Katledilişinin 9. Yılında 9 Madde ile Hrant Dink Cinayeti

Gazeteci Hrant Dink'in Agos gazetesinin önünde öldürülüşünün üzerinden tam 9 yıl geçti.

Ve Hrant Dink için adalet arayışı o günden bu güne devam ediyor. Hâlâ cinayetin arkasındaki esas faillere, tetiği çekenler kadar Dink'in öldürülmesine göz yumup bu cinayete 'yol verenlere' de ulaşılmaya çalışılıyor. 

İşte Hrant Dink cinayeti ve 9 yıl boyunca yaşananlar...

1. Hrant Dink Hedef Gösteriliyor

Hrant Dink'in 'Türk düşmanı Ermeni' bir siyasi figür gibi gösterilmesi ve hedef haline getirilmesi süreci şu şekilde gelişti:  

6 Şubat 2004 tarihinde Agos’ta Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğunu iddia eden bir haber yayınlandı.

21 Şubat'ta Sabiha Gökçen haberi Hürriyet’in manşetine taşındı.

Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı’ndan çok sert bir açıklama geldi; söz konusu haber ‘milli birlik, beraberlik ve değerler açısından tehlikeli' bulundu. Genelkurmay açıklaması sonrası Hrant Dink tartışmaların odağı haline geliverdi. 

23 Şubat'ta Hrant Dink İstanbul Valiliği’nde 'görüşmeye' çağrıldı. 

24 Şubat'ta valilikteki görüşmede vali yardımcısı Ergun Güngör'ün yanında iki MİT görevlisi vardı; Dink daha sonra bu görüşme için 'uyarıldım' diyecekti.

25 Şubat'ta Dink hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

26 Şubat'ta Agos önünde ‘Kahrolsun ASALA’ ve ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ sloganları ile eylem yapıldı. Tüm bunları  ‘Ermeniye bak’ , ‘Ya sev ya terk et’ gibi gazete manşetleri izledi.

16 Nisan 2005 tarihinde Hrant Dink hakkında ‘Türklüğü neşren tahkir ve tezyif’ suçlaması ile dava açıldı.

“Türk”ten boşalacak o zehirli kan...'

Hrant Dink, Agos'ta Kasım 2003-Mayıs 2004 arasında, 'Ermeni Kimliği Üzerine' başlıklı 11 haftalık bir yazı dizisi yayımlamıştı. Yazı dizisinin 13 Şubat 2004 tarihli bölümünde geçen “Türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur” cümlesi cımbızlanarak Dink hakkında ‘Türklüğe hakaret’ten dava açılmıştı.

Bilirkişi: Türklüğe hakaret yok

Bilirkişi heyetinin yazı dizisinin tamamı incelendiği takdirde bir suç unsurunun bulunamayacağı yönündeki raporuna ve Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazına rağmen Dink hakkındaki mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından onanmıştı.

Dink'in 'Türk'ten boşalacak zehirli kan...'  ifadeleriyle ne anlatmak istediğini 'gerçekten' merak edenler bilirkişi heyetinin raporuna ve yazı dizisinin ilgili kısımlarına buradan ulaşabilir.

Kendi Ağzından Türk ve Ermeni Meselesi

'Türklüğe hakaret' kararı sonrası Hrant Dink’e yönelik tehdit atmosferi büyümeye devam etti, yeni davalar da açıldı. Duruşmalar sırasında adliye önünde eylemler yapıldı, saldırı girişimleri yaşandı. 

Tüm bu olaylar silsilesiyle açıkça hedef haline getirilen Dink, 19 Ocak 2007'de Agos yakınlarındaki bir bankadan çıktığı sırada 'beyaz bereli' bir tetikçi tarafından katledildi. Kalabalık caddede Dink'i ensesinden vurarak kaçan katilin görüntüleri de kısa sürede televizyonlarda yayınlanmış, katilin Ogün Samast isimli bir genç olduğu ortaya çıkmıştı.

2. Cinayet Gününe Ait Güvenlik Kamerası Görüntüleri

Gazeteci Can Ertuna'nın Dink cinayetini konu aldığı belgeselden bir bölüm. 

Tetikçi Ogün Samast'ın olay günü yalnız olmadığı görüntülerden anlaşılıyor.  Samast yıllar sonra verdiği ifadesinde şunları söyleyecekti: 

“Olay günü Şişli’ye gittim ve adresi buldum. İki şahsın beni takip ettiğini gördüm. Oradaki ankesörlü telefondan Yasin Hayal’i aradım, ‘Abi beni takip edenler var polis var sanki arkamda’ dedim. Yasin de kendinden emin bir şekilde bana ‘olabilir onlar bizden’ dedi.

Ayrıca polis tarafından toplanan cinayet anına ilişkin kamera ve mobese kayıtlarının önemli bir kısmının yok edildiği, dosyaya konmadığı yargılamanın sonraki aşamalarında ortaya çıktı.

3. Emniyet ve Jandarma Cinayetin İşleneceğini Biliyor muydu?

Polis muhbiri Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci'nin emniyet ve jandarma görevlilerine cinayetin işleneceği yönünde bilgi vermelerine rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı ortaya çıktı.

Üstelik Erhan Tuncel, Dink'in öldürüleceği bilgisini cinayetten önceki son bir yıl içerisinde tam 17 kez emniyet yetkililerine iletmişti.

Cinayetin işleniş biçimi de neredeyse bir asır önceki bir suikastle çarpıcı şekilde benzerlik taşıyordu. Ermeni tehcirinden sorumlu Talat Paşa, Berlin’de, 15 Mart 1921 günü Ermeni militan Sogomon Tehliryan tarafından, tıpkı Dink gibi ensesinden vurularak öldürülmüştü.

4. Polis muhbiri Tuncel: "Vurulma Şekli Belliydi"

İşleniş şekli 'önceden belli' olan cinayetle açık bir mesaj veriliyordu. 

Nitekim Trabzon Emniyetinde görevli polis Muhittin Zenit'in cinayetten hemen sonra muhbir Erhan Tuncel'le yaptığı konuşmada; “Ne oğlum, direkt kafaya sıkmışlar... Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı” dediği tespit edilmişti.

5. 'Hrant Dink Öldürülecek' Raporu

İstanbul'a farklı Ankara'ya farklı rapor

Ayrıca Trabzon'dan İstanbul ve Ankara'ya gönderilen 'Dink'in açıkça öldürüleceği' bilgisini içeren F4 raporunda farklı ifadeler kullanıldığı, İstanbul’a gönderilen raporda “ses getirici bir eylem” den bahsedildiği, Ankara’ya gönderilen raporda ise “Hrant Dink’in öldürüleceği” bilgisi olduğu belirlendi.

F4 denilen istihbarat raporu, Emniyet İstihbarat Dairesi'ne terfi ettirilen dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç'in imzasını taşıyordu.

Cinayet silahı Jandarma raporlarında

Trabzon jandarması tarafından, Samast'ın yakalanmasından 1.5 saat önce hazırlanan raporda ise, cinayet silahının Ardeşen el yapımı olduğu bilgisi yer alıyordu. Başbakanlık müfettişlerince, dönemin Jandarma komutanı Albay Ali Öz'e bunun nasıl olabileceği sorulmuş, Albay Ali Öz cevap vermemişti.

Trabzon Jandarma, Emniyet ve İstanbul Emniyet görevlileri, Dink cinayetinin işleneceğini ayrıntılarıyla bildikleri halde hiçbir önleyici çalışma yapmadıkları gibi; cinayetten sonra, belgeleri eksik gönderdikleri, bazı deliller üzerinde tahrifat yaptıkları, sahte belgeler düzenledikleri, arşivlerde temizlik yaptıkları da öğrenilmişti.

Sahte rapor düzenleniyor

Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında İstanbul Emniyeti’nde de sahte rapor düzenlendiği ortaya çıktı. Emniyet personelinin, Trabzon'dan gelen ihbar üzerine Yasin Hayal'i araştırdık demelerine rağmen cinayetten sonra (22 Ocak 2007) bu araştırmanın yapıldığı müfettişlerce ortaya çıkarıldı.

6. Dava Süreci: Kim Ne Ceza Aldı?

Yasin Hayal, Ogün Samast, Erhan Tuncel (soldan sağa)

20 Nisan 2007’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘tetikçi’ Ogün Samast, azmettiriciler Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında dava açıldı. 

Ogün Samast’ın dosyası yaşı küçük olduğu için İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken mahkeme, Samast'ı ‘tasarlayarak adam öldürmek’ ve ‘ruhsatsız silah bulundurmak’ suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı.

Ana Davada Karar

5 yılda görülen 25 duruşma sonunda 17 Ocak 2012’de mahkeme, bütün sanıkların ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan beraatine karar verdi.  

Yasin Hayal, Hrant Dink’i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Erhan Tuncel, “patlayıcı madde imal etmek, kullanmak” suçlarından 10 yıl 6 ay hapse mahkum oldu. Aynı gün tahliye edildi.

"Bu kadarını beklemiyorduk"

Mahkemenin 'örgüt yok' kararına tepki gösteren Dink ailesi Avukatı Fethiye Çetin: 'Olayın üzerinden 5 yıl geçti. 5 yılda, Arat Dink’in de dediği gibi bizimle dalga geçtiler. Meğer dalganın büyüğünü en sona bırakmışlar. Meğer Hrant büyük bir planın parçası olarak değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Bu kadarını beklemiyorduk. Gerçekten bu kadarını beklemiyorduk.'' dedi.

Savcı: 'Örgüt de Var, Fazlasıyla Delil de'

Mahkemenin kararını savcı Hikmet Usta'nın 'Örgüt de var, delil de var' diyerek temyiz etmesinin ardından Yargıtay, sanıkların 'silahlı terör örgütü' değil 'suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt' üyesi olduklarına karar verdi.

Yargıtay’ın bozma kararına uyan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları, “suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek ve kurulan örgüte üye olmak” suçlarından yeniden yargılamaya başladı. Ogün Samast'ın 'suç örgütüne üye olmak' suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava da ana dava ile birleştirildi.

'Hrant'a Dokunan Yaşıyor' | Kamu Görevlileri Birer Birer Terfi Etti

Cinayette ihmal ve sorumlulukları olan kamu görevlisi isimler soruşturulmak bir yana, çeşitli görevlere terfi ettirilerek ödüllendirildi. 

Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler Kamu Güvenliği Müşteşarlığı'nın ardından İç İşleri Bakanlığı koltuğunu işgal etti. Dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Osmaniye Valiliği'ne atandı.

Dink 2007’de öldürüldüğünde İstihbarat Daire Başkanlığı görevinde bulunan Ramazan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığına,  Hrant Dink'in 'ölüm fermanım' dediği Yargıtay kararında imzası bulunan Mehmet Nihat Ömeroğlu da Türkiye'nin ilk ombudsmanlığına atandı.

Suikast istihbaratını ilk alan isim olduğu iddia edilen dönemin İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, emniyet istihbaratın başına getirildi. Dinç aynı zamanda Erhan Tuncel'i istihbarat elemanı olarak emniyet bünyesine alan isimdi.

İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ise 1. Sınıf  Emmniyet Müdürü oldu.

İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ise emniyet müdürlüğü sırasına girdi. 

Dink cinayeti sorumlularından dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü amiri Ercan Demir ise Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne atandı.

Dink'in katili Samast ile hatıra fotoğrafı çektiren Polis Yakup Kurtaran, Malatya Emniyet Müdür Yardımcılığı'na kadar yükseldi.

7. AİHM Kararı, Kamu Görevlilerinin Yargılanmasının Önünü Açtı

14 Eylül 2010'da AİHM, ölümünden önce Hrant Dink'in ve daha sonra ailesinin yaptığı 5 ayrı başvuruyu ele aldığı davayı ortak bir karara bağladı ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 'yaşama hakkı', 'ifade özgürlüğü' ve 'etkili başvuru' hakkıyla ilgili maddelerini ihlal ettiğini belirtti.

14 Aralık 2010'da kesinleşen kararda, 'Hrant Dink'in koruma başvurusunu beklemeksizin kendisinin yaşamını korumak, cinayet planlarından haberdar olan resmi makamların ödeviydi' ifadeleri kullanıldı ve Türkiye, Dink ailesine 113 bin avro tazminat ödemeye mahkum edildi.

Aile kararla beraber Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Dosya yeniden açıldı, kamu görevlileri için soruşturma izni istendi.

26 Temmuz 2014’te HSYK 3. Dairesi Dink’in ölümünde görevlerini ihmalden Ramazan Akyürek, Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan için soruşturma izni verdi.

Yine Dink ailesinin şikayeti üzerine dönemin vali yardımcısı Ergun Güngör, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve 6 polis hakkında soruşturma izni istendi. Uzunca bir sürenin ardından kamu görevlisi dokuz isme de yargılama yolu açıldı.

8. "Dink Cinayeti Bir 'Milli Mutabakat' Cinayetidir"

Dink cinayeti konusunda araştırmalarıyla bilinen Nedim Şener ve İsmail Saymaz gibi gazeteci isimlerin konuk oldukları Tarafsız Bölge programının 14 Ocak 2015 tarihli yayından bir bölüm. 

İsmail Saymaz, Dink cinayeti için 'milli mutabakat' cinayeti tespitinde bulunuyor.

9. Soruşturmadaki Son Durum Ne?

Geçtiğimiz yıl soruşturmada kamu görevlilerinin ifadelerinin alınması ve tutuklama kararıyla yeni bir sürece geçildi. 

Cinayet döneminde Trabzon İstihbaratında görevli Muhittin Zenit ve Emniyet Amiri Özkan Mumcu 13 Ocak'ta tutuklanmıştı. Yine o dönem Trabzon İstihbarat Şubesi'nde amir olan ve Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne terfi ettirilen Ercan Demir ise 19 Ocak'ta tutuklandı. 

27 Şubat'ta ise Eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek mahkeme tarafından tutuklanmıştı. 'Paralel Yapı' soruşturmasında tutuklu bulunan Ali Fuat Yılmazer'le birlikte soruşturma kapsamında tutuklu kamu görevlisi sayısı 5'e yükselmiş oldu.

26 Kamu Görevlisi Hakkında İddianame

20 Ekim'de soruşturma savcısı Gökalp Kökçü aralarında Celalettin Cerrah'ın da olduğu 26 kamu görevlisi hakkında iddianame hazırladı. İki kez iade edilen iddianame üçüncü seferde kabul edildi.

İddianamede Gülen Cemaati yapılanmasının, emniyet içindeki oluşumunu tamamlamak için cinayeti önlemediği belirtildi. Savcının 'yol verilen cinayet' diye tanımladığı suikast ile Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının da önünün açıldığı ifade edildi.

Soruşturmada Elde Edilen Kritik Bulgular

Kamu görevlilerinin ihmaline yönelik soruşturmada son dönemlerde oldukça önemli bilgilere ulaşıldı.

Bunlardan biri katil Ogün Samast’ın İstanbul’a gittiği sırada Trabzon İstihbarat Şubesi’nden çok sayıda görevlinin terminalde bulunduğunun ortaya çıkmasıydı. Ayrıca Dink'in öldürüldüğü sırada çevrede 5 jandarmanın bulunduğunun telefon kayıtlarından tespit edilmesiydi.

Ayrıca Dink’in Bakırköy’deki evinin bulunduğu bölgenin HTS kayıtları incelemesinde jandarmaya ait bazı telefon numaralarının Dink’in evinin bulunduğu bölgede sinyal verdiği tespit edildi. Bazı jandarma görevlilerinin Dink’in evinin çevresini de cinayetten önceki dönemde izledikleri anlaşıldı.

Cinayet 'Jandarma Nezâretinde mi' İşlendi?

Soruşturma dosyasında yer alan bu görüntülerdeki üç kişinin ‘Ogün Samast’a yardımcı-gözlemci ve takipçi olan’ jandarma görevlileri olma ihtimâli üzerinde durulurken, yine cinayet gününe ait silinen banka kamera kayıtlarına da ulaşılmaya çalışılıyor.

Soruşturma ile ilgili son gelişmelerden birisi de kamu görevlileri hakkındaki davayı açan ve jandarma hakkında kritik bilgilere ulaşan Savcı Gökalp Kökçü'nün soruşturmadan alınarak Genel Hazırlık Soruşturma Bürosu’nda görevlendirilmesi oldu.

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?