Kararlı Duruşuyla Kendi Çizgisini Oluşturan ve Nobel'e Aday Gösterilmeyi Başaran İlk Türk Kadın Yazar: Leyla Erbil

Kendi yolundan ve doğrularından asla vazgeçmeyen asil kadın😍

Leyla Erbil, 82 yıllık yaşamı boyunca yaşantılara dokunan bir yazar oldu.

Bir yazar olması yalnızca edebi açıdan hayatlara dokunduğu izlenimini veriyor olsa da Leyla Erbil, gerek toplumsal gerek siyasi alanlarda da sistemsel yanlışlara başkaldırılarıyla dolu dolu bir yaşantı geçirdi.

Gelelim hayat hikayesine...

12 Ocak 1931 tarihinde dünyaya gelen Leyla Erbil, lise eğitimine kadar İstanbul'un Avrupa Yakası'nda Fatih ve Beşiktaş semtleri arasında bir hayat sürdü.

Lise eğitimine Beyoğlu Kız Lisesi'nde başladı. Ancak daha sonra Kadıköy Kız Lisesi'ne geçti.

Kalemini lise zamanlarında oynatmaya başlayan Erbil, kısa öykü ve şiir denemeleri yaptı, edebi arkadaş gruplarına katıldı.

Edebiyata yatkınlığı aşikâr olan Erbil, 1950 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı bölümünde lisans eğitimine başladı. Üniversitede geçirdiği ilk yıl sonrasında oldukça kısa sürecek olan ilk evliliğini Aytek Şay ile gerçekleştirdi.

Geleceğine dair her şeyi tasarlamıştı. Dil eğitimi almasındaki asıl amacı da dünya edebiyatına daha kolay ulaşmak ve donanımını artırmaktı.

Sait Faik'e olan hayranlığı 1953 yılında bir dostluğa dönüştü. Sait Faik'in onu düzyazıya yönelten isim olduğunu söyleyen Erbil, gözündeki perdeyi indiren kişinin de o olduğuna inanıyordu.

Sait Faik 1954'te vefat ettiğinde iki yakın arkadaşlardı. Çevreden bunun yalnızca arkadaşlıktan ibaret olmadığı söylentileri de dolaşıyordu.

Dillere destan olmuş o aşk, 1954 yılında Ahmed Arif'in bu konuya nazaran gönderdiği o ilk mektupla başladı.

İki tarafında yalnız olduğu bir süreçte başlayan bu aşkı Ahmed Arif büyüttü, ancak Leyla tarafında bir karşılığı yoktu.

Bu yüzden Arif, Leyla'yı 'Zalım Leyla' olarak adlandırdı.

Tüm bu mektuplar da edebiyatımızın demirbaşları arasında olan Leylim Leylim'i oluşturdu.

Tanıştıktan kısa bir süre sonra 1954 yılında yüksek mühendis unvanına sahip olan Mehmet Erbil ile evlendi. Tanıştıklarında Leyla henüz üniversite son sınıftaydı.

Evliliğin ardından yaklaşık bir yıl sonra çift Ankara'ya taşındı.

Ankara'ya taşındıktan sonra arkadaş çevresinde de değişiklik oldu. Bu kez kendini İlhan Berk, Vüs’at O. Bener, Mithat Fenman, Fethi Kopuz gibi isimlerin yer aldığı bir edebi çevrenin arasında buldu.

1956 yılında ilk öyküsü Uğraşsız'ı yayımlayan Leyla Erbil, farklı edebiyat dergilerinde yazmaya devam etti. Ancak kendine ait bir üslup kullandığı için toplumsal tabularla mücadele etti.

1957 yılında eşiyle birlikte İzmir'e taşınan Leyla Erbil, bu şehirde kızı Fatoş'u dünyaya getirdi ve ilk hikâye kitabı Hallaç'ı yayımladı. Ancak yaşadığı diğer şehirlerdeki çevreyi İzmir'de edinemediği için İstanbul'a taşınmaya karar verdiler.

1961'de Türkiye İşçi Partisi'ne katılan Erbil, Fethi Naci yönetimindeki partinin Sanat ve Kültür Bürosu'nda Edip Cansever ve Ahmet Oktay ile birlikte çalışmalar gerçekleştirdi.

Zürih'te Türk Konsolosluğu'nda çalıştığı süreçte 1968 yılında ikinci öykü kitabı Gecede yayımlandı. Bir yıl sonra babasını kaybetti ve işinden ayrılarak yazarlığa tam zamanlı olarak devam etti.

1970 yılında kurulan Türkiye Sanatçılar Birliği’nin ve 1974’te kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı.

İlk romanı Tuhaf Bir Kadın'ı 1971 yılında, Eski Sevgili isimli öykü kitabı ise 1977'ye yayımlandı.

1984'te ise annesini Alzheimer hastalığı sebebiyle kaybetti.

Hem edebi hem de siyasi duruşu dikkat çeken Leyla Erbil, 1996'da cezaevleri ve açlık grevlerine dikkat çekmek için yayımladığı bildiriyle birçok şair ve yazardan imza topladı.

Siyasi duruşuyla dikkat çeken Erbil, 1999 genel seçimlerinde Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nden milletvekili adayı oldu. Seçim sonrası ise parti üyeliğinden ayrıldı.

2022 yılında PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen Leyla Erbil, Nobel'e aday gösterilen ilk kadın olarak da ön plana çıktı.

imgrosetta.mynet.com.tr

2016 yılında Leyla Erbil'in kişisel arşivi, kızı Fatoş Erbil tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne bağışlandı. 'Leyla Erbil'in Edebi Dünyası' isimli proje kapsamında kataloglanarak dijital ortama aktarıldı.

Geleneksel edebi yazım tarzına karşı kendine özgü geliştirdiği sistem ile söz dizimi kurallarını değiştirerek dilin sınırlarını geliştirmek için çaba sarfetti.

Leyla Erbil'in eserlerini özgün yapan en önemli öge dili kurgu ve estetiğe önem vererek kullanmasıydı. İç monologlar, metinlerde bilinç akışını kullanması dilin kalıplaşmış kurallarının dışına çıkmasını sağladı.

Leyla Erbil, edebiyatımızın tabularını yıkmak üzere bir yol izledi. Toplumsal gerçekleri gün yüzüne çıkarmak üzere evlilik, aile, cinselliğe dair kalıplaşan değerlere ait yargılara eleştirel yaklaştı. Böylelikle yeni bir dil ve biçimin temellerini attı.

Hayatını kendi istediği şekilde yaşayan toplumsal kalıplara boyun eğmeyen kalemi kuvvetli güzel kadını 19 Temmuz 2013'te kaybettik.

İyi ki geçtin bu dünyadan!

Bu içerikler de ilginizi çekebilir👇

Günümüzde Benzeri Görülmeyen Aşklarıyla Ünlü Şairler
Hakkınız Ödenmez! Özgürlüğe Giden Yollarımızı Açan Güçlü ve Cesur Kadınlarımıza Saygı Duruşu!
Uğruna Şiirler Yazılmış 15 Kadın ve Şairlerin Onlara Adadığı Unutulmaz Dizeler

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
YORUMLAR
07.07.2020

Leyla Erbil'in yeri ayrıdır bende ama sonuna kadar Ahmed Arifciyiz!

07.07.2020

Bir an yorumlarda da Ahmed değil de Ahmet göreceğim diye ödüm kopuyordu, teşekkürler :)

07.07.2020

Aga Ahmed Arif'in mektubunun naifliğine bak.

07.07.2020

Belki kendisinin bir suçu yok ama Ahmed Arif yüzünden bu kadını nedense sevemiyorum

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ