Kavramsallaştırma Histerisi

Artık bir şeyi yaşamak yetmiyor, önce adını koymamız gerekiyor mutlaka. Yetmiyor; daha sofistike, daha akademik, daha edebi, daha “iyi satılır” bir ad bulmamız bekleniyor. Sanki ismi olmayan duygu meşru değilmiş gibi, sanki kavramı yoksa yaşanmamış sayılıyormuş gibi…

Yalnızlık mesela… Artık yalnızlık değil. Seçimli yalnızlık, içsel inziva, post-sosyal kopuş…Türet türetebilirsen! Vallahi burama kadar geldi. Yorgunluk da yorgunluk değil; tükenmişlik sendromu, duygusal emek yorgunluğu, zihinsel overload. Profesyonel alanında çalışma yapanları kastetmiyorum elbet. Kim olduklarını hepimiz anladık. Kavramları da duyguları da karmakarışık hale getiren bir kısım insan diyeyim.

İnsanım yahu, sadece yalnız hissedemez miyim? Kafa bu kafa, diye şikâyet edemez miyim? Ona da mı geldi yasak?

Her yerde kavram var; her içerikte, her cümlede, her paylaşımda. Bir düşünceyi yalın söylemek neredeyse ayıp: “Bunu biraz daha kavramsal anlatabilir miyiz?” Hayır, anlatamayız kardeşim. Çünkü bazı şeyler zaten vardır ve var olan her şey yeniden isimlendirilmek zorunda değildir. Ama biz ne yapıyoruz? Yüzyıllardır yaşanan, hissedilen, bilinen hâlleri alıp parlak ambalajlara sarıyoruz. Yeni isimler koyup “bak ne keşfettim” diyoruz. Yeniden paketlenen kavramlarla yapılan muhteşem analizler dolu sosyal medya. 

Her kötülüğe yeni bir isim, her hatalı davranışa makul bir travma var

Bir ilişkiyi yaşamak yerine analiz ediyoruz. Bir duyguyu hissetmek yerine etiketliyoruz. Bir acıyı tutmak yerine kavramsal çerçeveye alıyoruz. Adlandırınca da kontrol ettiğimizi sanıyoruz. İsmi olan şey tehdit değilmiş gibi, tanımı olan duygu tehlikesizmiş gibi geliyor.

Kavramlaştırılmış acı, evcilleştirilmiş sayılıyor.

Ama hayat evcil değil. Yeni kavram tanıtımlarından, “buna da bir isim bulduk” heyecanından, her şeyin teoriyle meşrulaştırılmasından bıktım. Bazen sadece “canım sıkkın”, “kafam karışık”, “insanım” demek istiyorum. Ama hemen cevap geliyor: “Bu aslında şununla ilgili…” Hayır. Bazen de hiçbir şeyle ilgili değil. Sadece hayatla ilgili.

Bir de yetmiyormuş gibi, her şeyi anlama ve neden bulma takıntısı var. Didik didik etme, parçalara ayırma, kök neden bulma hâli artık histerikleşti. Bir duygu hissedildiği anda sorguya alınıyor: nereden geliyor, çocukluk mu, travma mı, hangi bağlanma stili?

Dur. Bir dakika dur. Her şeyin bir kökü olmak zorunda değil. Her şey bir “neden”e bağlanmak zorunda değil. Bazı şeyler sadece olur. Olur ve geçer. Geçmiyorsa da onu ne olur bırak ben düşüneyim.

Benim hislerim, bir vaka dosyasına dönüşemez her defasında

Bu nedenle biten arkadaşlıklarım da var üstelik. Beni didik didik analiz etmeye çalışmasından yorulup bunun bir sınır ihlali olduğunu anlatamadığım ve sonunda hayatımdan çıkarmak zorunda kaldığım arkadaşlıklar.

Bunun artık bir merak olmadığını, sağlıklı farkındalıktan çıkıp histerik bir anlamlandırma refleksi haline geldiğini düşünüyorum. Ben duygularıma bu haksızlığı yapmak istemiyorum kimse kusura bakmasın. 

Belki de bütün bu aşırı analiz korkudan besleniyor. Anlarsam kontrol ederim, parçalara ayırırsam dağılmaz, adını koyarsam zarar vermez sanıyoruz. Ruh bir denkleme indirgenemez ki… Bazı acılar da çözülmeden taşınır. Ve evet, her şeyi açıklamaya çalışmak bazen inciticidir. Birinin yaşadığını hemen nedenlere bağlamak, belirsizliğe tahammül edememek bir müdahaledir, bir tahakküm biçimidir. Her şeyi tanımlamamak, her duyguyu teorize etmemek, her hâli normalize etmeye çalışmamak bu kadar mı zorlaştı? Ya her şeye isim vere vere hiçbir şey gerçekten bize ait kalmıyorsa?

Ben her şeyi anlamlandırmak istemiyorum. Alın başlığımda da yeni kavram buldum, şimdi bu bilgiyle ne yapıyorsanız yapın.

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

İçeriğin Devamı İçin Tıklayın

Popüler İçerikler

İstanbul Boğazı'nda Sadece Ünlülerin ve Referanslı Kişilerin Katıldığı VIP Partilerin Şoke Eden Detayları
Sosyete Dünyasını Yasa Boğan Ölüm Haberi: 30 Yaşındaki Leyla Mizrahi Uykusunda Hayatını Kaybetti
Melisa Döngel, Mert Vidinli, Yusuf Güney… 11 Ünlü Hakkında Uyuşturucudan Yakalama Kararı!