Karantina süreci kolay bir süreç değil. Hepimiz için farklı şekillerde zor geçiyor. Bu süreci daha kolay atlatmak için yapmamız gereken şeylerden biri ise ruh halimizi düşürecek şeylerden uzak durmak. Bunların başında ise okuduklarımıza ve izlediklerimize dikkat etmek geliyor. Dizi tarihi muhteşem olmalarına rağmen gönül tellerinizi ve ruh halinizi fena halde titretecek yapımlarla dolu.
İşte, karantina sürecinde izlememeniz gereken sizi iyice depresyona sokacak dizileri sizler için derledik.
Dizi tarihinin en başarılı isimlerinden biri olan Alan Ball'un yaratıcılığını üstlendiği Six Feet Under, Los Angeles'ta cenaze evi işleten işlevsiz bir ailenin üyelerinin hayatlarından kesitler sundu beş sezon boyunca.
Depresiflik söz konusu olduğunda tüm diziler içinde ayrı bir yere sahip olan Six Feet Under'ın kadrosunda Peter Krause, Michael C. Hall, Frances Conroy ve Lauren Ambrose gibi isimler yer alıyordu.
Geçtiğimiz aylarda altıncı sezonuyla final yapan Bojack Horseman, kariyerinin ilk dönemlerinde adından sıkça söz ettiren bir televizyon dizisinin starı olan ve o şöhreti artık ardında bırakmış BoJack Horseman'ın hikâyesini anlatırken depresyona, insan ilişkilerine ve hayattaki başarısızlığa dair oldukça gerçek durumları izleyicisine sunuyor.
Damon Lindelof ve Tom Perrotta'nın yaratıcılığını üstlendiği The Leftovers, küresel nüfusun yüzde ikisinin ortadan kaybolmasından üç yıl sonra, New York'ta bir grup insanın herhangi bir açıklamaya varmamış bu olayın trajedisiyle başa çıkmaya çalışırken bir yandan da hayatlarını sürdürmeye çalışmalarını konu ediniyor.
Her bölümünün ayrı bir hüzne ev sahipliği yaptığı The Leftovers; Justin Theroux, Amy Brenneman, Christopher Eccleston ve Liv Tyler gibi isimlerin bulunduğu kadrosuyla dikkat çekiyor.
Başrolünde Eva Green'in yer aldığı Penny Dreadful; medyum Vanessa Ives, kâşif Sir Malcolm Murray, Amerikalı silahşör Ethan Chandler ve bilim insanı Victor Frankenstein'ın Victoria Dönemi Londra'sında doğaüstü tehditlerle mücadele etmek için bir araya gelmesini anlatıyor.
Nic Pizzolatto'nun yaratıcısı olduğu True Detective; polis soruşturmalarının, yasaların içinde ve dışında yer alan kişilerin kişisel ve mesleki sırlarını ortaya çıkardığı ve üstü kapalı kalmış hikâyelerin çözüme ulaştırılmaya çalıştığı bir antoloji serisi olarak seyirci karşısına çıkıyor ve her sezon farklı isimlerle yeni bir hikâye ele alıyor.
Milo Ventimiglia, Mandy Moore, Sterling K. Brown, Chrissy Metz ve Justin Hartley gibi isimlerin başrolleri paylaştığı This Is Us, ebeveynlik ve aile üzerine duygusal bir mücadele hikâyesi gözler önüne seriyor.
Her ne kadar sıcak ve duygusal bir hikâye olsa da bir noktada gözyaşlarınıza hakim olmak pek mümkün olmuyor bu diziyi izlerken.
Linda Cardellini ve Christina Applegate'in başrollerde yer aldığı Dead to Me, kocasını yeni kaybetmiş ve onun ölümüyle başa çıkmaya çalışan Jen Harding ve bir anda kendisinin hayatına dahil olan sırlarla Judy Hale'ın ilişkisinin çevresinde gelişiyor.
Ölümle sıkı bir bağı olan Dead to Me, yas biçimlerine dair izleyicisine farklı bakış açıları sunuyor.
Hoşlandığı ancak bir türlü açılamadığı sınıf arkadaşı Hannah Baker'ın intiharı sonrasında bu olayın ardındaki hikâyeyi ortaya çıkarmaya çalışan lise öğrencisi Clay Jensen'in çevresinde gelişen 13 Reasons Why lise hayatı, yalnızlık, akran zorbalığı ve depresyonla oldukça iç içe geçmiş bir dizi.
Dizide Alison Bailey'ye hayat veren Ruth Wilson'ın 'televizyon tarihinin en depresif ismi' olarak tanımladığı karakter gibi birçok karaktere sahip olan The Affair, zorlu zamanlar geçiren bir romancı ve yine aynı şekilde zor bir sürecin içinde olan genç bir garsonun hayatlarının gidişatını sonsuza dek değiştirecek olan evlilik dışı bir ilişki kurmaya başlamalarıyla gelişen hikâyeyi anlatıyor.
Steven Canals, Brad Falchuk ve Ryan Murphy'nin yaratıcılığını üstlendiği Pose, 1987 yılının New York'unda yaşamın ve toplumun çeşitli kesimlerinin birleşiminden kesitler sunuyor. Lüks bir dönemin yükselişini, şehir merkezindeki sosyal ve edebi sahneyi gözler önüne sunan dizi, aynı zamanda insanların verdiği zorlu mücadeleyi de hakkıyla ekrana getiriyor.
Margaret Atwood'un aynı adlı distopik romanından uyarlanan ve Elisabeth Moss'un başrolünde yer aldığı The Handmaid's Tale, distopik bir gelecekte kadınların yobaz teokratik diktatörlük altında cariye olarak yaşamak zorunda kalışlarını ve bununla beraber gelişen hikâyeyi anlatıyor.
Jason Katims'in yaratıcılığını üstlendiği Parenthood, altı sezonluk yayın hayatı boyunca Braverman Ailesi mensuplarının yaşamlarını, acılarını, trajedilerini ekrana taşırken aile bağı üzerine güçlü bir eleştiri ortaya koydu.
Yaratıcısı Shonda Rhimes'ı dizi sektörünün önemli isimlerinden biri haline getiren Grey's Anatomy, başta Ellen Pompeo'nun hayat verdiği Meredith Grey olmak üzere beş cerrahi stajyer ve amirlerinin kişisel ve meslekli yaşamlarıyla beraber verdikleri genel mücadeleye odaklanan bir dizi olarak seyirci karşısına çıkıyor.
"İzlemeniz gerekenler" bitti sanırım, şimdi sırada "İzlememeniz gerekenler" var...