş.

1. Amae: Birçok kişinin parçası gibi hissetme.

Çoğumuz zaman zaman sevdiğimiz birinin kucağına sığınıp sevilip avutulmak isteriz. Bu anlık hissedilen, tamamen güvende olma hali, önemli ve insanı canlandıran bir etkiye sahip. Bunun bize verdiği hissi kendi dilimizde aktarmak zor ama Japonya'da 'amae' olarak biliniyor. ('ahmaeh' diye okunuyor.) Japonya'da birçok kişinin parçası olarak kabul ediliyor, sadece aile içinde değil arkadaşlar arasında ve iş yerinde de. Tabii bu duygunun dereceleri var. Çocuklar bazen 'amaeci' şeklinde suçlanabiliyor, Örneğin gözlerini kocaman açıp birinin onlar için bir şey yapmalarını beklediğinde.

2. Greng Jai: Karşısındakinin yardımını kabul etmek konusunda yaşanan isteksizlik.

Tayland'da zahmet olacak diye, karşısındakinin yardımını kabul etmek konusunda yaşanan isteksizliği anlatıyor.

3. Hıraeth: Tedirginlikle bezenmiş bir hasret.

Galler dilinde insanın vatanına duyduğu derin bağ anlamına geliyor ve vatan ormanları ve dağlarını neredeyse büyülü bir ışık içinde anlatıyor. Ama sıcaklık ya da rahatlık hissi değil. Daha çok tedirginlikle bezenmiş bir hasret hissi, sanki bir şeyi geri alamamak üzere kaybetmenin eşiğindeymişiz gibi.

4. İjirashii: Övülmeye değer bir şey yaptığını görünce gelen duygulanma.

Bir engeli aştığını ya da övülmeye değer bir şey yaptığını görünce gelen duygulanma ya da etkilenme hissinin Japonca'da bir adı var: ijirahsii. Tüm zorluklara  rağmen bir atletin bitiş çizgisini geçmesini izlerken ya da evsiz birinin kayıp bir cüzdan bulup sahibine teslim ettiğini işittiğimizde duyduğumuz bir his.

5. Kaukokaıpuu: Uzak diyara duyulan hasret.

Bazen hiç gitmemiş olsak da 'o yer'e dair bir sıla hasreti duyarız. Bazen olduğumuz yer dışında herhangi bir yerde olmayı dileriz. Finler, uzak bir diyara duyulan hasreti, kauko (uzak diyarlar) ve kaipuu (hasret) sözcüklerinden oluşan kaukokaıpuu ile ifade ediyor.

6. Lıget: İnsan vücudunu körükleyen öfkeli enerji.

Acı biberdeki ateş ve çağlayandaki acele insanı uçurur, daha çok  çalışmaya iter. Filipinler'deki Nueva Vizcaya'nın loş ve kasvetli ormanlarında yaşayan 3500 kelle avcısından oluşan Ilongot kavmindeki liget hem insan vücudunu hem de nesneleri körükleyen öfkeli enerjiye verilen isim. Ilongotlarla yaşayan antropolog kocası Renato da karısının ölümüne tepkisini liget'in bir başka özelliğiyle tarif ediyor: yas tutmanın hiddeti.

7. Lıtost: Utanç, hınç ve sinirlenme sarmalını ifade ediyor.

Çek yazar Milan Kundera'ya göre 'onsuz insan ruhunu anlamak' imkansız da olsa çevrilmesinin zorluğuyla ünlü bir Çek duygusu. Birinin bizim berbat hissetmemize sebep olduğunu anladığımızda bizi ayağa fırlatan utanç, hınç ve sinirlenme sarmalını ifade ediyor.

8. Malu: İçimizdeki büyük bir kaçıp gitme isteği.

Ne kadar becerikli, komik, başarılı ya da sevilen biri olsak da çoğumuz çok saygı duyduğumuz birinin karşısında telaşa kapılırız. Beynimizi sanki bir sis kaplar. Cümleler bölük pörçük çıkar. İçimizde büyük bir kaçıp gitme isteği duyarız. Bu acı dolu hissi açıklayan tek bir sözcük yok. Endonezya'daki Dusun Baguk halkı arasında bu duyguya malu deniyor.

9. Matutolypea: Sabahları keyifsiz kalkma hissi.

Çalar saat zırlıyor, şafak perdenin arasından odaya süzülüyor ve perişan, huysuz bir şekilde uyanıyoruz. 'Sol tarafından kalkmak,' diyemeyiz, kulağa çok daha önemli gelen matuolypa. Kimse bu sözcüğün ne zaman ya da nerede icat edildiğini bilmiyor. Ama anlamı, Romalı şafak tanrıçası Matuta ve Yunanca keyifsizlik anlamına gelen lype sözcüğünün birleşmesinden geliyor ve 'sabah hüznü'ne hakkını veriyor.

10. Mono no aware: Hayatın zevklerinin biteceğini bilmenin acısı.

Japonya'da doğrudan, 'bir şey'lerin (mono) dokunaklı olma hissi (aware) anlamına geliyor ve genellikle hayatın geçiciliği karşısında bir iç çekiş olarak anlatılıyor. Pek çok nüansla dolu bir his: değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul edince gelen hüzün ve huzur; gelecekte yaşanacak kayıpların önceden tutulan yası; hayatın zevklerinin biteceğini bilmenin acısı.

11. Nakhes: Bir çocuğun ya da küçük kardeşin başarılarından duyulan keyif ve tatmin.

Anne babaların çocuklarıyla aşırı gururlanması Yahudi komedilerinde fazlaca kullanılmış bir tema. Ama gerçekten de herkes bir çocuğun ya da küçük kardeşin başarılarından duyulan keyif ve tatmini anlayabilir. Yidiş dilinde bunun için özel bir sözcük var: nakhes.

12. Gezelligheid: Hem fiziksel koşulları hem de sarılıp sarmalanma hissiyatını ifade ediyor.

Kuzey Avrupa dillerinin pek çoğunda rahat ve sıcak hissetmeyi anlatmaya özgü bir sözcük. Arkadaş sözcüğünden türeyen gezelligheid, hem fiziksel koşulları hem sarılıp sarmalanma hissiyatını anlatıyor; hem de kendinizi evinizde hissettiğiniz sıcak bir ortamda iyi arkadaşlarla bir arada olma hissini.

13. Ngınyıwarrarrıngu: Bir anda yerinden fırlamak ve olan biteni anlamamak.

Batı Avustralya'nın çöllerinde yaşayan Pintupi halkı için de korkunun on  beş farklı türü var. Bunlardan biri ngulu, bir başkasının intikam peşinde olduğundan korkmak; kamarrarringu, kanınızı donduran, birinin arkanızdan yaklaştığı hissi, kanarunvtju, gece gelen kötü ruhlar hakkında uyuyamayacak kadar büyük bir dehşete kapılmak; ve ngınyıwarrarrıngu da sizi bir anda yerinizden fırlatan ve sonra neden böyle alarma geçtiğinizi anlamak için etrafa bakmanıza neden olan his.

14. Oime: Birine kendini borçlu hissetmenin verdiği rahatsızlık duygusu.

Japonya'da birine borçlu hissetmekten duyulan yoğun rahatsızlık hissidir.

15. Saudade: Uzaktaki veya kaybolmuş bir kişiye ya da nesneye duyulan melankolik özlem.

Portekizliler'in ilk defa 3. yüzyılda, Keşifler Çağında saudade diye bir duygudan bahsettikleri düşünülüyor. Uzaktaki veya kaybolmuş bir kişiye ya da nesneye duyulan melankolik özlem. Hep orada, yüzeyin hemen altında atan, yasla karışık umut. Muğlak bir özlem var ama vazgeçiş ve geçmişin sevinçlerini hatırlamanın keyfiyle karışmış.

Popüler İçerikler

Bakanlık, Valiliklere Talimat Gönderdi: "Belediye Kreşlerini Kapatın"
"Geri Zekâlılar..." Müge Anlı'dan Canlı Yayında Sert Çıkış!
Çiçekten Para Mı Kazanacaksın Deyip Güldüler: Şimdi Bir Kilodan 500 Bin Lira Kazanıyor