Hâl böyle olunca, ortadaki vahim durumu görmezden geliyoruz. Yani aslında eğitim sistemimizin üstüne toprak atmaya devam ediyoruz. Özellikle yetişkinlerin, kendi geçmişlerinden esinlenerek çocukları için de benzer bir gelecek tasarımı yapmaya çalışmaları, çocuklar için adeta bir cezalandırma sistemine dönüşmüş durumda.
Bugünün gençlerinin farklı ve özgün ihtiyaçları görmezden gelindiği için de iki kuşak arasındaki bağ her geçen gün kopuyor. Bu durumu fark etmeyen gözler, okulun aynı formata sokulan çocukların doldurulduğu bir “cehennem kutusu”na dönüştüğünü de algılayamıyor. Oysa “we don’t need no education” (Eğitime ihtiyacımız yok) derken, Pink Floyd tam da bunu anlatmak istememiş miydi? Yıl 1979’du…
Sonuç? Özerk yani kendi kendine öğrenen bireyler olması gereken bu çağın çocukları, sistemin tüm bileşenleriyle sorun yaşayan, anlaşılamayan, isyan eden, işsiz ve geleceksiz bir kitleye dönüşüyor.
Özerk öğrenme, yalnızca kişinin kendi öğrenmesinin sorumluluğunu üstlenme motivasyonunu değil, aynı zamanda bağımsız olarak yararlı bir şey yapma yeteneğini de içerir. Özerk öğrenme becerileri, ne öğrencilerin öğrenmeyi bitirebilecekleri bir şey, ne de sahip oldukları veya sahip olmadıkları bir şeydir.
Günümüzde öğrencilerin, üç ana özerk öğrenme becerisine sahip olması gerekiyor:
(a) Araştırma, seçim yapma ve kendi öğrenmesi hakkında karar verme gibi genel öğrenme veya çalışma becerileri
(b) Bağımsız yazma ve gözden geçirme becerileri, kapsamlı okuma becerileri ve ilgi alanları ve okuma, konuşma, yazma ve dinleme yeteneklerini geliştirmeye yönelik diğer beceriler gibi farklı odaklara yönelik dil öğrenme becerileri veya yetenekleri
(c) Çeşitli öğrenme çıktılarının (hem dil hem de dil dışı) üstesinden gelmek için üst düzey düşünme becerileri