“İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yasamayı bilmediği için...”
William Shakespeare
Sevgi hayatın başlangıcıdır. İnsan hayatına sevgiyle başlar. Bir bebek annesinin koşulsuz sevgisiyle gelir dünyaya… Sevgiyle büyürken, bir çiçeği, bir rengi, bir yemeği, bir insanı, en önemlisi de kendini sevmeyi öğrenir. Peki, sonra ne olur da sevgilerimiz azalır, tükenir? İşte bu sorunun yanıtı, düşündüklerimiz, algıladıklarımız, hissettiklerimiz, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız içinde gizlidir. Yaşanan her başarısızlık, hayal kırıklığı, pişmanlık, çaresizlik; duyulan her nefret, utanç, suçluluk, kaygı, şüphe, öfke, sevgiyi biraz daha uzaklaştırır hayatlarımızdan. Ama iyi haber şu ki insanın kendine olan sevgisi yok olmaz; derinlerde bir yerlerde inzivaya çekilir sadece.