Eh ne diyelim, geç olsun güç olmasın... Gerçi bayağı da güç olmuş ya!
Eh ne diyelim, geç olsun güç olmasın... Gerçi bayağı da güç olmuş ya!
Milattan önce 4. yüzyılda yaşayan Aristoteles yalnızca bir filozof değil aynı zamanda çok önemli bir bilim insanıdır. Fizik, astronomi, biyoloji, kimya ve matematik alanındaki çalışmaları gerek Batı gerekse Doğu'yu çok uzun yüzyıllar boyunca etkiler. Tabii ki modern bilimle birlikte artık kendisini geride bırakmışızdır ancak o tarihler için bir deha diyebiliriz Aristoteles'e.
Şimdi, gelelim astronomiye; resimde de göreceğiniz üzere Aristoteles, Evren modelinde Dünya'yı merkeze alıp Ay ve Güneş de dahil olmak üzere bütün gök cisimlerini dünyanın çevresinde dairesel bir şekilde devindirir.
Çünkü Dünya'nın merkezde olduğu sistemde gezegenlerin düzgün dairesel hareketi gök cisimlerinin Dünya'ya yakınlaşıp uzaklaşmalarını açıklamaz. Bu yüzden Batlamyus, Apollonios ve Hiparkhos tarafından geliştirilen eksantrik ve episkl (epicycle) dediğimiz hareketleri sistemine ekler.
Dışmerkez de diyebileceğimiz eksantriğe göre -resimde de gördüğünüz gibi- Dünya merkezden kaydırılır. Çembermerkez de diyebileceğimiz episkla göre ise Dünya'nın etrafında dönen gezegen aynı zamanda görece küçük bir daire üzerinde döner.
Ta ki Kopernik'e kadar. Kopernik, astronomi, coğrafya, felsefe ve hukuk eğitimi almış bir rahip olarak yüzyıllardır kabul edilen ancak eksikleri günbegün açığa çıkan Aristoteles ve Batlamyus sisteminin sıkıntılarının farkındadır. Ve 'Tanrı'nın yarattığı Evren bu kadar karışık olamaz.' diyerek başladığı çalışmasını, ortaya koyduğu Güneş merkezli Evren kuramı ile ve dahası bir devrim ile bitirir.
Tabii ki bu durum onu korkutur, düşünsenize hayatınız boyunca inandığınız bir sistemin ve dahası inancın yanlış olduğunu farkına varıyorsunuz. Diğer taraftan kilise baskısı da var, bu yüzden Güneş merkezli kuramı anlattığı 'Gök Kürelerin Devinimi Üzerine' adlı kitabı hemen yayımlamaz Kopernik.
Sağda görmüş olduğunuz Kopernik'in de arkadaşı olan Rahip Osiander ise kitabı basar ancak bir ön söz ekler, şöyle ki:
'(...) Ne var ki konuyu yakından incelerlerse bu yapıtın yazarının suçlanacak bir şey yapmamış olduğunu göreceklerdir. Zira bir astronomun görevi, göksel hareketlerin tarihini dakik ve özenle toplamak ve bu hareketlerin nedenlerini ya da onlara ilişkin varsayımları düşünmek ve tasarlamaktır. Onların gerçek nedenlerine hiçbir zaman ulaşılamayacağına göre geçmişte olduğu gibi gelecekte de geometri prensiplerinden yararlanılarak bu hareketler hesap edilebilir. Yazar bunda mükemmel bir başarı göstermiştir. Bu varsayımların 'doğru' hatta olası olması gerekmez. Bu varsayımlar gözlemlere uygun düşen bir hesaba ulaşırlarsa bu kafidir.'
Ancak Kopernik düşüncesini yaymakla suçlanıp 1600 yılında diri diri yakılarak idam edilen Giordano Bruno'yu bütün dünya görür. Yine bir din adamı olan Bruno, Kopernik'in kuramını doğru bulmaktadır ve canı pahasına Güneş'in Evren'in merkezinde olduğu düşüncesini yaymaktan çekinmez. Ve tabii ki engizisyon mahkemesine çıkarılır...
Kendisine idam cezası veren yargıca, 'Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz.' diyecek kadar yürekli olan filozofun heykeli bugün yakıldığı yer olan Campo de'Fiori Meydanı'ndan bizi izler. Bu arada Vatikan hala -her ne kadar kendisinin ihtiyacı olmasa da- Bruno'dan özür dileyip itibarını iade etmemiştir.
Hem de çok iyi bir fizikçi ve matematikçi. Tabii ki o da Bruno gibi düşüncesini yaymak, insanlara doğruyu ulaştırmak ister; ancak Bruno daha yeni yakılmıştır ve durumlar oldukça hassastır. İlk yargılanmayı 1616'da atlatır Galileo. Kopernikçi öğretiyi savunması kesinlikle yasaklanır.
Bunun üzerine bir süre sessizliğe bürünen bilim insanımız tabii ki iddialarından vazgeçmez ve 1632'de, 69 yaşında hem de herkesin anlayabileceği bir dil olan İtalyanca (O tarihlerde bilim dili Latincedir ve entelektüel anlamda da bir üst dil sayılır.) kaleme aldığı 'İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog'u yayımlar.
Bu da doğal olarak kilisenin öğretisinin ve Papa Urban VIII'in alaya alınması olarak anlaşılır. Ve Galileo'ya tekrar ve bu sefer daha sert olacak mahkeme yolu görünür. Galileo'nun suçu deneysel olarak Kopernik öğretisini kanıtlaması ve bu nedenle kilisenin öğretisine karşı gelmesidir. ilk yargılanmasından beri 17 sene geçmiş ve artık 70'ine gelmiş olan Galileo, Bruno'nun başına gelenleri göze alamaz ve kiliseden özür dileyerek şu sözleri söyler:
'Ben Galileo Galilei, geçmişteki tüm yanlış ve aykırı düşüncelerimden ötürü huzurunuzda kendimi lanetliyor, bir daha öyle saçmalıklara düşmeyeceğime, kutsal öğretiye aykırı hiçbir fikir taşımayacağıma yemin ediyorum.'
Fotoğrafta da gördüğünüz Güneş lekelerini ilk kez keşfeden isim olarak Galileo, o tarihlerde tabii ki Güneş'in zararlı ışınlarından habersiz 'bilim aşkı' ile hem de teleskop ile bol bol Güneş gözlemi yapar. Hatta bu Güneş lekeleri Aristoteles kuramına indirilen en sert darbelerden biri olur ve fakat bilim insanımız hayatının son yıllarını evinde hapis ve kör olarak geçirir.
Ve 9 yıl sonra 1642'de sessizce ama büyük bir bilimsel devrim ile bu dünyayı terk eder. Sessizdir evet ama o hala bilim insanıdır ve iyi ki özür dilemiş diyeceğimiz şekilde ev hapsindeyken gizlice en önemli kitaplarından biri olan 'İki Yeni Bilim üzerine Diyalog'u yazar. Bu kitap arkadaşları vasıtasıyla 1638'de Hollanda'da yayımlanır.
Bu arada 'İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog'un sansürlü hali 18. yüzyılın ortalarında yasaklı kitaplar listesinden çıkartılıp yayımlanırken kitabın tamamen serbest kalması 1835'i bulur.
20. yüzyılda ise birçok Papa, Galileo'dan övgüyle söz eder. Hatta 2008'de Vatikan'a bir Galileo heykeli dikmek için tasarı hazırlanır ancak sonradan askıya alınır.
28 Ekim 2014'te açıklama yapan Papa Francesco Big Bang ve Evrim teorilerinin yaratılış ile çelişmediğini söyleyerek şu açıklamayı yapar:
“Yaradılış hikayelerini okuduğumuzda Tanrı’yı elinde sihirli değneği olan ve her şeyi yapabilen bir büyücü gibi hayal etme yanılgısına düşebiliyoruz. Ama öyle değil. Tanrı varlıkları yarattı ve onları kendisi tarafından her birine bahşedilen kurallar çerçevesinde gelişmeye açık halde bıraktı, gelişmeleri ve kendi bütünlüklerine erişmeleri için. Yaratılış süreci bu şekilde yüzlerce, binlerce yıl içinde ilerledi ve sonunda bizim bugün bildiğimiz haline ulaştı.”
bilimden uzak durmayın orda yobaz yok
madem kabul edilecekti neden zamanında adamlara izin vermediniz araştırmak için