Farkında olmadan İstanbul'da beklenmedik bir intihar furyası başlattı Beşir Fuad...
Farkında olmadan İstanbul'da beklenmedik bir intihar furyası başlattı Beşir Fuad...
Mozartcultures ve N'olmuş kaynak olarak kullanıldı.
Gürcü asıllı ve nüfus sahibi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Fatih Rüştiyesi'nde başladığı eğitimine ailesiyle beraber Suriye'ye taşınınca Cizvit okulunda devam etti. Sonrasında yeniden İstanbul'a gelen Beşir Fuad, Askeri İdadi'de okudu. 1871'de Mekteb-i Harbiye’yi bitirince Abdülaziz'in yaverliğini üstlendi.
Oldukça başarılı bir insan olmasının yanı sıra bir vatanperver olarak dönem savaşlarına katıldı. Halihazırda Fransızca, Almanca ve İngilizcesi olan birisi olarak devlet erkanında çeşitli mertebelerde kolağası olarak görev yaptı. 1884 yılı itibariyle resmi görevlerden elini eteğini çekerek meraklısı olduğu edebi ve bilimsel konulara yöneldi.
Yazım alanında çok kısa bir sürede çok uzun bir mesafe katetti. Kitap çevirileri, dergilerde ve gazetelerde yazılar, dil üzerine yazılar, tiyatro eleştirileri yazdı. Yaptığı işlerle her daim farkını ortaya koydu. Emile Zola, Charles Dickens, Flaubert, Auguste Comte, Gabriel Tarde gibi önemli yazarları Türk dünyasında tanıttı.
Romantizm yanlısı olan Tanzimat aydınlarını ve yazarlarını bilime ters düşmeleri açısından şiddetle eleştirdi. Dönemin bir diğer önemli kişisi Namık Kemal’le bile ters düşerek tartışmıştı. Onca aydın içinde sadece Ahmed Mithat Efendi tarafından onaylandı. Dolayısıyla tek destek gördüğü kişi de yine Ahmed Mithat'tı.
Uzaktan bakınca oldukça mutlu bir insan görülse de oğlunu 'Kızılcık' hastalığına kurban etmiş bir babaydı Beşir Fuad. Görücü usulüyle evlendiği eşiyle mutlu değildi zaten. Oğlundan sonra 'Paranoya' sebebiyle çok sevdiği annesini de kaybetti. Bunca şeyden sonra bazen delirecek gibi hissettiğini sık sık dile getirirdi.
Beşir Fuad, ahretliği ve can dostu olan Ahmed Mithat Efendi’ye yazdığı mektuplarda nasıl intihar etmek istediğini, ölürken hissettiklerini yazacağını, cesedini kadavra olarak Tıbbiye’ye bağışlamak istediğini yazdı. “Hayatım boyunca bilime hizmet ettiğim gibi cenazemin de öyle olmasını isterim.” yazmıştı.
Beşir Fuad, mektubunda ölümünün ona özgü olacağını çünkü son verme şansı olmasına rağmen devam ettireceğini ve bunu gerçekten istediğini göstermeyi arzuladığını yazdı. İntihar ederken Fatih-Nallı Mescit Mahallesindeki ailesiyle yaşadığı, oğlunun ve annesini kaybettiği evdeydi.
Annesi gibi delirerek ölmek istemediği için bu kendi ölümünü planladı, oysa çevresi çoktan delirmeye başladığını düşünüyordu. Zaten bunu sürekli olarak dillendiriyordu. İntihar etmesin diye sürekli olarak olarak gözetleniyordu. Bunun farkında olduğu için intihar edene kadar bir süre ölümü dillendirmeyi bıraktı.
Kendine klorit kokain enjekte etti ve bileklerini usturayla kesti. Yavaş yavaş ölürken hissettiklerini kaleme aldı. Bazı kaynaklar çok fazla acı çekmediğini söylese de bazı kaynaklara göre organlarını dışarı çıkaracak kadar ileri gitmişti. Ölmeden önce yazdıklarına göreyse ölümü hiç de sancılı bir süreç değildi.
Sürekli olarak kontrol ediliyordu. O sırada kontrol etmek için gelen baldızını yarım aralık kapıdan terleyerek gönderdi. Neyse ki baldızı konuşmaya çok da hevesli değildi. Bu nedenle içeri girmek için diretmedi. Dolayısıyla da kesik bileklerini fark edememişti. Bu da Beşir Fuad'ın işine gelen bir durum oldu.
Alelacele doktor çağırsalar da bu faydasız bir çabaydı. Beşir Fuad, durumu 'Beyhude uğraşmayınız, beş dakikalık ömrüm kaldı.' diyerek ifade etmişti, zaten bunlar da son sözleri oldu. Bu ölümün tezahürünü önceden gören Ahmed Mithat Efendi bile şaşkındı. Kadavra olma isteği dini sebeplerle gerçek olmadı.
İntiharın kabul görmediği Osmanlı toplumu, Beşir Fuad’ın ölümünün etkisinden çıkamadı. Olayın gazetelere yansımasıyla İstanbul’da ardı ardına gelen intiharlar baş gösterdi. II. Abdülhamid intihar haberlerinin gazetelerde yayınlanmasını yasaklattı. Bu yasak, intiharlar azalana kadar 6 ay devam etti.
İntiharını, 'Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.' şeklinde ifade etmişti.
Boş bir insan değildi ve kaybı büyük üzüntüleri de beraberinde getirdi. Delirdiği söylentilerinin doğru olduğuna dair kulaktan kulağa dedikodular yayıldı. Dedikoduların büyük bir hızla yayılmasının altındaki sebep ne derseniz, onlara göre bu şekilde ölmek için deli cesareti gerektiğiydi...
Siz Beşir Fuad'ın üzücü bir şekilde sonlanan hayatıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım.
"Beşir Fuad, mektubunda ölümünün ona özgü olacağını çünkü son verme şansı olmasına rağmen devam ettireceğini ve bunu gerçekten istediğini göstermeyi istediğini arzuladığını yazdı." Onedio editörlerinin yazdıklarını tercüme edebilecek biri varsa onu da hemen işe alsınlar. Böyle olmuyo.
haftalardır bir intihar planlamaya çalışıyordum bu yöntem çok yattı kafama. ben edebiyat yapmayacağım beni ölüme sürükleyen bana ölümü sevdiren bana ölümü normalleştiren ve arzulatan bozuk düzenden adaletsizlkten ve geçim sıkıntısından bahsedeceğim. Bu yorumu tutun sizlere lazım olacak.
Okuduklarınız ilginizi çektiyse Orhan Okay'ın Beşir Fuad biyografisini tavsiye ederim. Gerçekten nev-i şahsına münhasır biriydi.