Kedileri Bütün Bütün Yutan, İnsan Etinden Canlı Yılan Balığına Kadar Her Şeyi Yiyen Tarrare’nin Hikâyesi

İlk bakışta şehir efsanesi gibi gelen bir hikâyenin tuhaf kahramanından bahsedeceğiz bugün sizlere. Bu hikâyenin kahramanı, ne yaparsa yapsın açlığı bir türlü geçmeyen ve bu açlığı dindirebilmek için kediden yılan balığına kadar pek çok canlıyı tek lokmada mideye indiriveren bir adam…

1790'larda Fransız Devrim Orduları'nda görev yapan Tarrare adlı bir asker, doymak bilmez midesi ile nam salmıştı. Tarrare, bir oturuşta en az dört kişilik yemek yiyordu.

Günün her anı açlıktan ölüyormuş gibi görünen ve fırsat bulduğu her an yemek yiyen Tarrare, bu çılgın iştahına rağmen 50 kilo bile değildi. Genç asker, sürekli yorgun görünüyor ve dikkati hemen dağılıyordu. Tabii, bu durum ordudaki bazı üst rütbelilerin canını sıkmaya başlamıştı.

Çizgi film karakterinlerine benzeyen bu çelimsiz asker, ordunun kaynaklarının verimsiz şekilde kullanılmasına neden oluyordu. Bu yüzden, Tarrare’yi ordudan göndermek isteyenler oldu.

Ancak orduda görev yapan iki cerrah, Tarrare’yi gönderemeyecek kadar çok ondan etkilenmişlerdi. Dr. Courville ve Baron Percy, bu garip adamın bütün sırlarına erişme aşkıyla yanıp tutuşuyorlardı. Nasıl oluyordu da yemekleri neredeyse tek lokmada yutuveren Tarrare, hala bu denli aç kalabiliyordu?

Tarrare, bitmek bilmeyen açlığı ile küçük yaşlardan beri sorun yaşıyordu. Hatta ailesi bu yüzden Tarrare'yi kapı dışarı etmiş ve başının çaresine bakmasını söylemişti.

Hayatta kalmak için açlığını bir gösteri malzemesi olarak kullanmaya karar veren genç adam, hırsızlar ve beden işçilerinden oluşan bir grupla bütün Fransa’yı dolaşmış ve bir anda ‘yıldız’ oluvermişti. Çenesindeki deformasyon yüzünden ağzını kocaman açıp bir sepet dolusu elmayı mideye indirebiliyordu. Üstelik yedikleri yalnızca bu değildi; canlı hayvan, taş, çöp ne bulduysa tek lokmada yutuveriyordu.

Gösteriyi izleyenler, Tarrare’nin bu yeteneğiyle hem büyüleniyor hem de ondan iğreniyorlardı. Baskın duygu ise meraktı...

Canlı kedi ve köpekleri yalnızca iskeletleri kalana dek yiyen, kanlarını son damlasına kadar içen Tarrare, bir keresinde bir yılan balığını çiğnemeden yutuvermişti. Tarrare’yi görmek için insanlar sıraya giriyor ve bu ilgi her geçen gün çığ gibi büyüyordu. Kendisi hayvanlar aleminde de tanınıyordu büyük ihtimalle, zira Baron Percy’nin notlarında bu konuya değinilmiş. Görünen o ki, Tarrare’yi gören bütün hayvanlar bir anda paniğe kapılıp kaçmaya çalışıyorlarmış. İçgüdüleri harekete geçiyordu muhtemelen...

17 yaşındayken yalnızca 45 kilo olan Tarrare’nin yemek sonrasında karnı tıpkı davul gibi şişiyordu. Derisi ise inanılmaz esnekti.

Aç olduğu zamanlarda karın bölgesindeki deriyi bir kemer gibi beline bağlıyordu. Yanakları ise o kadar sarkmıştı ki, bir filin kulaklarından farksız görünüyordu. Bu sarkan deriler onun tek seferde çok fazla yemek yiyebilmesini sağlıyordu. Tek sorun, kendisinden yayılan korkunç kokuydu. Çünkü aşırı derecede ter döküyordu. İlginçtir ki, doktorlar tam aksini düşünüyorken çılgın açlığı Tarrare’nin akıl sağlığını etkilememişti.

Tarrare’nin ilginç durumunu inceleyen doktorlar bir sonuca varmaya çalışırken, onun işe yarayacağına inanan bir kişi daha vardı: General Alexandre de Beauharnais...

General, gizli yazışmalar yapabilmek için Tarrare’nin fiziksel özelliklerinden yararlanabileceğini düşünmüştü. Tahta bir kutunun içerisine, yazdığı notları koyan ve bu kutuyu Tarrare’ye yutturan general, tahmin edeceğiniz sürecin sonunda notların hala okunabilir durumda olduğunu görmüştü. (Tabii, bu durum general için sevindirici bir gelişmeydi ancak siz bunu bir de b*kun içinden kutu ayıklamaya çalışan diğer askerlere sorun!) Taktiğin işe yaradığı görülünce Tarrare ilk görevini aldı: Prusyalıların arasına gizlice sızmak ve generalin mesajını esir tutulan bir Fransız albayına ulaştırmak…

Ne yazık ki, Prusyalı bir köylü gibi davranan ancak tek kelime Almanca bilmeyen Tarrare’nin yakalanması çok sürmedi.

Gerçeği söylemesi için işkence etmeye başladıklarında, Tarrare onlara görevinden bahsetti. Notu okumak için Tarrare’yi zincirle bağlayıp saatlerce tuvaletini yapsın diye beklediler. Ancak sonuç Prusyalılar için hüsran oldu, çünkü general Tarrare’ye güvenmediğinden nota gerçek bir bilgi yazmamıştı. Prusyalı general başta bu duruma çok sinirlendi ve Tarrare’yi öldürmeye karar verdi, ancak çok geçmeden bu garip adama acıyıp bir daha bu işlere kalkışmamasını tembihleyerek serbest bıraktı.

Tarrare, Fransa’ya döndükten sonra görevinden ayrıldı ve Baron Percy’e kendisini iyileştirmesi için yalvardı. O da artık normal bir insan gibi yaşamak istiyordu.

Percy, işe yarayacağını düşündüğü her şeyi denedi ama bir sonuç alınamadı. Üstelik Tarrare’nin açlığı git gide daha çok artıyordu. Yatırıldığı hastanenin morgundaki cesetleri gizlice yemeye ve hastalardan alınan kanları içmeye başlamıştı. Bu durum 14 aylık bir bebeğin kaybolmasıyla gözardı edilemez boyutlara ulaştı. Tarrare hastaneden kovuldu ve Baron Percy bu başarısızlığını unutmayı seçti. Yaklaşık dört yıl sonra ise Tarrare'nin ölüm haberini aldı ve otopsisine katılmak istedi. Sonuç, kocaman bir hiçti ve tüberkülozdan ölen Tarrare'nin açlığının sırrı çözülemedi...

Popüler İçerikler

A Millî Takım'ın UEFA Uluslar Ligi'ndeki Play-Off Turu Rakibi Belli Oldu: Macaristan
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
YORUMLAR
31.03.2022

Midesinde yara varmış. Boşaldıkça midesi yanıyor, O da bunu dayanılmaz açlık olarak hissediyormuş. Bir şeyler yediğinde geçici olarak yemeklere geçen asit sebebiyle rahatlıyor ama sindirim için artan asit seviyesi ile yeniden acı çekmeye(acıkmaya) başlıyormuş. Benim teorim bu yönde:)

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ