Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman ortak savunma yaptılar.
Ortak savunmada, 'Gezi direnişi bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketi. Gezi, ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır. İddia makamı çaresizce ve defalarca iddia etse de içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur, olamaz da. Bu iddia, tüm olayların akışına, mantığın sınırlarına ters. Milyonlarca insanı haftalarca sokağa dökebilecek tek güç ancak halkın kendi iradesi olabilir. Hayali senaryolara dayanan suçlamalar, terör, darbe, dış güçlerin oyunu gibi asılsız ithamlar ve tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş yargısal zorlamalar Gezi Direnişi'nin tarihsel gerçekliğini değiştiremez. Orantısız güç kullanımı provokasyonun ta kendisiydi. Gezi, bu ülkede toplumsal barışın en gözle görüldüğü, elle tutulduğu yerdi. Bu iddianame ve esas hakkında mütalaa akla, vicdana sığmıyor, adalet barındırmıyor, bilime dayanmıyor, insan olmanın gereklerine saygı duymuyor' denildi.
Can Atalay, 'Bu bir yargılama faaliyeti değildir. Sizi heyetinizdeki yargıçları tanımam şahsi bir hususum yoktur, ama ağır cezada yargılanan biri olarak bunu demek zorundayım bu bir politik bir faaliyettir' diye konuştu.
Çiğdem Mater ise sinemacı olduğunu belirterek 'Bu mütalaa ve iddianameler 2013'teki protestoların toplumsal hafızadaki algısını değiştirmeyecektir. Gezi orada duruyor. Katılmadığım bir toplantı üzerinden savcılık makamı niyet okuyor, bununla kalmayıp suç yöneltiyor' dedi.
Âdil karar verilmeyeceği fikrine o kadar alıştırmışlar ki herkesi, beraat verilse tüm sanıklara "emin misiniz doğru kararı verdiğinize" diye istinafa başvuracaklar. 😏